Türk ordusunun Suriye topraklarına yapmış olduğu “Barış Pınarı Harekatı” sonrasında Türkiye, gerek Amerika, gerekse Rusya ile anlaşma yaparak, doğu ile batının bir köprüsü haline geli ve bir ilke imza attı.

                Türiye’nin yapmış olduğu bir operasyon, güney sınırından ve dolayısı ile terörden gelecek her tehlikeye karşı yapılmış bir operasyondu. Operasyon süresince 32 km. lik Suriye kuzey topraklarınn 32 km.lik derinliğine kadar girmiş ve o bölgedeki teröristleri temizleyerek bir güvenlik koridoru oluşturmuştur. Bir diğer deyişle bu operasyon hem isabetli, hem de sonuç almaya yönelikti diyebiliriz.

                Büyük güçler, zayıflarla masaya oturmazlar.  O büyük güçler Türkiye ile masaya oturarak o bölgedeki terörün kökünü kazıma adına anlaşma yaparak Türkiye’nün güçlü bir devlet olduğu gerçeğini kanıtlamış oldu.  Türkiye ile yapılmış olan anlaşma mucibince 150 saatlik ve Amerika ile yapılan 120 saatlik süre dolmuş ve operasyona son verilmiştir.  Haliyle YPG’ye verilen bu süre dolunca, teröristlerin o bölgeyi terketmeleri durumu da gerçek oldu.  Sadece bir bölgede asılmış çaput ve bez parçalarının görüntüsü, YPG’nin o bölgeyi tümden terketmediği izlenimini yarattı.

                Acaba YPG o dalgalanan bez parçalarını psikolojik savaş için mi astı.  Yoksa önceden asıp da terkettikleri süreden önce mi o bezler oradaydı.  Yapılan onca harekattan sonra o bez parçalarının bulunduğu bölge, devede kulaktı Mehmetçikler için.

                Süre dolduktan sonra Türk ve Rus askerlerinin 10 km’lik güvenlik şeridi üzerinde patrol yapıp bölgeyi iyice kontrol altına alacaklar.  Hatta o patrollara başladılar bile.

                Bu operasyondan sonra Türkiye,  Akdeniz’deki doğal gaz ve petrol arama çalışmaları nedeniyle, şimdi da daha güçlü bir hale getirmiş oldu. Bu da Rumların kulağına küpe olsun.

                Barış Pınarı Harekatı’nın tam anlamı ile rayına oturması ve “Bu harekat başarılı oldu” denmesi gerektiğinden hareketle, kontrol altına alınan bu bölgenin artık bir tehdit unsuru olmaması gerektiğini de ortaya koyuyor.

                Bu operasyonda en önde gelen şey, psikolojik savaştı.  Bütün savaşlarda her zaman geçerli olan ve çok önem arzeden şey, psikolojik savaştır.  Verilen her beyanat, yapılan her açıklama Türkiye’yi daha da güçlü kılmış ve morallerin en doruk noktasında olmasını sağlamıştır.

                Bütün bunlar yaşanırken, ABD Temsilciler Meclisi oturmuş ve bu harekatı kınar niteliğinde bir karar üretmiştir.  Bunun yanında 1915 sözde Ermeni soykırımını da görüşmüş Temsilciler Meclisi. Ayrıca bundan sonra Türkiye’ye silah satma konusunda bir yaptırım uygulanmasını onaylamıştır.  Ne kadar siyasi ahlaka aykırı bir durum, değil mi?

                Koskoca Trump Erdoğan’la bir anlaşma yapacak, bölge terörden kurtulacak ve ABD Temsilciler Meclisi, kendi başkanlarına hakaret edercesine, bunları görüşerek Trump’ın siyasi itibarını sarsacaklar.

                Lakin Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan onlara en güzel cevabı vermiştir.

                “Bu kararlardan bizim kulağımız terlemez” niteliğinde verdiği cevap, gerçekten tam yerinde ve doğrudur.

                Galiba Amerika hala terörden ders almadı.  New York’taki ikiz kuleleri yerle bir eden, binlerce Amerikalının ölümüne neden olan o terör operasyonunu unutmuş gibidir ABD Temsilciler Meclisi üyeleri.

                Sadece bu değildir...

                Gerek Amerika, gerekse Fransa defaten şu Ermeni soykırım meselesini kendi parlamentolarına getirip, Türkiye’yi dünya üzerinde itibarsızlaştırma gayreti içine girmişlerdir.

                Halbuki gerek Amerika, gerekse Fransa’nın millet olarak geçmişte yapmış oldukları soykırımı unutmuş gibidirler.

                NATO Başkanı bile bu operaysonda Türkiye’ye hak vermiş ve yanında olmuştur. Hatta Türkiye’nin, NATO’nun en güçlü üyesi olduğunu vurgulamıştır.  ABD Temsilciler Meclisi bu iki konuyu neden meclislerine taşıdılar anlamak çok zor.

                Hiç de onların niyetlerini anlamak zor değildir. Kendilerince bölgede yapamadıklarını Türkiye’nin başarı ile yapması, onları adeta “intikam alma ve Türkiye’yi dünya kamuoyu önünde küçük düşürme” amacına yönelik düşünceden kaynaklanıyor.

                Suriye göçmenlerinin savaştan kaçışları ve Türkiye’ye sığınmaları, bunun yanında Suriyeli bu zavallı insanlara kucak açması, onlar kalacak yer ve aş vermesi, çok büyük bir insanlıktı.  Halbuki batı, bütün Suriyeli göçmenlere kapılarını kapamışlardır.

                Şimdi bakıyoruz... Suriye’nin terörden temizlenen bölgelerinde terörden canı yanan Suriyeliler, o bölgeye yeniden hayat vermeye başladılar.  Marketler açılıyor, alış veriş yerleri özgürce kullanılıyor ve adeta “İşte yeni hayatımız” dercesine geleceğe umutla bakıyorlar.

                Kısacası Türkiye bir ilke imza attı ve ABD ile Rusya’ya bir köprü vazifesi görerek bütün dünyaya siyaset ve gerçekçilik anlamında insan olmayı gösterdi.