Devletin uyuşturucu ile mücadelede oluşturulan birimleri, bayağı etkili oluyor.  Ülkenin bütün sınır kapılarından ve Rum tarafından içeriye sokulan son beş yılın statistiki verileri, Polis Genel Müdürlüğünce açıklandı.

                Yapılan açıklamaya göre beş yılda ülke genelinde 12 ayrı türde toplan 139 kilo, 207 gram ve 139 miligram uyuşturucu sokulmuş.

                Hani deriz ya...

                Bizim etimiz ne budumuz ne, diye.  Ülkeye giren uyuşturucu miktarı ile nüfus oranımız hiç de küçümsenecek bir oranda  değildir.

                Başbakanlık bünyesinde oluşan uyuşturucu ile mücadele birimi, gerçekten takdire şayan bir çalışma sergiliyor.  Bundan başka Dr. Burhan Nalbantoğlu arazisi içinde uyuşturucuya bulaşmış ve tedavi bekleyen insanlar için bir bina yapımına gidilecekmiş.

                Esasında bu haberi, televizyondaki basın açıklamalarından alabildim.  Gazeteler, sadece ülkeye beş yılda giren uyuşturucu miktarını veriyor.  Diğer detayları vermiyor.

                Yorumumda eksiklikler olabilir.  Lakin işin özünde uyuşturucu olduğuna göre, konunun şöyle böyle derinliğine inebiliyor ve ülkenin ne denli uyuşturucu ile savaş verdiğini ifade edebiliyoruz.

                Bugüne kadar kaç tane yazı yazdım uyuşturucu üzerine ben de hatırlamıyorum.  Lakin geçmiş çalışmalar yanında evvelki gün yapılan açılamalar bana, “Devlet uyuşturucu ile organize önlem alıyor” mesajını veriyor.  Yani devlet bu işi çok sıkı tutmuş ve uçan kuşa geçit vermeme kararlılığını gösteriyor.

                Uyuşturucu, öyle bir beladır ki, onu bir kez kullanan artık kurtulamıyor.  Onun için değil mi ki, hem polis, hem de yargı, içiciden ziyade satıcıyı bayağı cezaya mahkum ediyor.

                Uyuşturucu kullanan sayısını bilmiyoruz ama, onlar bir kere bu pis maddeye alışmışlar ve onsuz olamıyorlar.  Ya satıcılar?

                Evet işin başı satıcılardadır bana göre.  Onlar tertemiz ve körpe gençleri zehirliyorlar.  Uyuşturucu satıcılar daima kendilerine yeni piyasa oluşturmaya ve yeni gençleri bu mikroba alıştırarak kendilerine maddi rant elde ediyorlar.

                Sanırım uyuşturucu taşıyıcılarının üzerlerinde çıkan maddelerin ceza ile bir bağlantısı vardır.  Bir uyuşturucunun veya uyuşturucu satıcısının üzerinde çıkan maddelerin tutarı ile yiyeceği ceza, yasa içinde orantılıdır.

                Bir de şu husus kafaları kurcalıyor.

                “Uyuşturucu hapishaneye nasıl giriyor?”

                Bu gerçek mi?

                Şayet gerçekse, bazı kişi veya kişiler şaibe altına girebilir.  İnsanlar neden hapsi boyluyorlar?  Sırf islah olsunlar ve işledikleri suçtan ders alarak kendilerine temiz bir sayfa açsınlar.  Hapishaneye uyuşturucunun nasıl girdiğini şimdilerde Savcılıık sorguluyor.

                Gerçekten suçunu çeken uyuşturucu müptelası insanlar hapisten çıkınca kendilerine temiz bir sayfa açarlar mı?  Açarlarsa bunların kaçı kendilerine yeni bir sayfa açarak “tövbe” derler.

                Esasında uyuşturucudan kurtulmak kararlılığında olan kişi veya kişiler, çok güçlü bir iradeye sahip olmalıdırlar.  Bence sorun, kafada biter.  Bir insan bu beladan kurtulmaya karar verirse ve bu azmini kendi hayatı için kullanma cesareti gösterirse onu kutlamak lazım.  Hatta yıllarca uyuşturucu kullanan kişiler, bu beladan nasıl kurtulduklarını belli organizelerle, gençler karşısında konuşturulmalı veya özel tv kanallarında özel programlarla halk bilinçlendirilmelidir.

                Esasında sık sık televizyonlarda bu tür progarmlar yapılıyor ama yeterli mi, bilemiyorum.

                Birden aklıma bir genç geldi.  Uzun yıllar uyuşturucu kullanan çok yakışıklı ve efendi bir genç, artık iradesinin ötesine çıkınca ailesine de sorun olmaya başladı.  Lakin o genç, şu anda akıl hastanesinde tedavi görüyor ve devletin ona verdiği bir kısım cep harçlığı ile işi idare ediyor.  Bu genç zaman zaman mahallemizdeki bütün kapıları çalarak para isteme durumuna düşüyor.  Hani acıma var ya... Evet ben de dahil, herkes bu genci moralman rahatlatmak için maddi yardımda bulunuyoruz.

                Bir gün bana şöyle demişti o genç:

                “Abi uyuşturucudan kurtulmaya karar verdim ve kendimi akıl hastanesine hapsettim.  Verdiğiniz paralarla uyuşturucu özelliği olan şurup alıp içiyor ve kısmen rahatlıyorum.  İnanmayıın insanların kökten uyuşturucudan kurtulduğuna:”

                İşte bu bizlere bir ibret ve örnektir.

                Belki o genç eğitim için gittiği Londra’da uyuşturucuya bulaşmasaydı, şimdi ülkenin en seçtin bir siyasetçisi, bir iş adamı veya bir bürokratı olurdu.  İnanın ona harçlık verirken benim de içim kanıyor.

                İşte uyuşturucu belası öyle birşeydir.

                Yine de devletin hiç boş durmadan uyuşturucu ile mücadelesini takdir ediyorum.