Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi ile UBP’de yeni bir süreç yaşanacak.   Parti içinden bazı milletvekilleri panter gibi pusuda bekliyorlardı seçimden sonra olacakları. 

            “Seçim” dediğin olayda, her zaman “dost” bildiklerinin gerçekte gizli düşman olduğunu anlarsınız.  Bu “düşman” adeta koronavirüs gibi sessiz ve saman altından yürür ve hançeri sana nerede ve ne zaman vuracağını bilmezsiniz.  İşte seçim öyle birşey...

            Gerçekten UBP yeni bir sürece giriyor.  Sadece basına sızan haberlere göre tamı tamına altı tane başkan adayı var.  Çoğu insan böyle bir durumu, “UBP’nin demokrasi zenginliği” olarak yorumlar.

            Esasında bir partiden altı tane aday başkanlığa soyunursa ve parti içi yarış efendice ve ahlaklı yürütülürse bu bir demokrasi yarışıdır.

            Esasında “ahlaklı seçim yarışı” hiç de o kadar safça değildir.  Bunu hep geçmişte de gördük, şimdi de göreceğiz.

            Bu yola çıkanlar, elbette ki kendi tabanına güvenmişlerdir.  Bölgesel güç bir yana, eski ve kaşarlanmış politikacıların ne yapacakları önemlidir.  Neden “kaşarlanmış” diyorum eski politikacılara?  Çünkü “Ben elimi ayağımı politikadan çektim, hiçbir şeye karışmıyorum, bütün adaylara eşit mesafede olacağım” derlerse sakın inanmayın. 

            Hani derler ya...

            “Alışan can durmaz” diye.  O bağlamda eski politikacıların bir köşeye çekilip sessiz kalacaklarına ihtimal vermiyorum.

            “Ben karışmıyorum” deseler de inanmayınız.

            Bazen de şu yorumlar yapılır böyle durumlarda.

            “Filan eski siyasi veya siyasiler, hangi adayı işaret edecek?”

            Esasında uzun zaman politikanın içinde bulunan eski politikacılar bir kenara çekilseler ve hiçbir şeye karışmaksızın yarışı bulundukları köşelerinden izleseler, daha bir onurlu duruş sergilemezler mi?

            Yine de kimsenin günahına girmek istemem ama, geçirdiğimiz deneyimler bize onu işaret ediyor.  “Eski politikacılar yine rahat durmayacaklar” diyor bize önümüzdeki süreç.

            Bu tür yarışta her aday eski veya yeni politikacıları etkilemek ve kendi safına çekmek için güzel planlar yaparak sıcak ilişkilere girer.  Şayet eski bir politikacıyı etkilemişse ve o eski politikacının “o anki durumu”, yani kafası buna yatıyorsa ne ala.  Yoksa siz ağzınızla kuş kapsanız bu yarışta başkan olamazsınız.

            Bu gibi durumları yorumlarken rahmetlik Kenan Evren Paşa geldi aklıma...

            Hatırlayacaksınız...  O darbeden sonra Türkiye normal demokratik düzene geçince ilk genel seçimlerde Kenan Paşa, asker kökenli Turgut Sunalp’ı işaret etmişti.  Turgut Sunalp’ın karşısında ise, ağzı laf yapan, güzel fikirler üreten bir Turgut Özal vardı.  Zaten Turgut Özal, darbe yönetiminin geçici başbakanı olmamış mıydı?

            Seçmen bunu yutar mıydı.

            “Madem Kenan Paşa Turgut Sunalp’ı işaret ediyor, biz de oyumuzu diğer Turgut’a, yani Turgut Özal’a vereceğiz” demiş ve Türkiye tarihinde güçlü bir parti olarak ANAP, tek başına meclise girmişti.

            Yani diyeceğim şudur...

            Böyle bir yarışta eski politikacıların taraf olmamaları en doğru harekettir.  Ve ben bu düşünceye inanmak istiyorum.

            Bir de şu geliyor aklıma...

            Rahmetlik İrsen Küçük, çok inişli çıkışlı siyasi hayatında, ne yaptı etti, sonunda başbakan oldu.  Lakin hataların affedilmediğini unutmuştu İrsen Küçük.

            Hatırlayacaksınız, 1976 seçimleri sonlarında TAP adı altında bir parti kurmuş ve meydanlarda UBP için atıp tutmuştu.  Yani UBP’den istifa edip bu partiyi kurmuş ama genel seçimlerde liste dışı kalmıştı.  Neticede İrsen Küçük, kürkçü dükkanına dönen tilki gibi yine UBP’ye dönmüş ve eski seçim entrikaları ile milletvekili seçilmişti.

            Sonunda İrsen Küçük’ün siyasi hayatı ne oldu? 

            Koskoca bir parti başkanı ve başbakan İrsen Küçük, bu pozisyonda birinci sıradan seçimi kaybetti ve siyaset tarihine bir ilke imza attı.  Yani siyaset öyle bir şey...

            Bu seçimde UBP’den istifa edip de tekrar UBP’ye dönen aday var mı, şu anda hatırlayamıyorum.  Belki siz hatırlarsınız.  Şayet bu ihaneti yapan bir aday varsa, partililer ona oy verecekler mi, o da ayrı bir mesele.

            Yani anlayacağınız artık UBP’de başkanlık kurultayı için kılıçlar çekildi.  Kimin kellesi gider, kimin eli, kadife eldivenle sıkılır, Allah bilir...

            Biliyor musunuz politikayı neye benzetirim?

            Tıpkı bir tenis topuna...

            Hani topu atarsanız ve o top biraz sonra yeniden size geri gelir ya...  İşte politika da ona benzer.  Bu tür seçimler, adeta bir hesaplaşma seçimleridir.  Tıpkı o tenis topu gibi bütün zarar verdiğiniz insanlar size iade ederler bütün yaptığınız çirkinlikleri.

            Eminim bu durum hemen hemen her adayın başına gelmiştir.  Bazılarının tepmesi de çok yaman olur. Tıpkı sessiz atın tepmesi gibi.  Velhasıl politika öyle birşey...

            Bekleyip göreceğiz...