KITOB Başkanı Dimağ Çağıner’in sonbahar turizmi ile ilgili sözleri bir umut olarak görülse de, gerçek anlamda istenen düzeye gelemedi maalesef turizmimiz.  Otellerin doluluk oranı %50’lerde seyrediyor.  Belki daha aşağılarda.  Hele yüksek sezon da geçtiğine göre...  Lakin yine de hiç olmamaktan iyidir diye düşünüyorum.  Yani yavaştan yavaştan değirmen dönsün diyorum...

            Maalesef şu koronavirüs belası, her sektöre verdiği zarar gibi, turizm sektörüne de çok büyük zarar vermiştir.  Fakat bu bela bütün dünyanın başında olduğuna göre,elbette bizler de bu işin üstesinden gelecek ve hayat kısmen de olsa normale dönecektir.  Dolayısı ile bütün sektörlerin yüzü gülmeye başlayacak.

            Turizmin normal zamandaki seyrinde otelciler, kendilerine göre tedbirlerini alıp, otellerini mümkün olduğunca doldurmaya çalışırlar.  Özellikle ilkbahar ve sonbahar dönemlerinde Kıbrıs’ta tatil yapmayı tercih eden insan yaş grubu, genellikle 60  ve üzeridir.  Çünkü yaşlı insanlar Kıbrıs’ın kavurucu sıcaklarında bir tatil geçirmek istemezler.

            Dimağ Çağıner’in yapmış olduğu açıklamalardan bazı dersler çıkartabiliriz.  Veya yaptığı açıklamalarla pandemi sürecindeki olumsuzlukları yorumlayabiliriz.

            Çağıner’in şu sözlerinden şunu anlıyoruz...

            “Turizmde ciddi bir kıpırdanma var.”

            Koronavirüs’ün hayatımıza girdiği günlerde adeta sudan çıkmış balığa dönmüştük.  Ama şimdi, bu virüsle yaşamaya alıştık gibi bir durumumuz var.

            Lakin Çağıner’in şu açıklamaları bize iki hususu hatırlattı.

            Birisi KKTC’deki pandemi uygulamalarını, diğeri de güneydeki pandemi uygulamalarını.

            Önce Çağıner’in yapmış olduğu açıklamalara bir bakalım...

            “Türkiye’den uçak seferlerinin artmasıyla, çift aşılı kişiler ülkeye gelmeye başladı.  Ancak giriş kriterleri yüzünden Avrupa’dan (Türkiye üzerinden) Ercan Havaalanı’na gelen turist sayıs istenilen düzeyde değildir.  Özellikle Larnaka’dan giriş yapan çift aşılı turister, Güney Kıbrıs’a hiçbir teste ihtiyaç duymadan giriş yapabilmelerine rağmen, KKTC’ye girişte PCR testi istenmesi, Avrupalı turistlerin gelişini zorlaştırmaktadır.  O nedenle giriş kriterlerinde düzenleme yapılmalıdır.”

            Tabii ki üst sağlık kurulu bu olaya nasıl bakar veya nasıl yorumlar ona da bakmak lazım.  Larnaka üzerinden gelip de kuzeyde konaklayacak turistlerin durumunu, otel işletmelerinin çıkış yollarını iyice irdelemesi lazım Üst Sağlık Kurulu’nun.   Esasında bu bir hükümet politikası olmalıdır.

            Şayet ülke turizminin kalkınması isteniyorsa, gerçekten hükümetin bu sektörden gelen seslere de kulak vermesi gerekir.

            Dünyadaki çift aşı uygulaması bazı ülkelere göre değişiyor.  Hatta üçüncü aşı bile düşünce kaldırıyor bazı hallerde.

            Genel kanı nedir?

            Bence genel kanı, çift aşılı kişilerin herhangi bir ülkeye girişlerinde PCR testine tabi tutulamaması yönündedir. 

            Ülkelerde artan veya düşen virüslü hasta sayısı da bir etken oluyor bu uygulamalarda.

            Hani bir söz vardır...

            “Herkes haklı, herkes haksız...”

            Ne kadar doğru bir söz.  Ayrı ayrı bu durumu değerlendiren insanların ve sektörlerin ortaya koydukları argümanları dinleyince, “Onlar da haklı, hükümet edenler de haklı” diyesi geliyor insanın.

            Bazen şu haberler yer alıyor medyada.

            “Çift aşılı kişiler de ölebiliyor.”

            Yani aşağı tükürsek sakalımız, yukarı tükürsek suratımız.  Öylesine bir çıkmaz sokakta yürürüz bu karanlık günlerde.

            Herşeye rağmen, gerek turizm sektörünün, gerekse öğretim sektörünün kurtulması ve düzlüğe çıkması için, mutlaka cesur kararlar alınmalı ve alınacak kararlarla yola devam edilmelidir.  Sanırım pandemi de artık dünyada kırılma noktasına geldi.  Geri kalmış ülkeler bir yana, gelişmiş ülkelerde aşılanma ve zecri tedbirler açısından gerçekten kırılma noktasına geldiğini düşünüyorum.

            Dünya daha da bilinçlenmiş ve tedbirlerini artırmıştır.  Çift aşı olan insanlar neden bir süre sonra üçüncü aşıyı yapma ihtiyacı duydu veya “üçüncü aşıyı yapabilirsiniz” telkinlerinde bulunuldu?

            Çünkü bu düşman, devamlı şekil değiştiren bir düşmandır ve bütün sektörlere zarar vermeye devam etmektedir.  Belki beş altı ay sonra da bize dördüncü aşınızı yapınız diyecekler.

            O bağlamda otelcilerin vermekte olduğu büyük mücadeleye katılmamak elde değil.  Fakat onlar da alıştılar içinde yaşadığımız süreci atlatmak için neler yapılabileceğine.

            Temennimiz odur ki, ülke turizmi pandemiye rağmen istenen düzeye getirilsin ve ekonominin çarkı artık dönsün.