Trafik denince yollarda günün her saatinde akıp giden seyir halindeki araçların yarattığı değişken olan durumlar gelir aklımıza kısaca. Değişken demek zorundayız,  çünkü her trafik akış anının, sürücüler ve kullanılan araçlara göre, yolların durumu ve trafik işaretleri ve varsa işaretçilerine göre bir ritmi var, riskleri var.
Kuzey Kıbrıs yollarında her yıl meydana gelen trafik kazaları yüzlerce insanımızın canını aldı, almakta. Yaralananlar, devamlı sakat kalanlar var. Maddi kayıplar da milyonlarca lira olarak ölçülebilir ancak. Trafik haftası nedeniyle yollarımızdaki kazalarla ilgili birçok aydınlatma etkinleri yapılmakta. Bu etkinlikler çerçevesinde başta çocuklarımız ve gençler, ve de halkımız görevli bilirkişiler tarafından eğitilmeye trafik konusunda bilinçlendirilmeye çalışılıyor.
Aslında görsel ve işitsel, yazılı tüm medya organlarında hemen her gün trafik konusunda uyarıcı, yazı ve görseller yer almaktadır. Bunlar arasındaki en acı verici uyarıcılar ise hiç şüphesiz trafik kazalarını haber veren gerçek uyarıcılardır.
Kaza sonuçlarının rakamsal dökümleri arasında ilk yer alan ölen ve yaralananlar ve bunların adlarıdır ilk önce. Daha sonra da kazanın nerede ve saat kaçta olduğu, varsa nedenleri ve sebep olunan maddi kayıplar da haberlerde yer alıyor. Bu gibi kazalar ancak bilançolarının ağır olmaları oranında belleklerde yer alıyor ve maalesef bir süre sonra da unutuluyor.
Sadece trafik değil ama kötü kazaların kimselerin başına gelmemesi konusundaki dileklerimizin içtenliğinden kuşku yoktur, ancak sadece dileklerle bunların önlenemeyeceğini de biliyoruz.
O zaman şimdi, ve şu anda daha güvenli bir trafik için neler yapabiliriz? Bireyler olarak, aile olarak, mahalleli olarak, bölge olarak, köy, kasaba, şehir ve nihayetinde tüm kuzey Kıbrıs olarak konuşmalı ve harekete geçmeliyiz. Harekete geçmek için ille de yakınlarımızdan birilerini kaybetmeyi ya da bizzat kendimizin trafik mağduru olmamızı beklememeliyiz. Bu alanda örnek alabileceğimiz birçok ülkeler de vardır mutlaka.
Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan insanlar ve yurttaşlar olarak, yollarımızdan memnun muyuz? En azından kendi bölgemizde görebildiğimiz aksaklıkların giderilmesinde ne kadar insiyatif alıyoruz? 
Kıbrıs’ın yazları uzun tabii yaz tatilleri de. Bu çerçevede neredeyse üç buçuk aya yakın bir zaman ilk ve orta eğitim kurumlarımız binaları kullanılmamaktadır. Bu mekanlar belli programlar çerçevesinde hem eğlendirici hem de eğitici etkinlikler için pek ala kullanılabilirler.
Bu etkinliklere özellikle çocuklar ve gençler için birer yarışma niteliği de verilerek katılımın artırılması daha kolay sağlanabilir. Yaz sezonunda yine spor kulüplerimiz de bu meyanda kullanılabilecek mekanlar arasındadır.
Günümüzde var olan teknolojik imkanlarla insanlarımıza cazip gelecek şekilde dizayn edilecek bilgisayar programlarıyla serin yaz gecelerinde hem bölge sakinlerinin toplumsallaşması hem de trafik sorunları dahil daha birçok konularda bilinçlenmeleri  artırılabilir. Sadece trafik değil, günümüzde bilişim araçlarının en uygun kullanımı konusunda da insanlarımızın yaygın olarak bilgilendirilmesinin zamanıdır. 
Sekiz  yaşından seksen sekiz yaşına kadar kullanılan akıllı telefonları hem daha etkin hem de var olan risklerin farkına vararak kullanmak da “bilişim trafiğindeki” kazaları azaltır. Ayrıca küçüklerin ve büyüklerin ellerinde bir akıllı telefon olduğuna göre, bazı uyarıcı trafik eğitsel etkinlikleri çok daha cazip ve dikkat çekici bir şekilde bu mecralar üzerinden de yıl 365 gün sürdürülebilir.
1978’den beri sürüş ehliyeti olan birisiyim, yani 40 yıldır şöförüm ve araba kullanıyorum. Bu süre içerisinde, ölüm ve yaralanma dışında 3-4 kez trafik kazaları geçirdim. Tüm bu kazaların bana öğrettikleri aşırı sürat ve anlık dikkatsizliklerin her an kazalara dönüşebileceğidir. Ülkemizdeki yollar alt yapısının da standartları epey zorladığını düşünürsek, sürüşün bir eğlence olmayıp, her dakika 60 saniye ciddi bir iş olduğunu bilmeliyiz.
Araba kullanırken cep telefonlarının kullanılması, oldukça dikkat dağıtıcı. Bu nasıl önlenebilir? Yine araba kullanırken aşırı veya kabul edilen limitler üzerinde içkili, hatta, uyuşturucu kullanmış olmak ise adeta ölüme davet çıkarmaktır.
Trafik haftası nedeniyle yazdıklarım arasında bilinmeyen duyulmayan bir şey yok diyorsanız şimdi iyi okuyun.
Daha geçen gün yürüyüşümü yaparken, ikamet ettiğim Taşkınköy bölgesinin göreceli tenha bir bölgesine park etmiş aracın içerisindeki bir gencin, çakmağındaki ateşle ısıtarak bir şeyler kokladığına gözlerimle tanık oldum.
Görüldüğünü anlayan genç birkaç dakika çerisinde ve çok hızlı bir şekilde oradan uzaklaştı. Kendimi yol kenarının da kenarına atmak zorunda kaldım. Kendimi kurtarmıştım ama araç trafiğe çıkmıştı. Bana da dua etmek kalmıştı..
O zaman trafik denetimlerinde sadece alkol denetimlerinin kafi olmadığını,  idrar testlerinin de yapılarak uyuşturucu madde alanların da anında saptanmaları gerektiği artık çıplak bir gerçeğimizdir. Bunu da buradan duyuruyorum. Nasıl uygulanacağını da ilgililer düşünsün.