Hani zaman zaman söyleriz ya...  
“Gavurlar çatlasın” gibi amiyane bir ifade ile duygularımızı ve acılarla sevinçlerimizi dile getiririz.
Yıllardan beri hayalini kurduğumuz gerçek anlamda “Yeşilada”yı yine Türkiye suyu yeşertecek.
Evvelki gün Tepebaşı’nda 4.20 metre çapında, 5.7 kilometre uzunluğundaki tünelin (sulama projesi) temelleri, TC  Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ve KKTC Tarım Bakanı Erkut Şahali tarafından atıldı.  Projenin 184 milyona baliğ olacağı ve KKTC ekonomisine yılda 100 milyon TL’lik katkı sağlayacağı söylendi.
Tabii ki Türkiye DSİ, bu proje için çok büyük bir sorumluluk üstlenmiştir tıpkı ilk gelen içme suyu gibi.
Hepimizin bildiği gibi içme suyu projesinin kullanımı epeyce bocalama geçiren bir idari sarsıntı ile rayına otururken, hep kafalarda sulama projesinin ne zaman hayata geçirileceği sorusu vardı.
O sorunun cevabı bir gün önce temelleri atılan devasa projededir.
Projenin temel amacı, Kıbrıs tarımcılarının artık sulu ziraattan sulu ziraata geçmeleridir. Yani bir diğer deyişle Güzelyurt ve Mesarya bölgesi artık yemyeşil olacak.  Her zaman hayal ettiğim şey, tıpkı Türkiye’nin çeşitli yörelerinden su fışkırırken, geçtiğimiz yol boyunca gürül gürül akan suları ve devasa su kanallarıydı.
O yol boylarında neler yoktu ki...
Fıstık tarlalarından tutun da, ayçiçek, pamuk, böğrülce, patlıcan, darı ve daha nice ürün vardı.  Hala daha vardır ya.  
Kabul etmek lazım...
Türk çiftçisi çok çalışkandır ve ekmeğinin taştan çıkartır.  Bizim işçimiz de ekmeğini bundan sonra taştan ve topraktan çıkartabilecektir herhalde.
Kıbrıslı üreticilere güvenmek lazım.
Zaman zaman yediğimiz hormonlu domatesler için yazdık çizdik.  Hatta “Türkiye’de fazla domatesleri tarlalara atarlar, Kıbrıs’a bir kasa bile göndermezler” demişizdir.  İşte o yaygın propaganda sayesinde Türkiye’den adam gibi domates gelmiştir ülkemize.
Gerçekte sebze ve meyve piyasası, birkaç kişinin tekelindedir.  Üretici canını yer ürününü yetiştirip pazara sürsün, öte taraftan toptancılar gidip, üreticiden yok pahasına malı  alarak, ürünü belki on katına tüketiciye sokuyor.
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar diye bir söz vardır. Belki bizi de dokuz köyden kovacaklar.  Kovsunlar canım.  Doğruyu söyledik ya. Kim gocunursa gocunsun.
Hele bir sulama projesi tam rayına otursun, üretici sulu ziraata geçsin de görelim bakalım rekabet nasıl olurmuş.
Bundan sonraki dönemde hem Tarım Bakanına, hem de Ticaret ve Sanayi Bakanına görevler düşecektir.  Bir diğer deyişle, hem kalite açısından, hem de fiyat  açısından.
Zaman zaman düşünmüşümdür...
Şayet Kıbrıs elden gitmeseydi....
Şayet Türkiye coğrafyasına ait bir ada olsaydı...
Herhalde sandallarla ve gemilerle, tabii ki ondan sonra da uçaklarla taze sebze gelecekti ülkemize.  Hem de ne gümrük, ne navlun filan derdi olmadan.
Heybeliada’ya, Büyükada’ya mallar nasıl giderse, bize de öyle gelecekti.  Balık ithali de öyle olacaktı.
Bir diğer deyişle tüketiciyi maddi ve manevi yönden rahatlatacak yöntemlerin bulunması mümkündü.
KKTC toprakları kuzeye yaslanmış bir ada ülkesidir.  Ve başta TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere bu ve bunun gibi projelere en büyük desteği vermiştir.
Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde başlayan su projesi, O’nun Cumhurbaşkanlığına kadar sarkmıştır.
Amaç ve niyet bir olunca, herşey daha güzel ve daha mükemmel olur.
O nedenle böyle zor projelerin hayata geçmesi, Rumların hala daha egolarını ve ENOSİS hayallerini kursaklarında bırakıyor.
Bu projelerin anlamı nedir?
Bu projelerin anlamı, “KKTC toprakları  Türkiye’nin de topraklarıdır.”
O nedenle değil mi ki özgürlüğün havasını ciğerlerimize huzurla çekiyoruz?