Rusya-Ukrayna savaşı, NATO üyeliklerini de yeniden gündeme getirdi.Özellikle Finlandiya ile İsveç, savaş esnasında yaşadıkları büyük göçler ve savaş travmaları, onların içlerindeki can güvenliğini gündeme getirdi.  Bütün İskandinav ülkelerinin komşusu durumunda olan ülkeleri bir korku sardı.

            “Bir gün Rusya bizi de vurur mu?” diye bir endişe...

            Oldum olası Rusya’yı endişelendiren en önemli husus, Ukrayna’nın NATO’ya üye olmasıdır.  Nasıl ki Finlandiya ile İsveç Rusya ile olan komşuluklarından endişe duyuyorlar, elbette Rusya da, Ukrayna’nın olası NATO üyeliğinden rahatsızlık duyacaktır.

            Esasında tabloya baktığımızda, bu psikolojik ve askeri stratejiler, Avrupa ve Rus blokundaki güçler çatışmasını gösterir.

            Malum Türkiye, yıllarca bölgedeki terör örgütlerini çökertmek için çok büyük paralar harcadı, pek çok askerini kaybetti ve Ortadoğu’da, ta Suriye’nin içine girerek terör odaklarını bombaladı.  Teröristlerden kaçan milyonlarca Suriyeli Türk topraklarına sığınırken, Avrupa ülkeleri kıllarını bile kıpırdatmadılar.  Yani Türkiye insanlığını yaptı ama batı bu gerçeği görmezden geldi.

            Bunlar bir yana, her zaman batı ülkelerinin bazıları, maalesef teröristlere yataklık yapmışlar ve oralarda yuvalanmalarına yardımcı olmuşlardır.  Türkiye bütün bunları hazmeder mi?  Etmez elbette.

            Şu anda NATO tablosuna baktığımızda, bu organ içindeki en büyük gücün ve en büyük üyenin Türkiye olduğunu görürüz. NATO, her zaman Türkiye’yi doğudan gelecek tehlikelere karşı güçlü bir stratejik duvar olarak görmüştür.

            Rusya-Ukrayna savaşının devam ettiği bu günlerde Finlandiya ile İsveç, sırf kendi can güvenlikleri için NATO’ya üyelik başvurularını yaptılar. Bilindiği üzere NATO’ya üyelik, bütün üye devletlerin onayına tabidir.  Üyelerden birisinin benimsemediği veya kabul edemediği yeni üyelerin NATO’ya katılabilme kararının olumlu çıkması durumunda veto kullanma hakları vardır.

            Finlandiya ile İsveç’in NATO üyeliği için Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şu açıklamayı yapmıştır.

            “Biz şu andaki süreçte İsveç ve Finlandiya’yla ilgili gelişmeleri takip ediyoruz.  Lakin buna olumlu bakmıyoruz.  Daha önce Yunanistan’la ilgili NATO konusunda bir yanlış yaptı maalesef bizden önceki yöneticilerimiz.  Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı NATO’yu da arkasına alarak takındığı tavrı biliyoruz.  Bu konuda ikinci bir yanlışı yapmak istemiyoruz.  Kaldı ki İskandinav ülkeleri, ne yazık ki terör örgütlerinin adeta misafirhanesi gibi.    PKK’sı, DHKP/C’si isveç’te, Hollanda’da  yuvalanmış durumdalar.  Ve onların parlamentolarında da yer alıyorlar.  Bu  noktada bizim olumlu bakmamız mümkün değil.”

            Cumhurbaşkanı Erdoğan bu açıklamaları ile adeta “sütten ağzı yanıp, yoğurdu üfleyerek yiyen” kişiye benzer.  Gerçekte yerden göğe kadar haklıdır ve tepki vermesi de çok yerindedir.

            Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözünü ettiği “eski yönetimlerin hatası” neydi?

            Buna bir açıklık getirelim, tamamlayıcılık açısından.

            Rumların Kıbrıs’ta Makarios’a karşı düzenledikleri 15 Temmuz 1974 darbesi ile adanın Yunanistan’a ilhak edilmesi açıklamasını getirmişti.  Tabii ki bununla beraber, tıpkı Girit misali Rumlar, adadaki bütün Türkleri toplu halde katledip öldüreceklerdi.  Haliyle Türkiye, garanti anlaşmalarından kaynaklanan müdahale hakkını kullanarak adaya askeri çıkarma yapmış ve soydaşlarını kurtarmıştır.

            Türkiye’nin 20 Temmuz’daki askeri operasyonuna tepki gösteren Yunanistan, bu kez üyesi olduğu NATO’dan bu duruma hemen müdahale etmesini talep etmişti.  NATO kılını bile kıpırdatmamış ve bu durum karşısında Yunanistan NATO’dan istifa etmişti.

            Yunanistan’ın NATO’dan istifasına ilişkin dönemin NATO Genel Sekreteri Joseph Luns şu açıklamayı yapmıştı:

            “Yunanistan’ın NATO’dan çıkması bizim için hiç önemli değil.  Bizim için önemli olan, Türkiye’nin en güçlü üyesi olarak NATO içinde varlığını sürdürmesidir.”

            Gazeteciler bu kez Luns’a şunu sormuşlar:

            “Neden?”

            Luns’un vermiş olduğu yanıt hayli ilginç ve gerçekti:

            “Yunan askeri bir savaş halinde silahını bırakıp savaş meydanından kaçar.  Lakin Türk askeri ölümüne savaşta savaştığı gibi, son mermisi bitinceye kadar mücadele verir.  Şayet kurşunu biterse bu kez süngüsüne sarılır.  Süngüsü de kırılırsa yumruklarını kullanır.”

            Herşeye rağmen Sayın Erdoğan’ın ifade ettiği gibi dönemin Türk yöneticileri sonra Yunanistan’ın yeniden NATO’ya üye olmasına onay vermişler

            Biz Kıbrıslılar o durumdan müthiş rahatsız olmuştuk.  Çünkü Türkiye elindeki en büyük kozu Yunanlılara vermişti.  Yunanistan da eline geçirdiği güçle, AB’de sürekli Türkiye aleyhine bir tutum izlemiş ve hala izlemektedir.

            Şimdi haksız mı Sayın Erdoğan Finlandiya ile İsveç’in NATO üyeliğine karşı tavır almakta?

            Tavır almakta haklıdır da.

            Unutmamak lazım.  Her şeyin bir bedeli var.

            İsveç ve Finlandiya geçmişte Türkiye’nin yanında olmadığı gibi, şimdi de Türkiye onların yanında olmayacak ve NATO’ya girişlerine elbette engel koyacak.

            Boşana uğraşmamaları lazım.  Gerçek olan şey, Türkiye’nün çok büyük ve güçlü bir ülke olduğudur.