Kıbrıs Türkü’nün en acı ve en zor günlerinde, hiÇ şüphe yok ki, Türk Kızılay’ı yanında oldu.  Bütün yaralarını sardı ve göçmen çadırlarını evsiz insanlar için gönderdi.

                Gerek Kızılay, gerekse Kızılhaç, insani amaçlarla kurulmuş önemli kurumlardır.  O bağlamda bu insani kurumlarda ayrıcalık olmamalı ve insanlara eşit mesafede fonksiyonlarını yerine getirmelidirler.  Daha da açıkçası, bu insani kurumların politize olmaması gerekir diye düşünüyorum.

                Türk Kızılay’ı ile tanışmamız ve çok yoğun bir ilgi içindeki beraberliğimiz, 21 Aralık 1963’le başlar...

                O zor günleri unutmamız mümkün değil. 

                Hatırlıyorum...  Merhum Ulusal Lider Dr. Fazıl Küçük’le birebir çalıştığımız günlerde, bana “Allah razı olsun hem Anavatan’dan. Hem de Kızılay’ımızdan” derdi.  Hatta zaman zaman Kıbrıs’a gelen dönemin Kızılay ekibine birlikte ziyaretlerde bulunurduk.

                O günler bir lider için en zor günlerdi.  Her taraftan kurşunlar yağarken, hastanesiz, ilaçsız ve evsiz kalan Kıbrıs Türkü, ancak Kızılay’ın gönderdiği ilaç ve kanla ayakta kalabilmişti.

                Girne’de gerçekleşen ve Kıbrıs Kızılay’ının ev sahipliği yaptığı  “Uluslararası Kılıhaç ve Kızılay Hareketi” toplantısına, 42 ulusal derneğin katılımıyla, ikinci deklarasyon yayınlandı.

                Türk Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ın yapmış olduğu konuşma, gerçekten hayli ilginç ve ilginç olduğu kadar da etkileyiciydi.

                Bakınız Kınık ne demiş Kıbrıs Türk Kızılay’ı için:

                “Bu buluşma, Kuzey Kıbrıs Türk Kızılay’ının ev sahipliğinde gerçekleşmiştir.  KKTK’nın haklarının insancıl hukuk çerçevesinde ve dünyadaki mer’i hukuk çerçevesinde, net bir şekilde ifade edilmesi, güçlü bir şekilde tanıtılması ve savunulması gerekiyor.”

                Tabii ki Kınık, Rumların uluslararası Kızılhaç örgütünce tanınmasının da bir ayrıcalık olduğunu da ayrıca ifade ediyor.  KKTK’nın da bu örgüte alınması, bence bir haktır ve bu hak da verilmelidir.

                Bu durum ne ilktir, ne de son olacaktır, Rumların ve dünyanın bu ayırımcı tutumları nedeniyle.

                Damla damla yarattığımız bu devletimiz nelere layık değil ki...

                O bağlamda Kıbrıs Türk Kızılay’ının da dünyadaki yerini alması gerekiyor gerçekten.

                Bizim en büyük gücümüz, hiç şüphe yok ki, Anavatanımız Türkiye ve onun bütün kurumları ve hariciyesidir.

                “Dr. Fazıl Küçük’le Geçen Günlerim” adlı siyasi, sosyal içerikli biyografi kitabımda Kızılay’dan bahsederken, Türk Kızılay’ının da geçmişini araştırmıştım.  O araştırma hayli ilginç olmuştu benim için

                Türk Kızılayı’nın ilk başkanı ve kurucusunun, “Marko Paşa” isimli bir Ermeni olduğunu öğrenmiştim.  Hani zor durumda olan birisine “Anlat halini Marko Paşa’ya” derler ya...

                O bağlamda bu gibi kurumların evrensellik içindeki varlıkları, tümden, insanların milliyetine ve dinine bakmak için çok önemlidir.

                Evrensellikte neler vardır ki...

                Acılar evrenseldir...

                Sevinçler, mutluluklar ve mutsuzluklar evrenseldir.  Yaşam da evrenseldir.

                Bir deprem veya bir savaş olduğu zaman bu kurumlar derhal ekiplerini oraya gönderip, yaralıların ve mağdurların yaralarını sararlar.

                Türk Kızılay’ı, bizim de yaralarımızı sarmışlardı, sağ olsunlar.

                1963 çatışmaları bitip, yaralarımız sarılmaya başladığında, Türk Kızılay’ı, yeni biten Türk lisesi binasında bir hastane kurmuşlar ve çok büyük bir açığımızı kapatmışlardı.  Malum, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne bağlı devlet hastanesi güneyde Rumların elinde kalmış ve yaralılarımızın tedavisi için özel klinikleri kullanmıştık.  İlerleyen zaman zarfında da İngiliz’den kalma tütün fabrikasını iyileştirerek, o zor günleri atlatmak için bir hastane oluşturmuştuk.  O oluşumda da Türk Kızılayı’nın çok büyük katkılarına tanık olmuştuk.

                Bu çalışmalar, KKTC’nin tanınmasına da katkı koyar esasında.  Kerem Kınık, “Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi içerisinde, Kuzey Kıbrıs Türk Kızılayı’nın tanınması anlamında bundan sonra bir yol haritası çıkacağını” söylemiştir.

                Bizler, Kıbrıs Türkleri her zaman Türk Kızılay’ına olan şükranlarımızı dile getirir ve yaşam damarımızın onlarla var olduğunu ifade etmişizdir.

                Yine Türk Kızılay’ına şükran duygularımızı ve koymuş oldukları katkıları nedeniyle Başkan Kerem Kınık’ın şahsında teşekkürlerimizi sunarız, bundan sonraki çalışmalarında kendilerine başarılar dileriz.