Evvelki gün Golden Tulip Otel’de önemli bir çalışmanın sonuçları adına bir kokteyl düzenlenmiş. Bu kokteylin amacı, KKTC turizm sektöründe çalışanların standartlarının uluslararası seviyeye yükseltmek hedefine yönelik 645 kişiye verilen 316 saatlik eğitimin kapanışını kutlamaktı. Lakin yanlış yorumlamamak veya eksik bilgi vermemek için, gazetede çıkan bir paragraflık haberi buraya almakta fayda gördüm. Haberin özü aynen şöyledir:
“Otelciler Birliği’nin TC Lefkoşa Büyükelçiliği tarafından finanse edilen ve TC Çukurova Kalkınma Ajansı teknik desteği; Başbakan Yardımcılığı, Ekonomi, Turizm Kültür ve Spor Bakanlığı tarafından yürütülen ‘2013 Yılı Turizm Potansiyelinin Geliştirilmesi Mali Destek Programı’ kapsamında desteklenen, ‘KKTC Genelinde Turizm Sektöründe Çalışanların Uluslararası Standartlara Ulaştırılması Projesi’ ile ilgili kapanış kokteyli düzenlendi.”
Sanırım Yerel Seçimler yüzünden bu önemli çalışma, pek de ön plana çıkmadı. Sadece sessizce 645 otel çalışanı 316 gün otelcilik alanında eğitim gördü. Bu kokteyle kaç tane gazeteci veya yayıncının katıldığını bilmem. Lakin ne yalan söyleyim, eski turizmci ve televizyonlarda turizm program yapımcısı olarak bu çalışmanın derinliğine girmek adına böyle bir kapanışta bulunmayı arzulardım.
KKTC’nin turizm konusundaki yolu çok uzundur. 1974 öncesinde kaç tane otelimiz vardı, kaç tane otel çalışanımız ve bu alanda yetişmiş elemanımız vardı? Hiç denecek kadar az bir malzeme vardı elimizde.
Bir zamanlar Lefkoşa’nın sokaklarında dolanırken, yani İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında, Türk Bankası’nın tam karşı köşesinde eski bir bina vardı. O bina sözde otelmiş. Adı da “Filistin Otel” di. Otel demeye bin şahit isterdi. Açık kapısından içeriye baktığınızda, kocaman bir bahçe, avlusunda havuz ve ağaçlar görürdünüz. Bir de sosyal seviyesi düşük insanların “han gibi” bir ortamda geçirdikleri zamanlar vardı o konaklama yerinde.
Şayet anılarınızı kaşırsanız, siz de birşeyler hatırlayacaksınız. Herhalde Lefkoşa’da “kısmen tatminkar” diyebileceğimiz sarı taştan yapılmış Abdiçavuş Sokağı’ndaki “Aliriza’nın Otel”i vardı. Bu bina Filistin Otel’le kıyaslanamayacak kadar temiz ve tertipliydi.
Tabii ki Lefkoşa veya Kıbrıs insanın gururla ifade edebileceği ilk oteli de Saray Otel olmuştu. Vakıflar tarafından yapılan bu otel, hala orada dimdik duruyor ve bütün haşmeti ile Atatürk Meydanı’na bakıyor. Vakıflar İdaresi’ne ait olan eski sıra dükkanlar yıkılmış ve bu otel yapılmıştı. Otelin tam köşesine denk gelen dükkan, bisikletçi Şakir’indi. Bozulan bisikletlerimizi ona görürür, tamir ettirirdik. Sonra o mezbeleler yıkılıp yerine Saray Otel yapılmıştı.
Anımsadığım kadarı ile rahmetlik dostum avukat ve emekli yargıç Cahit Yılmazoğlu Larnaka çıkışında, Türklerin ikamet ettikleri bölgenin uzantısında denize sıfır bir otel yapmıştı. 1974 sonrasında göçmen olduğunda herşeyini bırakıp kuzeye geçmişti. Kendisi ile “Eşdeğer, Saptama ve Değerlendirme Komisyonları”nı kurup birlikte çalışmaya başladığımızda bana otelinin resimlerini göstermişti. Tabii ki hakkı olan bir Rum otelini Girne’de almıştı.
Bunları otelcilik tarihimize bir katkı koymak için yazıyorum. Bu tür bilgiler otelcilik tarihimize ışık tutan bilgilerdir.
Turizm Standartları kokteylinde TC Büyükelçisi Halil İbrahim Akça’nın yapmış olduğu açıklamalar da çok önemliydi. Bakınız KKTC turizmi için ne demiş Akça:
“Turizm, çok boyutlu gelişen bi sektördür. Ara eleman açığının giderilmesi için de, çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu tür projelere destek vermeye devam edeceğiz. Güzel fikirlerle başvuranlara her zaman açık olacağız.”
Akça’nın açıklamaları bu projenin penceresini bir nebze açmış oldu, haberin dışa yansıması adına. Demek oluyor ki, 645 otel çalışanı, “ara eleman” açısından bir eğitime tabi tutulmuştur.
Zaman zaman bazı beş yıldızlı otellerde kısa tatil yaparken, eski turizmci olarak otel sahipleri veya otel müdürleri ile yaptığımız sohbetlerde kendilerine şu soruyu sormuşum:
“Bakıyorum otelinizin ahçısı Türkiye’den, kat hizmetlerini görenler Türkiye’den, ön büro, servis, genel teknik işlere bakan, mutfak elemanları tümden Türkiye’den. Kendi elemanlarınızı neden Kıbrıs’tan almazsınız? Bu ülkenin insanının işe ihtiyacı vardır” dediğimde bana aynen şu yanıtı vermişlerdi.
“İstenen düzeyde eleman yok ki... Ne ahçı bulabiliriz, ne de diğer elemanları.”
Bir zamanlar Turizm Bakanlığına başlı OTEM Otelcilik okulumuz vardı. Bizim dönemimizde pek çok kurslar ve eğitim programları uygulanmıştı. Hatta Türkiye’deki önemli ekspertleri getirtip, otel elemanlarına eğitim düzenletmiştik. Çok da yararlı olmuştu. OTEM’in şu andaki durumunu bilmiyorum. Belki de atıl vaziyette açılmayı bekliyor. Veya açılmış ama tam randıman öğrenci yetiştiremiyor.
O dönemlerde yapılan çalışmalar, şimdiki standart yükseltme çalışmalarına benzerdi. Rehberler için de kurslar düzenlenirdi. Acentelerin randımanlı ve kaliteli çalışması için de gerekli yasalar düzenlenmişti. Turizm Endüstrisi Teşvik Yasası da bizim dönemdeki bakan ve müdürler tarafından hazırlanmış ve otelcilere katkı koymaya başlamıştı.
Bence 645 kişilik bu eğitim kursunun derinliğine inmek ve turizmde hizmet ve eleman açığını gün ışığına çıkarmak lazım. Olası bir anlaşmada ne kadar ehil elemana ihtiyacımız olacak bilir misiniz? O bakımdan bu tür standart yükseltme çalışmaları çok yararlıdır ve yerindedir diye düşünüyorum.
Herşeye rağmen, Oteller Encümeni’nin de daha işlevsel bir konuma gelmesi gerekir. Otellerin yıldızlarının da yeniden gözden geçirilmesi lazım.
Bence standart yükseltmede en büyük eksiğimiz İngilizce ve Almanca dillerinin eksikliğidir. Yabancı dil bilmeyen, müşteri ile iletişim kuramayan bir otel personeli nasıl başarılı olabilir? Belki dil konusunda da standart programlarına bir ekleme yaparlar ve sistemli dil kursları düzenlerler.
Şayet ilgililer Büyükelçi Akça’ya gitse ve “Biz standartların yükseltilmesi adına dil kursları düzenleyeceğiz, bize katkı koyar mısınız?” sorusunu sorsalar, eminim “Memnuniyetle” diyecektir.
Velhasıl bu yapılan çalışmalar güzel ve yerinde çalışmalardır. O bağlamda geriye değil, ileriye bakarak turizm politikaları üretmeliyiz. Hiçbir zaman durağan bir yapıda kalmamalıyız. Sürekli kendimizi yenilemeli ve dünyaya açılmalıyız. Özellikle internetin hayatımıza girmesi ile turizm konusunda da bazı eksikliklerimizi giderebilir veya boşluklarımızı görebiliriz.
Yine de turizmde standardı yükseltme çalışmalarına katılan herkesi kutlamak isterim. Ayrıca Büyükelçi Akça’ya da bütün turizmciler ve ülkemiz adına teşekkürlerimi sunmak isterim.