Her zaman vurgu yaptığımız bir nokta vardırf.

                “Türkiye büyük ve güçlü bir ülkedir.”

                Türkiye’nin büyüklüğü hem ekonomisi, hem jeopolitik durumu, hem de NATO’daki askeri gücü ile kendini dünyaya gösteriyor.

                Türkiye Dışişleri Mevlut Çavuşoğlu, TBMM’nin ev sahipliğinde Antalya’daki Turizm Merkezi’nde başlayan “NATO Parlamenter Asamblesi 99. Rose-Roth Semineri ve Akdeniz-Ortadoğu Özel Grubu Ortak Toplantısı” gerçekleşirken, Yunan parlamenterin bu seminerde yapmış olduğu kabul edilmez konuşmasında, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün ortadan kalkmasına yönelik birşeyler yumurtladı.  Haliyle Çavuşoğlu da ağzının payını verdi.

                Evvela Yunan Parlamenterin söylediklerine şöyle bir bakalım...

                “Kııbrıs AB üyesidir ve garantörlük, modern dünyanın çerçevesi içinde değildir.”

                Yunan parlamenterin bu seminere katılan diğer ülke temsilcilerinin gözlerinin içine baka baka yalan ve yanlış sözler sarfetmesi gerçekten ayıp ve utanç vericidir.  Gerek Yunanlıların, gerekse Kıbrıs Rumlarının korkulu rüyası haline gelen Türkiye’nin garantörlüğünü sık sık gündeme getirmeleri ve bir puntuna getirip garantörlüğü ortadan kaldırma oyunları, hiç bitmedi ve bitmeyecek de.  Kaldı ki Kıbrıs’ta onurlu ve kalıcı bir çözüm için ne Yunanistan, ne de Rumlar tek bir adım dahi atmamışlardır.  Sağ olsun Mevlut Çavuşoğlu her zaman bunların ağızlarının payını vermektedir.  Nitekim Yunan parlamenterin sözlerine yanıtı şöyle olmuştur Mevlut Çavuşoğlu’nun.

                “Bugün tüm dünyanın sözü Doğu Akdeniz’dedir ve gerginlik alanındadır.  Maalesef Doğu Akdeniz’i,  bir barış alanına dönüştüremedik, Kıbrıs sorununun çözümü dahil.  Bugün bütün güçlü ülkeler oradadır.  Amerika ve Rusya oradadır.  Suriye sorununa bakıldığında o bölgedeki sorunların boyutu giderek  artmaktadır.”

                Çavuşoğlu’nun vurgu yapmak istediği şey, Türkiye’nin jeopolitik durumu nedeniyle Oradoğu’daki konumunu gözler önüne sermektir.  Bu meyanda konuyu Kıbrıs meselesine atfederek, Yunanlı parlamenterin Türkiye’nin garantörlüğüne dil uzatmasına güzel bir cevap vermiştir.

                Bakınız ne demiş garantörlük konusunda Sayın Çavuşoğlu:

                “Tam bu dönemde de Türkiye’nin garantörlüğü Kıbrıs için çok önemlidir.   İkinci bir konu, bugün tüm çabalarımıza rağmen tüm iyi niyet çağrılarımıza rağmen,  Türk tarafının haklarını garanti altına almadan (Böyle bir hakkın olduğunu Yunanistan da, Rum kesimi de kabul ediyor), Rum kesiminin tek taraflı hidrokarbon çalışmalarını, aktivitelerini başlatması, tam bir garantör olarak Türkiye’nin garantörlüğü, her zamankinden çok daha fazla önemlidir.  Bir taraftan tek taraflı olarak bazı ülkelerle faaliyet göstermeye çalışacaksın,  Türk tarafının hakkı var diyeceksin, diğer yandan da bunu görmezden geleceksin.  O zaman Kıbrıs Türk halkının haklarını kim savunacak?  Garantör olarak ben savunacağım.  Bu benim en doğal hakkımdır.”

                Bu kadar güzel bir cevaba ancak, “Ağzına sağlık Çavuşoğlu” denir.

                Şayet Yunanlıların ve Rumların keyfi olsun diye Türkiye’nin garantörlüğü hele bir ortadan kalksın da siz görün bakalım Kıbrıs Türkleri’ni bu efendiler nasıl şişte kebap edecek ve adanın tüm sahibinin kendilerini olduğunu daha da özgürce nasıl savunacaklar.  Önce garantörlüğü kaldıracaklar, sonra da savaş öncesi ve savaş sonrasında meydana gelen mal durumlarını dünyanın gözünün önüne koyacaklar ve “İşte biz haklıydık” diyecekler.

                Halbuki Mutlu Barış Harekatı sonrasında iki taraf arasında imzalanan “Nüfus Mübadele Anlaşması” kuzeyde ve güneyde kalan Türk ve Rum mallarını da gündeme getirmiş oluyor.  Yani Rumlar öyle velveleye vermesinler... 

Bu adada Rumların ne kadar hakkı varsa, Türklerin de o kadar vardır.  Bunun başka izahı yok.

                Yağma mı ya balligariler?

                Bu sizin yıllardan beri dilinize doladığını bitmeyen bir şarkıdır. Bu şarkı hiç bitmeyecek.  Lakin bizim de onlara karşı savunacak ve söyleyecek şarkılarımız olacaktır.

                Zaman zaman vurgu yaptığım birşey daha vardır.

                “Kıbrıs’ın kuzeyi sadece bizim değil, aynı zamanda Türkiye’nindir de.”

                Gerçek öyle değil mi?  Kuzey Kıbrıs coğrafyası, Türkiye için çok önemli stratejik bir konuma sahiptir.  O nedenle geldiğimiz noktaya kadar nasıl Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünü savunmuşsak, bundan sonra da, daha güçlü ses getirecek tepki ve ısrarlı çığlıklarımızla “Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü ortadan kaldırılamaz” diyeceğiz.  Buna mecburuz.

                İyi ki Anavatan’ımız Kıbrıs Türkleri’nin savunmasını ve tüm haklarını güçü bir şekilde yapıyor ve bu adada huzurlu  yaşayabiliyoruz.

                Özetle...

                “Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi ortadan kaldırılamaz.” 

Bu da böyle biline...