Bilindiği gibi Survivor yarışması tüm dünyada olduğu gibi; ülkemizde de televizyonların en çok seyredilen yarışma programlarından birisidir.
Ülkemizde 2005 yılından beri yapılan bu yarışma programı bu yıl da Türkiye - Yunanistan formatıyla ekranlara geldi. 5,5 ay boyunca büyük bir heyecanla izlenen bu yarışma programı geçtiğimiz pazartesi günü sonuçlandı. Türk yarışmacılardan Yusuf Karakaya, Yunan yarışmacılardan ise Katarina Dalaka birinci oldu.
Yıllardan beri bu yarışma programının yapımcılığı başarıyla üstlenen televizyon yönetimi bu yılki Survivor finalinin Bodrum’da yapılacağını açıkladığında; her yıl finallerin yapıldığı Kıbrıs adasının kuzeyinde kurulu KKTC’de bu finalin neden yapılmadığı zihinlere takılı bir soru olarak kalmıştır!  
Çünkü uzun zamandan beri Kıbrıs adasında yapılan bu yarışma finali, özellikle adanın kuzeyinde kurulu KKTC devletinin tanıtımı açısından da çok olumlu katkılar yapıyordu.
Ama bu yıl ki final burada yapılmadı!
Bana göre bu yarışmanın finalinin KKTC’de yapılmamasının en önemli nedeni, yarışmaya katılan diğer takım yarışmacılarının Yunanistan’dan olmasıydı. Çünkü ne Yunanistan, ne de Güney Kıbrıs Rum Kesimi adanın kuzeyinde kurulan KKTC’yi tanımıyordu…
Bu nedenledir ki, yarışmanın finali KKTC’de yapılmış olsaydı; gerek yarışmacılar, gerek Yunanlı yarışmacıların yakınları, gerekse Yunanistan’dan gelecek diğer izleyiciler, adanın kuzeyindeki bu finale nasıl katılacaklardı?    
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bu gelişmeye sessiz mi kalacaktı?         
Tabii ki hayır!
Rum tarafı bu gelişme karşısında derhal devreye girecek; adaya gelmek isteyen Yunanlı misafirlere adanın kuzeyine gidemeyeceklerini, çünkü orada kurulu devletin onların değerlendirmesine göre gayri yasal olduğunu, buna rağmen gidenler olursa bunun türlü yaptırımları olacağı yönünde tehditkâr açıklamalar yapılabilecekti…
Kaldı ki, adada Rum tarafının KKTC’de yapılması planlanan uluslararası kültürel, sportif, sanat, müzik ağırlıklı benzer faaliyetleri yıllardan beri nasıl engellediklerinin yaşanmış gerçekleri yazmakla bitmez…
Böylesine olumsuz bir gelişmenin yaşanmaması için ilgili televizyon yönetimi bu yılın finalini doğru bir karar ile Türkiye’de Bodrum’da yaptı.
Böylece Rumların bu programın finalinin KKTC’de yapılmasına mani olmak adına yapacakları her türlü olumsuzluğun önüne de geçilmiş oldu.
Aslında bu ve benzer organizasyonlar ülkelerin, halkların yakınlaşması, birbirlerini daha yakından tanımaları için çok olumlu katkıları olan etkinliklerdir. Bu yıl Türkiye-Yunanistan formatıyla yapılan bu yarışma programı da bu çerçevede güzel bir örnek teşkil etmiş; yarışmacılar arasında yaşanan dostluk ve arkadaşlık içeren güzel ilişkileri, her iki ülke izleyicileri üzerinde de olumlu izlenimler bırakmıştır.
İnanıyorum ki, bu yılki yarışmanın finali adanın kuzeyinde yapılmış olsaydı, KKTC yönetimi de Yunanistan’dan gelen tüm misafirlerini en iyi şekilde ağırlayacak, ellerinden gelen her türlü misafirperverliği gösterecekti.
Ayrıca yıllardan beri adada taraflar arasında mevcut sınır kapılarından her gün binlerce Rum adanın kuzeyine KKTC’ye geçmekte; ne geçerken, ne adanın kuzeyinde eğlenirlerken, ne de alış veriş yaparlarken hiçbir sorun yaşamamakta, tam tersine nereye giderlerse gitsinler; ada Türklerinin misafirperverliği ile karşılaşmaktadırlar.
Düşünebiliyor musunuz?
Hem Türkiye, hem de Yunanistan’da televizyondan en çok izlenen bir yarışma programının finali,  yukarıda açıkladığım bu olası nedenden dolayı adanın kuzeyinde, KKTC devletinde yapılmadı.
Son dönemde özellikle adada ve Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmelere baktığımızda; Rum tarafının bir televizyon programının finalinin adanın kuzeyindeki Türk bölgesinde çekimine mani olabilirler düşüncesini dahi akla getirebilen Kıbrıs’ta:
Türkiye’nin ve KKTC’nin hem adada, hem de Doğu Akdeniz’de anlaşmalardan, uluslararası hukuktan doğan haklarını savunmasının türlü oyunlarla nasıl engellenmek istendiğini göz ardı etmeden, Rumların ve onları destekleyen ülkelerin Türkiye karşıtlığını da değerlendirdiğimizde;
BM ve AB tarafından Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmelerde Rumları haklı gören ama Türkiye’nin konuyla ilgili faaliyetlerine mani olmak adına türlü yaptırımların yapılabileceğinin açıklandığı günümüzde;
ABD’nin bölgede üstünlük sağlamak, enerji yataklarından pay kapmak adına giderek artan faaliyetlerini de göz önünde bulundurduğumuzda;
Doğu Akdeniz’de enerjiye odaklı türlü Bizans oyunlarını içeren sözleşmeler imzalayan, 60 yıldan beri Kıbrıs’ın tek yöneteni benim, Kıbrıs Türk tarafı adada ancak azınlıklar hakkına razı olmalı diyen Rumlarla, yeniden müzakere masasına oturmak:
Kıbrıs adasına kalıcı bir çözüm getirebilir mi?