TMT’nin kuruluşunun üzerinden tam 63 yıl geçti. Yarın, Toplumsal Direniş’imizin o anlamlı bayramını kutlayacağız.  TMT’nin kuruluşunun ve toplumsal var oluşumuzun üzerinden bunca zaman geçti de gençlik bu mücadeleye nasıl baktı veya nasıl algıladı?  Bir tarihi bir asra sığdırabilir misiniz?  Çok zor.  Kıbrıs Türkünün yaşanmışlıkları  bir asra sığmaz.

        Bazen düşünürüm bu tarihin uzun yolunda yürürken.  Arkama baktıklarımla, önümüzde bulduklarımızı kıyaslar ve hep yeni nesilleri düşünürüm.  Acaba TMT yeni nesillerin belleğinde nasıl bir yer buldu veya bulacak?  Evet!  Bir gün gelecek ve eski nesillerle yeni nesiller arasında bir “anlatı” olarak kalacak TMT ismi.  Tıpkı bizlerin tarih kitaplarında okuduğumuz Kuvva-i Milliye ve Atatürk’ün ulusal değerlerini ve ulusal onurunu korumak için verdiği onurlu mücadeleyi anlatan belgeler gibi.

          Sadece geçen zamana karşı TMT’nin ve bu davaya baş koyanların, toplumsal ve ulusal diriliş, hatta  ulusal direnç açısından bu görevlerin ne kadar önemli olduğunu genç nesillere anlatmamız gerektiğini düşünüyorum zaman zaman.  Rumların acımasız kurşunlarına hedef olurken, onların ENOSİS hayallerine son vermek ve mukabil bir erk olarak karşısına çıkmak, kendi ata yadigarı toprakları yeniden vatan yapmak için yer altına inen yürekli insanların mücadelesinin simgesidir TMT…

          TMT’nin gerçeklerinee dayanan ve nedenleri anlatılan seri konferanslar verilerek, gençleri bilinçlendirmek eski cenerasyonların görevi değil mi?  Hangi genç bir mücahitin yaşadıklarını ve o bitimsiz heyecanlarla dolu mücadelesini onun ağzından duymak istemez ki?

          Evet!  Yarın TMT’nin kuruluşunu kutluyacağız, dedik...  Bu kutlayışı veya bir başka kutlayışları tek tek incelediğimizde, genç nesillerin “bu, sıradan bir kutlamadır” mesajı verdiğini anlarız.  “Vatan millet Sakarya devri çoktan geçmiştir” diyen gençlerin bu deyişine atıfla, bir yerlerde eksikliklerimiz olduğunu  düşünüyorum.

          Beyin yıkama, bir psikolojik savaşın temel ilkesidir esasında.  Zaten psikolojik savaşı başlatabilmek için, inanmış kitleleri de oluşturmanız lazım.  O kitle veya bir davaya gönül vermiş insanları bir araya getiremez ve yüreklerini ortaya koyduramazsanız başarılı olamazsınız.

          Merhum Emekli Albay İsmail Tansu’nun belgesel bir kitabı var.  “Aslında Hiç Kimse Uyumuyordu” isimli bir kitap...  Beni çok derinden etkileyen ve defalarca okuduğum, yazılarımda kaynak olarak kullandığım TMT’nin Türkiye ayağından başlayan ve gelişen yapısını derinlemesine inceleyen ve anlatan değerli bir kitap. 

Bu kitabın önemine neden vurgu yapıyorum, onu da anlatacağım…       

Zaman zaman sitem dolu yazılar yazarım gençlerimizin boşluklarının doldurulması için.  Zaman zaman uyarılarda bulunur ve hem TMT’cilerin, hem de Mücahitlerin belli bir program içinde kitlelere hitabeden konferanslar vermeleri gerektiğine vurgu yaparım.

          Şayet bugün 1 Ağustos TMT’nin kuruluşunu kutlayarak bir mesaj verebiliyorsak ve bu mesaj da doğru algılanabiliyorsa, o mesaj gitmek istediği yere giderse, kendimizi mutlu hissedeceğiz.

          Kimse bana “geçti bunlar, şimdi geleceğe bakma zamanıdır” demesin.  Çünkü unutmasınlar ki bu ve buna benzer yaklaşım içinde olanlar, şu anda huzur içinde oturdukları evlerinde rahat uyumalarında, çocuklarının özgürce sokaklarda yürüyüşlerinde, okullarına gidiş-gelişlerinde, kanla irinle ve canla vatan yapılan KKTC topraklarında kendi bayrağımız altında özgürce dolaşabilmelerinde, devasa kentleşmemizde, özgür yayıncılığımızda, irfan ocağı üniversitelerimizin kuruluş ve faaliyetlerinde, iş güç sahibi olmamızda, yatırımlar zincirini ve dünya ile irtibatlaşmamızda, sanayileşmemizde ve en önemlisi ulusal benliğimizin korunmasında ve onurlu duruşumuzla onurlu bir milletin çocukları olarak var olmamızda TMT’nin ve tüm mücahitlerin büyük bir rolü ve katkısı vardır.

          Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi karşısındaki Cumhuriyet Parkımızın tam ortasında görkemli bir TMT Anıtı vardır.  O anıtın hemen ötesinde de KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş yatıyor. Daha da ötelerde, Hamitköy’de Anıttepe’de ise, Ulusal Liderimiz Dr. Fazıl Küçük bizi izliyor.  Hiç gençlerimiz o anıtın etrafında dolanıp, o TMT yeminini ve üzerindeki veciz sözleri okudular mı?  TMT’nin bir petek gözenekleri gibi örgütlenişini ve bölgelerdeki Sancaktarlıklar vasıtasıyle mücadele verişini öğrenebildiler mi?

O parkın önünde kırdıkları bira şişelerinin utançlığında, o görkemli anıtın varlığını hissettiler ve geçmişle gelecek arasında bir muhasebe yapabildi mi gençler?

          Bir türlü değişmeyen Rum ve Yunan zihniyetinin baskı anlayışı taşıyan tutum ve gidişatına endekslenmemiz mümkün mü? Bu mümkün değil.  TMT, Rumların baskıcı ve çözümsüzlük anlayışında bir yaşamı bize vermek için kurulmadı.  TMT, gerçek anlamda bu adada var olmak için kurulan bir kahramanlar teşkilatıydı.  O bağlamda TMT yeninini okuduğumuzda, o yeminin ne kadar büyük ve güçlü mesajlar verdiğini anlarız. 

Gençler bunu anlayabiliyorlar mı?  Rumların çözümsüzlük içindeki zaman madrabazlığını görebiliyorlar mı?  Yeni hayatlarının KKTC temelleri üzerinde ve TMT’nin yemin ilkeleri doğrultusunda devamının şart olduğunu idrak edebiliyorlar mı?

        Bunları soruyor ve TMT’nin ve mücahitlik hizmetlerinin çok çok önemli görevler olduğunu vurgulayarak geçmişle gelecek arasındaki köprünün nasıl tesis edildiğinin muhasebesinin yapılması gerekliliğini vurguluyorum.

         Bu dava bitti mi?  Hayır bitmedi ama şekil değiştirdi.

         Artık silahlar konuşmuyor ama kalemler konuşuyor masa başında.  O nedenle TMT’nin kavramsal olarak analizini yaparken, nereden nereye, nasıl ve hangi şekil ve zorluklar içinde geldiğimizi da düşünmemiz gerekir.

         Bu davaya katkı koyan bütün mücahit arkadaşlarımı yürekten kutlarım… Toplumsal Direniş Bayramımız kutlu olsun!...