Başarının, kendisi başlı başına kararlılıktır.

Toplumsal başarının temelinde, toplumun nasıl yönetildiği yatmaktadır.

Kişisel, zümresel, ulusal… Fark etmez, nasıl yönetebildiğimiz, ne derece başarılı olduğumuzu ile ilişkilidir.

Kendi içinde saflara ayrılan, süreçlerle tanımlanan toplumsal başarı:

“…Kıt imkanlarla, insanların sınırsız, özel ve kamusal taleplerine…” en iyi şekilde cevap verebilmektir.

Güvenli bir ülke,

İyi para kazanmak,

Temiz bir çevrede yaşam sürmek,

İyi tarım ürünleri ile beslenebilmek,

Kaliteli eğitim imkanlarına kolay ulaşmak,

Sağlık hizmetlerinden etkin faydalana bilmek,

Trafik güvenliği ve ulaşım sistemlerinin varlığı,

Ve dahası…

Tüm bu iyilikler ve olanaklarla yaşayabilmek:

Sistemsel çarkların, doğru, dengeli, birlikte, çalışması ile mümkün.

Japonlar teknoloji ile,

Almanlar disiplinleri ile,

İngilizler, “diplomatik becerileri” ile anılan başarılara sahip.

Kıbrıslı Türkler kendi yaşadıkları coğrafyada EGEMEN olmayı istiyorlarsa,

Yönetsel başarının yollarını bulmak veya öğrenmek zorundadır.

Yasama ve yürütmenin, ekonomik, sosyal veya siyasal sorunlarımıza bilimsel çözüm üretme, hedef belirleme, hedefe ulaşmayı denetleme disiplinlerini geliştirebilmiş olsaydık, başka devletlere muhtaciyetten uzak, kendi refahıyla sevinç duyan ada insanından bahsetmemiz mümkün olurdu.

Sn. Fuat Oktay’ın ve heyetinin ziyareti ile de “İSTİKRAR” sözcüğünün önemi bir kez daha ortaya çıkmış, çokça dillendirilmiş oldu.

Mutlu, sağlıklı, güvenli, huzurlu yaşamanın yolunu bulmalıyız;

dünyayı ve başka devletleri inceleyerek, kendi “yönetsel başarı” hikayemizi oluşturmalıyız.

Bu mümkün.

Sn. Oktay’ın ve Türkiye siyasal yaşamının acı tecrübelerle işaret ettiği İSTİKRAR sözcüğünün avantajlarına ulaşmak, gayet tabi mümkün.

Başarıya, bolluğa, mutluluğa giden yolda “Yönetim şeklinin” önemi olduğu kadar;

Yönetecek olanı, seçme şeklimizin de çok çok önemli olduğunu bilmeliyiz.

Türk kadar, heyecanlı ve cesaretli.

Alman kadar, disiplinli ve kararlı.

İngiliz kadar planlı ve çözüm odaklı siyaset güden, yöneticileri seçebilmeyi başarmanın yolunun yönetim şekli değil, seçim sistemi ile alakalı olduğunu düşünüyorum.

İSTİKRARI

Devlet devamlılığının esasını,

Demokrasinin renklenmesini,

Değişen yeni dünya düzenine (Teknohayat) uyumu,

Politik üretimi canlandırmayı,

Devleti, “Parti devleti” olmaktan kurtarmayı,

Seçmeni hibrit (melez / ideolojisiz) partilere oy vermek zorunda bırakmamayı,

En önemlisi ÜRETİME dayalı, yönetsel yapıya kavuşmanın:

Yeni / tadil edilmiş “Seçim ve Halk Oylaması yasası” ile mümkün olabileceğini düşünmekteyim.

Anglo sakson hukuk sistemine sahip bir devletimiz var.

1976’dan günümüze farklı formatları ile barajlı D’hondt seçim sistemini kullanarak “Yöneticilerimizi” seçiyoruz.

Yönetsel başarısızlığımız ortada!

Son tadilat ile 7 Ocak 2018 seçimleri “çarşaf liste – tek bölge” formatında gerçekleşti.

Üç yılda, Üç hükümet!

İstikrar yok!

Hedef yok!

Başarı yok!

Hamaset, vaat çok…

Çarşaf liste adı ile yapılan son seçim “yasama ve yürütme” performansını olumsuz etkilediği acı bir gerçek.

Dahası,

Seçeni, seçileni, sayanı, ilan edeni perişan eden bir seçim sistemi ile değişim yaşanılmayacağı tecrübe edilmiştir.

Kıbrıslı Türkler ’in ve demokrasimizin yeni bir seçim sistemine ihtiyacı vardır.

Not: bir sonraki yazım devam niteliğinde, seçim ve yönetim sistemleri ile ilgili olacak.