Tiyatro dünyasının ünlü oyun yazarı, çok sevdiğim hocam ve dostum Tuncer Cücenoğlu’nu maalesef 19 Temmuz 2019’da kaybettik.  Ne kadar üzüldüğümü anlatamam.

                Tiyatro ile ilgisi olmayan bazı insanlar Tuncer Cücenoğlu’nu pek bilmeyebilirler.  Lakin yazın dünyası ile ilgili olanlar, mutlaka onun ne kadar ünlü bir oyun yazarı olduğunu bilirler.

                1943 doğumlu Tuncer Cücenoğlu’nu, Yakın Doğu Üniversitesi, Sahne Sanatları Fakültesi Dramatik Yazarlık Bölümü’nde eğitim alırken tanımıştım.  Hiç de kolay değidi insanın ilerlemiş yaşına, özel şirket kurmasına, günlük yazın ve kitap çalışmaları içinde bulunmasına rağmen okumak.  Belki biraz da çılgınlıktı benim yaptığım.  Lakin eski insanlar şöyle derler, okuma heyecanı hiç bitmeyen insanlar için:

                “Okumanın yaşı yoktur.”

                Evet okumanın yaşı yoktur.  Ben de öyle yapmıştım. Belki sıhhatim elverseydi üst lisans da yapabilirdim üniversitede.  Ama yeter, dedim kendime.

                İşte o dönemlerde tanımıştım sevgili Tuncer Cücenoğlu hocamı.  O aralarda da AKM’de onun  Kadıncıklar adlı oyunu, Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları tarafından sahneleniyordu.

                Onunla ilk karşılaşmamız üniversitedeki bölümde eğitim gördüğümüz bir sırada olmuştu.  Esasında benim bu bölümde okumama neden olan YDÜ Kurucu Rektörü, can dostum Sayın Dr. Suat Günseldi.  Tuncer Cücenoğlu’nun ilk dersine yetişmek için çırpınmama rağmen, şirketimdeki yoğunluk nedeniyle yine de sınıfa geç kalmıştım o gün.

                O an kendisine “Hoş geldiniz hocam, kusura bakmayın geç kaldım” dediğimde bana, “Mesele değil, herhalde siz, o ünlü öykü yazarı Osman Güvenir olmalısınız” demişti.  Demek bölüm başkanımız ona benim hakkımda bazı bilgiler vermişti, naçizane bir ifade ile.

                Dramatik Yazarlık hiç de kolay bir bölüm değildir.  O bağlamda tiyatro dünyasına yeni ürünler yetiştirmek için kolları sıvamıştık.  Benim sınıfta olgun çağda olan Sevil Emirzade, Leyla Ulubatlı ve İsmihan Yorgancı vardı.  Bir aile gibi görüyorduk dersleri.  Ve sınıfın başka genç yazar adayları da vardı.

                Tuncer Cücenoğlu, ilerleyen zamanda dile getirdiğimiz Kıbrıs Türkünün acı yaşanmışlıklarını duyunca şöyle demişti bize, rahmetlik:

                “Siz Kıbrıslılarda o kadar çok dramatik malzeme var ki, mutlaka bunları oyunlaştırmalısınız.”

                Onun bize verdikleri ile bizim ona veriklerimizi harmanladığımızda çok güzel oyunlar yazmıştık, tiyatro dünyası için.

                Onun önderliğinde biz beş dramaturgun eserleri, İstanbul’da kendi yayınevi olan  Mitos Boyut’ta, 388’nci kitap olarak “Kıbrıs Hikayeleri” adı altında yayınlanmış vr  yine onun sayesinde Ankara Devlet Tiyatroları’nca repertuara alınmıştır.

                Yine o aralar yazmış olduğum “Hesaplaşma” adlı oyunumu bizzat kendisi Ankara Devlet Tiyatroları’na takdim  etmiş ve bu eser, edebi kuruldan geçerek, repertuara alınmıştır, onun sayesinde.

                Sınıfta ders sırasında, kendi yazdığı bazı oyunları birlikte derinlemesine tartışıp analiz etmiş, sonra onları kitaplaştırmıştı.  Ne kadar değerli bir insandı Tuncer Cücenoğlu.

                Tuncer Cücenoğlu’nun bazı oyunları, Rusça, İngilizce, Almanca, Fransızca, Bulgarca ve Azerbaycan dillerine çevrilerek sahnelenmiştir.

                 Ayın belli günlerinde İstanbul’dan gelip bize ders verirdi.  Hatta onunla sınıftaki sohbetlerimizde bize Avrupa’nın hemen hemen bütün ülkelerinde oyunlarının galasına gittiğini söylerdi.

                İstanbul’a dönüşlerinde genellikle kendisini ben göötürürdüm uçak alanına.  O yol boyunca pek çok şeyi konuşurduk.  Her ikimiz de aynı yılda doğan yaşıtlar olduğumuz için frekanslarımız da uyuyordu.  Onun en büyük ideali, kitaplaştırdığı Kıbrıs oyunlarımızdı.  Özellikle Azerbaycan’da oynanması için büyük uğraşlar vermişti.

                Ansiklopedik bilgi anlamında kendi hayatımı Google’a sorduğumda bana “Osman Güvenir’in eserleri Azerbaycan’da oynanmıştır” şeklinde bir bilgi edinmiştim.  Belki de Tuncer Hoca’nın girişimiyle oynanmış bazı oyunlarım, naçizane bir ifadee ile, bilemiyorum.

                Üniversiteyi bitirdikten sonra da sık sık kendisi ile telefonlaşır veya bilgisayarla “mail”leşirdik.

                Son kez kendisini bir on gün önce aramıştım...  Bir iki aya kadar yayınlanacak olan beş tiyatro eserimi bir araya getirecek ciltten bahsetmiş ve bu kitabı kendisine armağan ettiğimi söylemiştim telefonda.  “Sağ ol Osmancığım.  İnşallah o kitabı görebileceğim...  Çünkü şu anda hastanede yatmaktayım ve çok da hastayım” demişti.  Kendisine geçmiş olsun dileklerinde bulunduktan sonra  telefonu kapatmıştık.

                Kendisine rahatsızlığıı soramamıştım.  İkinci kez kendisini aramaya da cesaret edememiştim.

                Evvelki gün onun ölüm haberini öğrendim ve çok da üzüldüm.  Öyle bir dostu, öyle bir değeri kaybetmenin verdiği acıydı içimdeki duygu.  Meğer prostat kanserinden vefat etmiş.

                Yazık...  Hem de çok yazık.  En verimli çağında bu dünyadan çekip gitti Tuncer Cücenoğlu.  Ve Tiyatro dünyasını öksüz bıraktı.   Bu kadar üretken, bu kadar sevgi dolu bir insan bir kere daha dünyaya gelir mi, bilemem.

                Allahtan ona gani gani rahmet, yaslı ailesine ve tüm tiyatro dünyasına baş sağlığı dilerim.