“     ”

Elle işaret şeklinde ima edilmesi bir dönem çok modaydı.

İşaret parmağı ile orta parmak havada eklem yerlerinden usulca birkaç kez kırılarak aşağıya doğru hareket ettirilmesi suretiyle, gösterilir.

İki elle yapılırsa daha anlamlı,

Yan oturulup yapılırsa “caiz” değil!

Ekranlarda, zincir kafelerde…

Ağızını yamultup yamultup… tırnak içinde hareketini heyecanlı heyecanlı canlandırarak, içi boş bir şeyler anlatanların sayısı azalıyor sanki.

Hareketin modası geçiyor sanırım.

Güzel ve zengin Türkçe dilinin ve işaretlerinin yozlaşsa bile modası geçmeyecek.

Harf devrimi ile tırnak işareti;

Matematikte çarpma simgesi kadar güçlü oldu.

Açıklama cümlelerini tırnak içinde yazıyoruz…

Bir başkasının sözlerini aktarmamızda tırnak işareti yardımımıza yetişiyor.

Kargaşayı yatıştıran bir meziyeti var tırnak işaretinin!

Ana cümle ile söylenmek isteneni birbirleri ile karışmalarını önler.

Önleyicidir…

Tanımlayıcıdır.

Ayrıştırıcıdır.

Kıbrıslı Türkler, insan ayırmaz.

Ada insanıdır.

Kültürü de gönlü de zengindir.

Hoşgörüsü en büyük servetidir.

Kıbrıslılar tırnak işareti gibi kesin ve net değildir.

Akdenizliler de, Egeliler de…

İnsan ayırmayız!

İstanbullular, Hataylılar, Venedikliler, Kahireliler…

İnsanı, insan olduğu için sever. Benimser, yardım eder…

Tırnak içinde ayırır!

Sizin düşündüğünüz ile, bir başkasınınkini ayırır.

Yüz yıllardır, tırnaklarımızla kazıya kazıya, Kıbrıslı olduk.

Tarihsel ve toplumsal süreçlerimizde kazandığımız değerleri, düşünce ve davranış biçimlerimizi, sanatsal üretimimizi, “zamanın ruhuyla” harmanlayarak, bölünmüşlüğün, çözümsüzlüğün, ambargoların, haksızlıkların kollarında damıtarak başka nesillere aktarmaya çalışıyoruz.

Sakat ruhların, yarısına;

Bilerek ve isteyerek ve sistemli manipüle edilen demografik yapımız, ile kültürel anlamda önemli bir dönüşüm yaşanılan yıllardan geçiyoruz.

Atalarımızın geçtiği gibi;

Kuraklık, deprem, etnik ve dini ayrımcılık, açlık, yoksulluk, göç, tekrardan göç, savaş, acı, tekrardan acı, kurtuluş, tekrardan göç…

Akdeniz’in incisiyiz,

Orospusuyuz.

Hidrokarbon Musluğuyuz,

İsteyene açıp açıp, kapattırırız…

Türkiye’nin, İngiltere’nin, Yunanistan’ın, “rehinesiyiz!”

Kıbrıslıyız biz, Kıbrıslı.

Coğrafyanın, kader olduğunun yılmaz bekçisiyiz hepimiz.

Tırnak işareti değiliz.

Yazarlar, bir cümlede daha önemli olduğu kelimeyi tırnak içinde vurgulayabiliyor.

Örneğin,

Kıbrıslı Türklerin geleneği, hiç bu kadar “horlanmamıştı”.

Uluslararası güçler, Akdeniz’e niye “Müdahale” ediyor?

Adamızda ekmeği, havayı, suyu bölüştüğümüz göçmen kardeşlerimiz, bizleri iyi tanıyor;

Huyumuzu, gülüşümüzü biliyorlar.

Son zamanlarda, müdahaleler ile birlikte Kıbrısı, Kıbrıslı’yı “operasyon” çerçevesinde tanıtma çabasında olanlar pek bir organize!

Tırnak içinde, Kültür farkımız var diyoruz:

“Nankörler!”

Tırnak içinde, Laiklik diyoruz:

“Dinsizler!”

Barış diye haykırıyoruz:

“Rumcular, Hainler!”

Ağızlardan köpük köpük, taşan terbiyesizliklere, özgürlüklere atılan taşlara, siyasal ve sosyal “hoşgörü” ile boyun eğiyoruz.

Kimlik ve Mağduriyet siyaseti üzerinden oy devşirmeye çalışanlar;

“Anayasanın eşitlik” ilkesine dayanarak; “Yüce Mecliste”…

“Yurdun ve halkın bölünmez bütünlüğünü.” Kollamak için yeminler içiyor,

Türkiye’nin sıradan bir ili olmak için top yekûn örgütlenenler.

“Halkın kayıtsız şartsız egemenliğini…” okuyarak kürsülerden yeminler içiyor,

Devletin varlığı ve bağımsızlığını, kendi varlığı ve Şûrası için kullanmaktan çekinmeyenler.

Tırnak içinde;

Yeminler içiyor! Tevdi edilen görevleri kabul ediyor…

Tırnak içinde…

11 Aralık 2020

Vatan Gazetesi

Reşat Kansoy