Yine bundan birkaç gün önce küçük bir gruptan oluşan Türkiye karşıtı kişiler, Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçiliği önünde pankartlar açarak, “işgalci” sözcüğünü kullandı.

            Ne kadar ayıp...  Bu tür hareketler biz Kıbrıs Türklerine yakışıyor mu?

            Türkiye bizim için nedir?

            Koskoca garantörümüz ve Anavatanımız.

            Tam elli dokuz yıldan beri hayatta kalmamızı sağlayan, kursağımıza elini sokan, günlük yaşantımızın devamına katkı koyan Türkiye...

            Elçilik kapısına dayanan grup, kesinlikle bütün ada Türklerini temsil etmiyor.  Ama bu azınlık, maalesef mide bulandırıyor.

            Nedense yaşadığımız kötü günleri unutuyoruz.  Nedense Rumların yapmış olduğu katliamları ve hala devam eden ambargoları da unutuyoruz.

            Türkiye, kendi vatandaşlarından kesti, bize gönderdi.  Daha ne isterdik ki...

            Şayet Türk askeri 20 Temmuz sabahı adaya çıkmamış olsaydı olacakları şöyle bir araştırınız.  Görecek ve anlayacaksınız bizim de akibetimizin Girit Türkleri gibi olacağını.

            Bakınız eski Yunan Başbakanı Konstantin Mitsotakis ne demiş, To Pediodiko dergisinin Temmuz, 1993 sayısında.

            “Giritliler neden kurtuldular biliyor musunuz?  Bir gece hep birlikte ayaklandılar ve Türkleri boğazlayarak ortadan kaldırdılar.  Bizim elimize Kıbrıs Türklerini kesip doğrama fırsatı geçti ama liderlerimiz her şeyi berbat ederek, yüzlerine gözlerine bulaştırdılar...  Türk, Türktür.  Köpeklere benzer hepsi de...”

            Şu Girit gerçeğini kağıda dökerken şunlar geçti aklımdan:

            “Ülkedeki muhalifler Anavatan’ı, TC Cumhurbaşkanı’nı, KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’ı ve başbakanını eleştirip dururlar da, neden Anastasiadis için tek bir kelime etmezler?”

            Gerçekten tuhaf bir durum.  Ben inanmıyorum onurlu bir barışa tek bir Kıbrıs Türkü’nün “hayır” diyeceğine.  Zaten Annan Planı’na da onay veren Kıbrıs Türkü, kendi gerçekçiliğini, yani çözüm anlayışını ortaya koymuştu.  Lakin Rumlar  bu plana da “hayır” demişlerdi.

            O halde eleştirin be arkadaş şu Gavur milletini de, onurlu bir barış için bayrak açın.  TC Büyükelçiliği kapısına gidip de Türkiye için “defolup gidin” demek bize ayıptır ve utanç vericidir.

            Ortada bir tezat vardır. 59 yıl bize hayat veren Anavatan’a şükran borcumuzu dile getireceğimize, Rumu nedense eleştirmiyoruz?

            Bu bir tezat değil mi?  Çok büyük bir tezat ve çok büyük bir ayıptır.

            Türkiye ada Türkleri üzerindeki yardım elini çekerse bizim halimiz bunun içinde ne olur, hiç düşündünüz mü?  Düşünün.

            Türkiye aleyhine propaganda yapmayı, çirkin sözler sarfetmeyi dile getirmek Anavatan’a yağ sürmek veya yağ çekmek değildir.  Bu bir gerçektir.  Türkiye onların tabiri ile “defolup” giderse başımıza neler gelir, bunu da düşünün.  Hatta Türkiye için “defol” kelimsi bile bizi rahatsız ediyor.

            Bu tür olumsuz ve kabul edilmez çıkışlar ve eylemler, sadece Rumların propaganda ve çıkarlarına hizmet eder.  Bunu neden hala idrak edemiyoruz.

            Yoksa olacakları anlamak lazım.

            Hala daha Rum’un amacı, bizi kendisine yama yapmak.  Bizleri bir azınlık durumuna sokarak, Kıbrıs’ın tümü üzerinde egemen olmak ve Türkiye’nin de garantörlük hakkını ortadan kaldırmaktır. Bunu neden idrak edemiyoruz?

            Yoksa gidip Rumun kucağına oturmak ve ona yama olmak bizi mutlu eder mi?  Etmez elbette, ama gelin görün ki, bazı sözde “barış havarileri” hala daha bu tür eylemleri yapanlara arka çıkıyorlar ve Türkiye’ye dil uzatıyorlar.

            Bakınız Rumların AKEL Partisi, 30 Aralık 2002 tarihli Rum basınına ne açıklama yapmışlar.

            “AKEL, Kıbrıs Türkleri’nin bugünkü ayaklanmasını ve binlerce Kıbrıslı Türkün işgali, Denktaş rejimini kınamasını gördüğü için gurur duymaktadır.  Çünkü AKEL’in metotladığı, üzerinde çalıştığı ve mimarı olduğu ve ortak etkinliklerle bunca yıldır ileriye götürdüğü yakınlaşmanın hedefi budur.”

            Rum Dışişleri Bakanı Kasulidis’in 22 Aralık 2002 tarihli Rum basınına yaptığı açıklamaya da bakınız.

            “Türk tarafında yapılan gösterilerin bizim açımızdan çok büyük bir önemi vardır.  Bu gösterilerden büyük bir memnuniyet duymaktayız.  Türklere yönelik hareketlerimizi Mustafa Akıncı ile Kutlay Erk’in ikaz ve uyarılarına göre belirliyoruz.  Onları dikkatle izliyoruz.”

            Gördünüz mü Rumların neden anlaşmaya varmadıklarını?

            İşte o bağlamda Anavatan’a saldırmanın yanlış ve kabul edilmez olduğuna vurgu yapıyoruz.

            Hele bir görelim bakalım şu muhalif kişilerimiz ne zaman Rumların olumsuzluklarına parmak basarak gerçekler çizgisinde yürüyecekler.

            Bekleyip göreceğiz.

            Daha ne diyelim ki.  İşte bütün gerçek ve belgeler burada, herkesin gözü önünde.

            Kısacası bir kez daha vurguluyoruz!

            “Türkiye’ye işgalci demek bize yakışmaz ve ayıp ediyoruz.”