Dünyanın gündeminde her zaman seçimler vardır ve olacaktır da. Kendi yerel seçimlerimiz ötesinde, yakın bir tarihte yapılacak olan Türkiye Cumhubaşkanlığı Seçimleri de, artık satırlarımızda ve gündemimizde olacak herhalde.
Herkesin kabul etmesi gereken büyük gerçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, şu anda en güçlü bir politikacı olduğudur. AKP Başkanı ve Başbakan sıfatıyla dünyadaki ismini pek çok duvarlara ve belgelere ismini yazdırmış ve kendini kabul ettirmiştir.
Yakın bir tarihte yapılacak olan Cumhubaşkanlığı seçimlerinin en güçlü adayı da, hiç şüphesiz ki odur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılan anayasal değişiklikle bundan sonra kendi Cumhurbaşkanını meclis değil, halk seçecektir. Yani Erdoğan da olası adaylarla yarışacaktır.
Bugüne kadar AKP’den gelen sinyaller, Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adayı olacağı yönündedir. Lakin Erdoğan, bu konuda hala renk vermiyor ama insan darvanışlarından, sessizliğinden o mesajı alabiliyor.
Hani derler ya... “Ağzındaki lokmayı başkasına kaptırdı” diye... Sanırım Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olduğu dönemlerde, bu sözler Erdoğan’a hatırlatılmıştır veya yorumlanmıştır.
Her babayiğidin harcı değildir o noktaya gelince koskoca Cumhurbaşkanlığı makamını başkasına bırakmak. Erdoğan bu yürekliliği göstermiştir nemelazım. Başbakan olarak kalmayı ve halkla karşı karşıya kalarak hizmet etmeyi yeğlemiştir.
Ne var ki herşey hesaplandığı gibi gitmez. Geçen zaman içinde muhalefet Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına çıkacak adayı arıyordu. Şöyleydi böyleydi derken, Erdoğan’la başabaş yarışacak ismi belirlediler. O isim de Prof. Dr. Ekmelettin İhsanoğlu oldu.
Esasında hiç de kolay değildi böyle güçlü ve aynı ekolden gelen, karizması olan ve AKP tabanından oy çalacak bir aday bulmak. Lakin CHP ile MHP bu konuda mutabık kalınca, Ekmelettin İhsanoğlu’nun ismi bir bomba gibi seçim gündemine düştü. Türkye medyası da bu işin peşine düştü ve İhsanoğlu’nun adaylığının arkasındaki kişiyi belirledi. Yazılıp çizilenlere göre İhsanoğlu’nu lanse eden kişi, bir zamanlar IMF’in başında olan ve bakanlık görevlerinde de bulunan Kemal Deniz’dir.
Tabii ki biz Kıbrıslılar için hişbir şey fark etmez. Kim seçilirse bizim saygımız ve sevgimiz olur. Önemli olan o göreve gelecek kişinin Türkiye’yi ve bütün Türklük dünyasını en iyi şekilde temsil etmesi ve bizim de gurur duymamız olmasıdır.
İhsanoğlu’nun böyle şerefli bir görevi üstlenmeye hazır olduğu mesajını alıyoruz. Yani Erdoğan’ın karşısında, en güçlü aday olarak o duracak.
Seçimler futbol maçına benzemez. Ya kazanırsınız, ya da kaybedersiniz. Berabere kalmak olmaz. Bu maçın da çok çetin geçeceğini şimdiden söyleyebiliriz.
Mesela Türkiye medyasını taradığımızda, İhsanoğlu için o kadar güzel şeyler yazıyorlar ki, adeta “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde mutlaka İhsanoğlu’na oy veriniz” demedikleri kalıyor.
Gerek CHP’nin, gerekse MHP’nin tabanı da partilerinin aldıkları karara saygı gösteriyor. Mesela Hürriyet’in 19 Haziran sayılı nüshasında İhsanoğlu için sıralanan düşünceler listesine şöyle bir başlık atılmış. “AKP bile oy verir” diyorlar.
Demek teşhisimizde yanılmadık. Aynı ekolden ve aynı tabandan gelen iki güçlü adayın bu yarışa girmesi hayli ilginç olacağa benziyor. Bazı insanların “Partiye lider seçmiyoruz ya...” deyişi de hayli enteresandır.
Bir diğeri de şöyle yorumluyor İhsanoğlu’nu:
“Ülkede din hassasiyetine cevap verebilecek bir isimdir.”
Bir başkası ise şunları ifade etmiş:
“İhsanoğlu bir bilim adamı. Dünyayı çok iyi biliyor. Merlez sağ ve merkez solu bir araya getirebilecek en ideal cumhurbaşkanı adayıdır.”
Teşhiste biz de yanılmadık. Demek oluyor ki İhsanoğlu doğru bir seçimdir. İhsanoğlu’nun İslam Örgütü Başkanlığı da onun ayrı bir karizmasıdır bence. Uluslararası üne sahip bir değer. Üstüne üstlük yabancı dili de var, yayınlanmış ve çeşitli dillere çevrilmiş kitapları da.
Lakin haklıya da hakkını vermek lazım. Erdoğan’nın tutum ve darvanışlarında bir “diktatoryal” görüntü göze çarpsa da, Türkiye’ye çok şeyler kazandırmıştır. Ortadoğuda dengeleri korumayı bilmiştir. Türkiye’nin yükselen değerlerine katkı koymuştur. Onun dinciliği ve örtü, diğer insanlara göre daha ağır basmaktadır. Bu da Türkiye’nin gerçeğidir. Atatürk’ün laik ve çağdaş Türkiye kavram ve ilkeleri ile zaman zaman çatışsa da, Erdoğan’ın dini ve örtüyü, hatta ahlakla insan değerlerini çok iyi kullanarak ve çok iyi değerlendirerek zirveye çıktığını da düşünebiliriz.
İzlemeye devam edeceğiz... Önümüzdeki Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Erdoğan mı, İhsanoğlu mu kazanacak, göreceğiz. Hayırlısı ne ise o olsun diyoruz...