Çok değerli hukukçumuz, emekli Yüksek Mahkeme Başkanı Taner Erginel seçim sistemine ilişkin önemli açıklama ve uyarılar içeren bir mektup gönderdi.Bu mektubu,  kamuoyu ve siyasilerle paylaşmak  bana düşen önemli bir görevdir.  O nedenle  değerli dostum Taner Erginel’den gelen mektubu aynen yayınlıyorum:

Kardeşim Osman Güvenir,

Seçimlerle ilgili sohbetimizden sonra bu mektubu yazmaya ve görüşlerime daha fazla  açıklık getirmeye karar verdim. Bu görüşler değerli okuyucularınla  paylaşılırsa  çok memnun olacağım.

Gazetelerde Meclisin yapısı ile ilgili eleştiriler yapılmaktadır. Meclisin yarıya yakınının doktorlardan oluşmasından, ülkemize yararlı yasaların yapılamamasından  şikayet edilmektedir. Bunların yanı sıra devlet idaresinin bozukluğuna, yurt dışında yaşayan kardeşlerimize oy verme hakkı tanınmamasının yarattığı adaletsizliğe dikkat çekilmektedir. Yapılan şikayetlerin tümünü sıralamaya gerek yok. Önemli olan bu sorunların nasıl giderileceği  konusunda yeterli öneri yapılamamasıdır. Bu tablo karşısında arzu edersen  seçim sistemimiz üzerinde duralım  ve yaşadığımız sorunlarla  seçim sistemimiz arasında bir bağlantı olup olmadığını araştıralım.  Acaba KKTC’de yaşanan sosyal ve siyasal  sorunların nedeni hatalı bir seçim  sistemi olması mı?

Araştırdığımız zaman KKTC’de şikayet konusu  sorunların yeni olmadığını, eskiden beri  mevcut olduklarını, hatta gittikçe arttıklarını görürüz. Yıllarca bu sorunlardan şikayet edilmiş fakat durum değişmemiştir. Şikayet etmekle sorunların kendiliğinden sona ermeyeceğini tahmin etmek  zor değildir. Bu nedenle ciddi bir çaba göstererek  etkili bir çözüm yolu  aramamız gerekir.

 Birçok kişi seçimlerde daha dikkatli olup daha iyi bir partiye oy vermekle veya daha isabetli kişileri seçmekle sorunların çözülebileceği kanısındadır. Buna karşılık mevcut seçim sisteminin devam etmesi halinde, seçimleri tekrarlamakla  durumun değişmeyeceğini, bildiğimiz sorunların aynen devam edeceğini öne sürenler  vardır.

Bir görüşe  göre bir ülkede sosyal ve siyasal yapıyı en fazla etkileyen seçim sistemidir. KKTC’de uygulanmakta olan seçim sistemi 1976 da Seçim ve Halkoylaması Yasası ile kabul edilmiş olan “D. Hondt” seçim sistemidir. Bizdeki sisteme “Barajlı D. Hondt” sistemi diyenler de vardır. Bu sistemin  demokratik olduğu, ancak zamanla demokrasinin kaosa dönüşebileceği  iddia edilmektedir. O zaman sormamız gerekiyor. Bizdeki sorunlar demokrasinin kaosa dönüşmesinin yarattığı sorunlar olamaz mı?

 “D. Hondt” sisteminde seçmenler iyi ve güvendikleri bir kişiyi değil bir partiyi, daha doğrusu bir ideolojiyi seçmeye yönlendirilirler. Bunun sonucu olarak da devleti, vatandaşın seçtiği ve güvendiği kişiler değil,  parti bürokratları yönetir. Onlar da partilerine oy veren kişileri memnun etme çabası içine girerler. Hükümetin partilerine oy verenlerin işlerini yapan bir bürokrasi oluşturması  söz konusu olur. Üst kademe yöneticilerinin üçlü kararnameyle atanma olanağı  ile “ D. Hondt” sistemi bir araya gelince KKTC’de şikâyet ettiğimiz sorunların  ortaya çıkması kaçınılmaz olur.

Bu sistemin başka tuhaflıkları daha vardır. Seçimlerde aday olan bir kişi düşünün. Partisinin, aldığı oy oranına göre belli sayıda milletvekili çıkarma olasılığı vardır. Şu halde aday bir taraftan partisine oy verdirmeye çalışırken diğer taraftan, tercih ve karmalarda   arkadaşlarına oy verdirmemeye ve listede üste çıkmaya  çalışacaktır. Dolayısıyla bu sistemde  adaylar  arkadaşlarının kuyusunu kazmaya yönlendirilmektedir. Bu nedenle siyasi partilerde klikleşmeler ve hizipleşmeler olmaktadır. Sistem, adayları dürüstlükten uzaklaştırmaktadır.

“D.Hondt” sistemine karşı  daha sorunsuz  seçim sistemi  “dar bölge çoğunluk sistemi” olabilir.  O zaman  KKTC, 50 seçim bölgesine ayrılacak ve  her bölgede seçmen  en güvendiği kişiyi seçerek Meclise gönderecektir.  Bunun pratik olmaması halinde KKTC’nin 25 bölgeye ayrılması, her bölgede bir kişinin milletvekili seçilmesi ve diğer 25 kişinin partiler arasında seçim demek olan bugünkü sistemle seçilmesi diğer bir seçenek olarak akla gelebilir. Böylece sadece partiye değil hem partiye hem de bireye önem veren bir seçim sistemi oluşmuş olur. Bu durumda  parti bürokratlarının etkisi azalacaktır. Bölge halkı seçtiği kişiyi tanıyacak ve ondan talepte bulunabilecektir. Böyle bir değişikliğin yanı sıra   partiye hizmet etmeye değil, liyakate göre memur  atama ilkesi de benimsenirse ,3’lü kararname ile üst kademe yöneticisi atamaktan ve müşavir ordusu yaratmaktan  vazgeçilirse, KKTC’de değişik bir yaşam başlayacaktır. Bu durumda KKTC’de gördüğümüz  sorunların  süratle ortadan kalkma olasılığı vardır.

Şikâyet konusu olan diğer  bir konu,  dış ülkelerde yaşayan kardeşlerimizin  oy verme hakkı olmamasıdır. Kanımca bu sorun da seçim sistemi ile bağlantılıdır. “D.Hondt” sistemi insanı değil partiyi seçmeyi ön plana çıkardığı için KKTC’deki partilerin yandaşlarında kemikleşme  olmuştur. Siyasal partiler dış ülkelerden gelecek  oyların hangi tarafı destekleyeceğinden  emin olmadıkları için dış oylara sıcak bakmamaktadırlar.

Basit bir yasa değişikliği ile İngiltere, Avustralya ve Türkiye’de yaşayan KKTC vatandaşlarına oy verme hakkı tanınabileceği halde onlar çok zor olan,  aday olma hakkı talep etmeye  yönlendirilmektedirler. Halbuki yasalarımızda dış ülkelerde yaşayanların oy verme ile aday olma konuları çok farklı düzenlenmiştir. Oy verme hakkı  yasalarda düzenlenmiştir ve yasayı değiştirmek çok kolaydır. Dış ülkelerde yaşayanların milletvekili seçimlerinde  aday olma konusu ise Anayasa’da düzenlenmiştir. Buna göre bir kimsenin aday olabilmesi için en az üç yıl KKTC de ikamet etmesi gerekir.  KKTC’de en zor olan  şey ise, Anayasa’da değişiklik yapmaktır. Dış ülkelerde; İngiltere, Avustralya ve Türkiye’de olan Kıbrıs dernekleri daha fazla isteyelim ne kadar alırsak kârdır düşüncesi  içinde aday olmayı  ön plana çıkarmakta, böylece konuya sıcak bakmayan siyasiler talebi ret etmek için bir  mazeret bulmaktadırlar. 

Ülkemizdeki sorunları gören bazı düşünürler seçim sisteminin değil, Hükümet şeklinin değişmesiyle yani parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçmekle  sorunların çözülebileceğini öne sürmektedirler. Bu da  hatalı bir görüş olabilir. Çünkü sosyal yapıyı daha fazla etkileyen seçim sistemidir. Bu nedenle  seçim sistemleri ve hükümet şekilleri ile ilgili seminerler ve konferanslar düzenlenmesi yararlı olabilir. Sanırım hepimizin  bu konularda daha fazla bilgi edinmeye ihtiyacı vardır.

Sevgi ve saygılarımla,

Taner Erginel