Tarihi yeniden yaşamak adına, GİRİT gerçeği ve Batı Trakya’daki Türk haklarının teslimi için pek çok Türk derneği,  AİHM’de dava açmaya hazırlanıyor.  Bununla ilgili haber, Sabah Gazetesi’nin 27 Haziran 2020 tarihli Ekonomi sayfasında yer aldı.  Bakınız haberin özetini nasıl vermiş gazete...

 “Türkiye, Akdeniz’de yaptığı ataklarla hakimiyetini gösterirken, sivil toplum kuruluşları da Akdneiz’deki adalarda yaşayan Türkler’den gasp edilen topraklarının iadesi için dava seferberlği başlatıyor.  100’den fazla sivil toplum kuruluşu, başta Girit olmak üzere 12 ada, Rodos ve batı Trakya için harekete geçti.”

Bu haberin içeriği bize, Girit’te Yunanlılar tarafından yapılan soykırımı hatırlattı.  Yıllarca Osmanlı topraklarına bağlı olan gerek Girit, gerekse Batı Trakya ve gerekse Kıbrıs’ta Bizans artığı Yunan ve Kıbrıs Rumlarının nasıl bir soykırım yaptıklarını ve bütün Türk topraklarını gaspettiklerini tarih yazıyor.

Gerçekte Yunanlılar kendi vatandaşlarına dağıttıkları Türk topraklarının kullanımını veriyor ama tapu veremiyor.  Neden?  Çünkü o toprakları sahibi Yunanlılar değil, oralardan göç etmek zorunda kalan veya oralarda katledilen Türklere ait topraklardır.

Bizim Maraş kavgamız da bunun bir uzantısıdır esasında.  İngilizler adayı kolonileştirdiklerinde, Rumlarla işbirliği yaparak pek çok vakıf malını kiliseye ve şahıslara dağıtmış, gerçek mülk sahiplerini sarfınazar etmişlerdir.

Lakin gerçekler, yine gerçeklerdir.  Rum ve Yunanlıların değişmezliği de bir gerçektir.  Onların büyük Megalo İdeaları, Akdeniz’de ve Türkiye kıyılarını kapsayan “Büyük İskender” stratejileri hep olmuştur.  O bağlamda Yunanlılar her zaman hayalleri ile yaşadılar ama hiçbir başarı elde edemediler.  Sadece güçlü oldukları yerlerde Türkleri toplu halde katlettiler.

Mesela kendilerini ayrıcalıklı adddeden AB üyesi pek çok ülke vardır.  Yunanistan da kendini ayrıcalıklı addedenlerdendir.  AB, temel ilkeler manzumesinde sözde insanlığı ve temel hakları savunur.  Halbuki Yunanistan da AB bünyesinde bir ülke olmasına karşı, Batı Trakya’nın köylerinde yaşayan Türk köyleri, hala Yunan askerlerinin kontrolundadır ve giriş çıkışlar pasolara tabidir.  Bu nasıl özgürlük, bu nasıl serbest dolaşım?

Herhalde Girit’in nasıl Yunanlıların topraklarına katıldığını biliyorsunuzdur.  Osmanlı’nın en zayıf dönemindee,yapmış oldukları toplu Türk katliamları sonrasında Girit’i kendi topraklarına katmışlardır.  Lozan Anlaşması ile de bu işi pekiştirmişlerdir.

Temmuz 1993 tarihinde yayınlanan Yunan Periodiko Dergisi’nde şöyle bir yazı vardı:

 “Giritliler neden kurtuldular biliyor musunuz?  Bir gecede hep birlikte ayaklandılar ve Türkleri boğazlayarak ortadan kaldırdılar.  Bizim elimize Kıbrıs Türkleri’ni de kesip doğrama fırsatı geçtiğ ama liderlerimiz herşeyi berbat ederek, yüzlerine gözlerine bulaştırdılar.  Türk, Türktür...  Köpeklere benzer hepsi de...”

Bu yazıda murad edilen şey, 15 Temmuz Makarios darbesi ile beraber adadaki Türklerin tümünü katletmektir.  Nitekim o süreç, Akritas Planı ile başlamıştı.  Sadece unuttukları tek şey,  Türkiye’nin garanti anlaşmalarından doğan müdahale hakkıydı.

Nitekim 20 Temmuz 1974 sabahı şafakla beraber Türk jetleri o “balligarilerin” canlarına okuyarak ve bütün beton mezilerini darmadağın ederek, onlara Kıbrıs’ın Girit olamayacağı gerçeğini göstermiştir.

KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’ın yazmış olduu “Kıbrıs Girit Olmasın” adlı kitabında, pek çok veriler ortaya konarak, Rum ve Ytunan zihniyetini dünyanın gözleri  önüne sermiştir.

İşte şimdi tarih konuşuyor.  Gerçekler konuşuyor.  Girit ve Batı Trakya, hatta Kıbrıs’ta Yunan ve Rumlar tarafından gasbedilen Türk mallarının iadesi için Türkiye, AİHM’de dava açmaya hazırlanıyor.  Haksız da değiler hani.  O günün şartlarında sesini çıkaramayan insanlar ölümden kaçarken kendi topraklarının akibetini düşünmediler.  Lakin üzerinden asırlar geçse de, gerçek gün ışığına çıkıyor ve Türkler, “Arkadaş, şu şu, şu topraklar bizim tabpulu malımızdır, bizi tazmin ediniz ve topraklarımızı geri veriniz” diyorlar.

Bu süreç nasıl şekillencek doğrusu merak ediyorum.  Yine Bizans artıkları türlü dolaplar çevirerek bunun da üstesinden gelecekler mi?