Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde kapalı Maraş’ın sahil şeridinin açılması, sanırım bundan sonra yeni bir açılımı ve yeni bir atağı gündeme getirdi.

            Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin hemen akabinde Türkiye’ye yaptığı resmi ziyaret, kendisine yapılan görkemli karşılama töreni ve Cumhurbaşkanı ile müşterek yaptıkları basın toplantısı çok anlamlıydı.  O basın toplantısında özellikle TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çok güçlü mesajlar verdi.

            Öyle anlıyoruz ki Türkiye’nin bundan sonraki gündemini, yeni bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve yeni bir Maraş işgal edecektir.

            O basın toplantısında Sayın Erdoğan’ın “Kıbrıs’a gelişimde belki orada piknik yaparız” sözleri de yeni bir Maraş’ın sinyalini veriyordu esasında.

            Maraş, 46 yıldan beri ölü bir şehir olarak dünyanın gözü önünde duruyor.  Yılanların, çiyanların ve baykuşların kol gezdiği bu ölü kenti yeniden topluma ve özellikle Kıbrıs halkına kazandırmak, gerçekten çok zor ama bir ideal olarak kafalarda biçimlenen bir strteji olsa gerek.

            Birkaç gün önce Kıbrıs’a gelen ve evvelki gün Maraş’ta derinlemesine incelemelerde bulunan Türkiye Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un gelişi de, bence tamamen Maraş ve Maraş’ın geleceğine ilişkindi.  Yapılan incelemeler ve açıklamalar bunu gösteriyordu.  Kurum’un gözlemleri, tam bir şehirci gözüyle belirlenen bulgulardır esasında.  Bu koca kent nasıl adam olacak?  Kentin eski sahipleri ne tepki verecek ve Maraş’a gelmek isteyecek eski sahiplerin KKTC toprak ve kanunları altında burada nasıl yaşayacaklar ve turizm açısından starejiler ne olacak?

            Bence Türkiye Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un gelişi bu amaca yöneliktir.  Hatta onun gelişini bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan istemiştir diye düşünüyorum.  Malum Erdoğan, 15 Kasım KKTC’nin kurluşunun 37’nci yıldönümünde ülkemize gelerek hem törenlere katılacak, hem de pandemi hastanesinin açılışını yapacak.  Bu bağlamda Maraş’ı da gezerek, saptamalarını bizzat kendisi yapacak.

            Bütün bunları kafamda biçimlendirdiğimde şöyle bir fikir geçiyor aklımdan:

            “Türkiye Maraş için kolları sıvadı.”

            Gerçekten de durum böyledir.  Türkiye yeni bir Maraş için kolları sıvamıştır.  Yıllarca ganimetçilerin nemalandığı koca Maraş’ın, yeniden modern bir kent haline gelmesi hiç de kolay değildir.

            İşin en önemli yanı nedir bilir misiniz?

            Türkiye’nin Maraş konusundaki kararlılığıdır.

            Türkiye bize ne istedik de vermedi ki...

            Türkiye bizim hangi özlem ve hayallerimize hayır dedi?

            Hiç birine.

            Para dedik, verdi.  Su dedik, verdi.  Kalkınma dedik, bizi kalkındırdı.  Karayolları ve iletişim ağı dedik, bütün bunları gerçekleştirdi.  Uluslararası alanda Rumların bütün uzlaşmazlıklarına verilecek yanıtı, bizden önce Türkiye vermedi mi?  Verdi.  Ve hala veriyor.

            Peki şimdi “Maraş” dedik de Maraşı adam etmeyecek mi?

            Asrın projesi ne ise, şu anda önümüzdeki Maraş da, bir strateji olarak yeni bir kent oluşturma amacına uygunluk sinyalleri veriyor.

            Rumlar için ancak şunu ifade edebiliriz!

            “Çektik gelmedi, ittik yürümedi, o zaman bırak gitsin...”

            Bundan sonraki süreç yine görüşmelerin başlaması süreci olacağı süreçtir.  Görüntü onu veriyor.  Lakin bana göre, Kıbrıs sorunu, yine Rumların uzlaşmaz tutumları nedeniyle çözümlenemeyecek.  Şayet bu satırlarımı bir yerlere yazarsanız, haklı olduğumu anlayacaksınız.

            Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ve bu işin başını çeken AB, çözüm için durmaksızın öneri üstüne öneri yapacaklar ama bütün çabaları sonuç vermeyecek.

            Yine de hiçbir şey yapmamaktan iyidir.

            Hele bir bekleyip görelim bakalım Tatar-Anastasiadis görüşmeleri nasıl bir mesaj verecek.

            Herşeye rağmen Marş, Türkiye’nin duyarlılığı ile yeni çehresine kavuşacak.  Bu da böyle biline...