‘’Hani bazen yaşananlar, yaşadıkların seni umutsuz bir yaşam geleceğiyle karşı karşıya bırakır;  bitkin ve bıkkın bir duygu yumağıyla sarmalanırsın ya… İşte tam da o noktada dur!  Bir bak ardında kalan zamana… O zaman, hep var olan bir duyguyu anlatır adı ‘umut’ olan. Yeter ki gör, sesini duy.  Unutma onu!  Umudun bittiği yerde, ‘O’ umut olur. Ona sımsıkı sarıl…’’
Geçtiğimiz 29 Ekim Pazar günü Cumhuriyetimizin 94’ncü yıldönümü 
kutlamaları;  Ülkemizde, K.K.T.C’de, kendini böylesine büyük bir milletin parçası olarak gören, anavatanından uzakta yaşasa da, dünyanın neresinde olursak olsun büyük bir coşkuyu, umudu yaşattı bizlere.
Aslında bu umudun içinde yine ‘O’ vardı. 
Ve hep ‘O’ olacak.
 Çünkü bu gazi toprakları bizlere emanet eden, adını Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak belirleyen; kuruluşundan bugüne aydınlık yarınlarımızın da adını koyan, ancak bu yarınlarla çağdaşlığa ulaşabilirsiniz diyen o değil miydi?
O, ülkemizin hala var olan umuduydu, 
Umudun adı da oydu:
Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk. 
Kimileri, onun adını anmasa da, 
Kimileri, böylesine büyük bir liderin adını bu topraklardan sileceklerini sansa da..!
Ona yapılan tüm haksızlıkları unutmadan; 
Bir kez daha andık onu,
Bin kez daha heceledik, milyonlar camız aynı gür sesle haykırdık adını;
‘’Yaşasın Cumhuriyet’’ 
diyerek.
Çünkü Cumhuriyet’te onun eseriydi, yaşadığımız devlette.
Çünkü yaşamımıza yön veren her ne varsa ona borçluyduk,
Vatan topraklarımıza onun önderliği ile sahip olmuştuk.
Evet, bu uğurda canımızı da malımızı da feda ettik. Gazi olduk, milyonlarca şehidimizin aziz kanlarıyla suladık vatan topraklarımızı. 
Ama unutmayalım ki; 
Gücünü Büyük Türk Milletinden alan, 
Umudunu milletinin azim ve iradesine bağlayan, 
‘’Bağımsızlık benim karakterimdir’’ diyerek bu kutlu yolda başarıya ulaşan,
Büyük Önderimiz sayesindedir ki; bugünlerin sahibi olduk.
Onun yakmış olduğu özgürlük ateşinin yanında umut da vardı, inançta.
Aydınlık yarınlarımızın teminatıydı çalışmak. Ama yılmadan azimle…
Milli varlıklarımızın gücünü kullanmak, kalkınmamızın temeli, varlığımızın umudu oldu.
Onun ilkeleri, devrimleri değil midir 94 yıldır beri bize yol gösteren?
Onun başarıyla oluşan temeller üzerinde yükselmiyor mu ülkemizin geleceği?
Yaşanan her sıkıntıya düştüğümüzde, çözümü onda aramıyor muyuz? 
Bize yol gösteren yine o değil mi?
Yakmış olduğu özgürlük meşalesi, şimdi de mazlum ülkelere umut olmuyor mu?
Son yüzyılın en büyük lideri hala o değil mi?
Değiştirilebilir mi?  Silinebilir mi tarih sayfalarına kazınan bunca gerçek?
Ya onun adıyla heyecanlanan, umutlanan, onu arayan milyonlar camıza ne demeli?
Hani bazen yaşananlar, yaşadıkların seni umutsuz bir yaşam geleceğiyle karşı karşıya bırakır;   bitkin ve bıkkın bir duygu yumağıyla sarmalanırsın ya…
İşte tam o noktada dur!  
Bir bak ardında kalan zamana… 
O zaman, hep var olan bir duyguyu anlatır adı ‘Umut’ olan. 
Yeter ki gör, sesini duy.  
Unutma onu!
Umudun bittiği yerde,  
Ona, sımsıkı sarıl.
Çünkü: 
Büyük Türk Milletini aydınlık yarınlara taşıyacak,
Yegâne umudun adı;
Gazi Mustafa Kemal Atatürk,  ilke ve devrimleri olur.