Kıbrıs Türkü’nün yetiştirdiği aydın kadınların başında gelen Türkân Aziz de bu dünyadan göçtü gitti.  Göçtü gitti ama arkasında çok derin izler bıraktı.

                Eski bürokrat , eski sıhhiye Müfettişi ve Amme Komisyonu Üyesi Aziz Bey’in kızları olan Türkân Aziz ve birkaç yıl önce kaybettiğimiz müzisyen-bestekar Kâmuran Aziz, özellikle toplum içinde aydın aile kızları olarak sivrilmişler, modern ve çağdaş Türk kadınını temsil etmişlerdir.

                Onlar hep “Aziz Bey’in kızları” olarak toplumda yer ederlerken, toplum onlara her zaman pozitif bakmış ve onlarla gurur duymuştur.

                Türkân Aziz, Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki dönemin genç kızı olarak İngiltere’de yüksek hemşirelik okumuş, ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile Genel Hastaneye atanan ilk Kıbrıs’lı Türk Başhemşire olmuştur.

                İngiliz döneminde bir yakınımızı hastanede ziyaret etmek istediğimizde, her zaman onu, kıdemli başhemşire olarak tanımlayacak giysileri içinde görürdük.  Mükemmel İngilizcesi ve otoriter tavırları ile bütün ağırlığını hissettirirdi o koca hastanede, altındaki personele.  Tabii ki onun bu kariyerini önce kabul eden İngiliz döneminin sağlıkta söz sahibi olmuş ileri gelenlerdi.

                Şayet “Dr. Kaya Bekiroğlu’nun kitabını” okumuşsanız, onun 1963 olaylarında ne büyük sıkıntılar çektiğini, olaylar esnasında hastanede mahsur kalan Türk hastalarla nasıl ilgilendiğini ve onların canlarını kurtarmak için nasıl canla başla çalıştığını öğrenmiş olursunuz.

                Tabii ki Lefkoşa ve diğer kent merkezlerine gerilen dikenli teller sonrasında belli kantonlarda yaşamak zorunda kalan biz Türkler, Türkan Aziz’in yeni bir hastane yaratmak için dönemin Sağlık Bakanı Dr. Niyazi Manyera ile büyük uğraşlar verdiğini de ifade etmek lazım.

                Özellikle tütün fabrikasından bozma ilk Türk hastanesinin hayat bulmasında ve göçmenlerin rehabilite ve sağlık sorunlarının halledilmesinde, bir cepheden bir cepheye koşan mücahide gibi çok büyük uğraş veren Türkan Aziz’in bu değerli emeklerini unutmak mümkün değil.

                Ben onu her zaman Türk insanının “Florence Nightingale”i olarak görmüş ve onunla gurur duymuşumdur.  Benim gibi nice insan onunla gurur duymuştur.

                Genellikle hemşirelerin de kendi kıdem silsilesinde birbirlerine bir asker gibi çok büyük saygı ve sevgileri vardır.  Bu, bütün dünyada böyle olmuştur.

                Türkân Aziz’ten sonra gelen kıdemli hemşireler (sisterler) hala belleklerdedir.  Türkân Aziz’den sonra gelen kıdemli başhemşire, Firdevs İslamoğlu’ydu.  Onu takip eden zamanlarda  kıdemli ve deneyimli hemşirelerimiz olmuştur.

Türkân Aziz’le bir acı zamanı paylaşanların başında gelen, hiç şüphe yok ki, Kıbrıs Türk İdaresi’nin ilk Başhekimi Dr. Fikret Rasım’dı.  Fikret Rasım, İhsan Doğramacı ile Beyrut Üniversitesi’nde okumuş ve oradan mezun olmuştur.

Dr. Fikret Rasım, o mükemmel İngilizcesi ile olaylar esnasında Kızılhaç Temsilcileri ile, yanına Türkan Hanımı da alarak canlarını dişlerine takarak Kıbrıs Türkü’nün geleceğine katkı koyduklarına tanık olmuşuzdur.

Türkân Aziz, kendini toplum dertlerine ve mesleki kariyerine adadığı için nedense evlenme veya bir yuva kurma yönüne gidememiştir.  O hep, kızkardeşi ve münevver anne babaları ile hayatlarını sürdürmüşlerdir.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında veya biraz öncesinde adı tarihe “Köşklüçiftlik” olarak yazılan o semt, yeni yeni kır evleri ile şekillenmeye başladığında, onlar da evlerini Ledra Palace arkasındaki yeni parsellenmiş arsa içerisine yapmışar ve adeta bir İngiliz soylu ailesi gibi yaşamışlardır.

Bir zamanlar Kâmuran Aziz topluluğunda kültürel çalışmalar yaptığımızda, bir defasında onların evlerine gitmiştik.  O çalışma esnasında yaşlı annelerinin ve babalarının kılık kıyafet, davranış biçim ve görüntülerine tanık olmuşuzdur.

Yine bir defasında Ledra Palace arkasındaki evlerine gittiğim olmuştu.  Hatırlıyorum...  onların evlerinin bulunduğu yola, Şehit İsmail Beyoğlu Sokak ismini vermişlerdir.  Tabii ki onlar da 1963 olaylarından sonra göçmen olmuşlardı.

1963 olaylarında Kıbrıs’a gelen Kızılhaç ve Kızılay ekibi ile oluşan görüşme grubunun içinde yer alıyordu Türkan Hanım.  Zaman zaman da Dr. Küçük’ün ikametgahına heyet halinde gelirler ve halkımızın sağlık sorunları hakkında uzun görüşmeler yaparlardı.

Ben şahsen Türkân Aziz Hanımefendi’yi kısıtlanmış köşe yazıma sığdırmadığımı düşünürüm.  Hatta ciltlere sığamayacak kadar büyük bir insandı Türkân Aziz.

Belki diyorum...

Belki Kıbrıs Türk Tabipler Birliği onun hayatını da kitaplaştırır ve geçmişin basamaklarında derin izler bırakmış bu büyük insanı ebedileştirir.

Allah’tan Türkan Hanım’a gani gani rahmet, onun hatırasına hürmeti  olan ve bir zamanı paylaşan meslektaşlarına baş sağlığı dilerim.