İkili görüşme sürecinde Kıbrıs Türkü’nün çektiği acıları ve var olma mücadelesindeki zorlukları dile getirdiniz mi, “Şimdi bunun zamanı mı?” sorusunu yöneltir bazı “barışçı” kişiler.

                Lakin özellikle yeni nesillerin geçmiş tarihini iyi bilmesi ve öğrenmesi gerekliliği adına bugünkü köşemi TMT’ye ayırıyorum.  Kimin ne söyleyeceği veya eleştireceği de umurumda değil.

                Bundan tam elli yedi yıl önce Rumların EOKA’sına karşı bir panzehir olarak Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) kurulmuş ve Kıbrıs Türkü’nün var oluş mücadelesine çok büyük katkı koymuştur.  Tarih 1 Ağustos 1958’di...

                Şayet Makarios Druşotis’in kitabını ve bütün Türk yazarların kitaplarını okursanız ortaya bir mozaik çıkar.  O mozaikte ölümle dans vardır.  İdam edilme tehlikesi vardı.  Lozan Anlaşması ile elimizden alınan Kıbrıs’ın en azından yarısını TAKSİM tezi ile geri almak vardır.

                Yeni nesil şu anda bilgisayarlarının başında, en gelişmiş telefonlarını kullanarak “facebook”tan haberleşmekte, yüzme havuzlu villalarda ve güvenlik bir toprak parçasında özgürce eğlenmekte, üniversitelerimizde okumakta, kullandıkları arabaları ile kendi dünyalarında mutlu olmaktadırlar.

                Gençler bu olanaklara sahip olmanın bedelinin ne olduğunu düşündü mü?  Hele bir düşünsünler ve empati yapsınlar.  Şayet 1955’te hortlayan Rumların ENOSİS hayallerinin ne olduğunu, EOKA’nın ne kadar masum Türk ve İngiliz’in hayatını yok ettiğini empati yaparak şöyle bir anılara yolculuk yaparlarsa, sanırım daha sıhhatli bir düşünceye sahip olacaklardır.

                İngiliz döneminin katı kurallarını bilmez yeni nesiller.  Üzerinizde minicik bir çakı taşısanız, soluğu hapiste alırdınız.  Veya tabanca veya bomba ile tutulursanız hayatınız kararırdı.  Mesela bazı EOKA’cılar masum İngiliz veya Türkü öldürmeleri nedeniyle hüküm giyip idam edilmişlerdir.  Kimse kimsenin canını alamaz Allah’tan başka.  Lakin Rumlar hazırlamış oldukları AKRİTAS Planı ile Türkleri toptan yok etmek istemişlerdir.

                TMT nasıl kuruldu, o mücadele ruhunun geçmişi neye dayanır?  Bunu irdeliyim diyorum...

                Emekli Albay İsmail Tansu’nun “Aslında Hiç Kimse Uyumuyordu” adlı kitabı, gerçekten TMT’nin geçmişini en net şekilde anlatır.  Yeni nesillere o kitabı okumalarını tavsiye ederim.

                EOKA 1 Nisan 1955’te faaliyete geçtiğinde, Kıbrıs Türkleri arasında büyük bir huzursuzluk baş göstermişti.  Özellikle milliyetçi küçük gruplar, kendi aralarında “Kara Çete, 9 Eylül Cephesi” gibi isimler altında toplanarak bir mücadele gücü oluşturmuşlardı.  Bunları VOLKAN izledi.  VOLKAN’ı kurduran merhum lider Dr. Fazıl Küçük’tü.  Zatan VOLKAN’ın oluşumu, diğer küçük mücadele gruplarının daha genişletilmiş bir biçimidir.

                Gerçekçi olmak gerekirse VOLKAN, artık Rumların yüreklerine korku salmaya başlamıştı.

                Ankara’da rahmetli Fatin Rüştü Zorlu’nün talimatıyla Kıbrıs’ta bir mücadele teşkilatı kurulması için Ferit Karabelen ve İsmail Tansu vasıtasıyla harekete geçilirken, bunlardan habersiz olarak, merhum Rauf Denktaş ve merhum Dr. Burhan Nalbantoğlu da, zamanın TC Konsolosluk memuru merhum Kemal Tanrısevdi ile bir araya gelerek TMT’yi kurmuşlar ve ilk bildiriyi halka dağıtmışlardır.

                Bu sürece Dr. Küçük de dahil olurken, artık bütün VOLKAN’cılar, TMT çatısı altında daha geniş ve daha organize bir biçimde örgütlenmeye başlamışlar ve “BEREKETÇİ” dediğimiz Erenköy’lü balıkçılar vasıtasıyla Türkiye’den adaya silah sevkiyatına başlamışlardı.  İşte İsmail Tansu’nun kitabı bütün bu detayları veriyor.

                Artık Kıbrıs Türkü’nün davasına inanmış güçlü bir gizli ordu haline gelen TMT, bütün mücahitlerini Ankara’daki ZİR Kampında silah eğitimine tabi tutuyor ve olası bir savaşa hazırlıyordu.  Nitekim o askeri eğitimler günü gelince işe yaramıştı.

                Dün 61’nci yıl dönümünü kutladığımız TMT’nin 1958 Ağustos’unda kurulduğunu söyleriz de, gerçekte bu teşkilat 1957’lerin sonlarında kurulmuş ama belirsizlik nedeniyle kuruluş tarihi nedense 1 Ağustos 1958 olarak belirlenmiştir.

                TMT’ye alınan gençler, Kuran’a, bayrak ve tabancaya el basarak kutsal yeminlerini yaparak kendilerini mücadeleye adamışlardır.

                İşte o mücadeleci ve mukavemetçi insanlar 21 Aralık 1963 olayları ile yer altından yer yüzüne çıkmışlar ve kendilerini deşifre ederek artık açık birer savaçı mücahit olup, cephelere koşmuşlardır.  Onların verdiği o onurlu savaş ve mücadele bizleri buralara kadar getirmiştir.  Mücahit ve halk direndi, sabretti, ölümleri ve yoklukları yaşadı ama yıkılmadı.  20 Temmuz 1974 günü de özgürlük savaşının en belirgin insanları oldular. 

                O nedenle gençlere bazı şeyleri hatırlatıyorum.  20 Temmuz 1974 tarihi, Kıbrıs Türkü’nün kurtuluş günüdür.  Lakin unutmayalım ki, TMT ve bu uğurda can ve kan veren insanlar olmasaydı, bu günler de görülemeyecekti.

                O anlamda TMT’nin bu kuruluş yıldönümünde gençlere güçlü bir mesaj göndermeye çalıştım.  Böyle anlamlı bir mesaj gönderiyoruz...  Çünkü bu dava henüz bitmedi. Hala masa başında zaman zaman taraflar cebelleşip duruyor.  Bir sonuç alınacağına dair, yaşadıklarımızı da dikkate alarak pek birşey olacağını sanmıyorum yakında olması muhtemel ikili görüşmelerden.  Çünkü Türk tarafı ne kadar iyi niyetli olursa olsun, Rumların değişmezliği ve egoları karşısında bu ikili görüşmelerin de bir gün çökeceğini düşünüyorum.

                Rum basınını izlerseniz, zaman zaman Rumların silaha ve savunmaya ne kadar para ayırdıklarını görürsünüz.  Demek bir gün yine olası bir savaş olabilir.  Akdenizdeki doğal gaz ve petrol aramaları da onların misilleme hareketinden başka bir şey değildir.

                Geçmişte TMT vardı ama şimdi adada Türk askeri var, Güvenlik Kuvvetlerimiz var.  O nedenle yattığımız yerde huzurla uyuyabiliyoruz.

                Geldiğimiz bu uzun yolda TMT’nin ve Türk askerinin katkılarını asla unutmamak lazım.  Bunları unutmayacak ve her zaman var olma dinamizmimizi koruyarak geleceğe yelken açacağız.

                İşte TMT’nin kavramsal olarak verdiği mücadele budur...