Her halk verdiği mücadele kadar vardır.

Toplum çalışırsa, eşit doyar!

Doymak için üretir.

Üretmelidir!

Savaş, göz yaşı, zulmün haysiyetsizliği;

Toplumları barış “ruhuna” daha da sahip çıkmaya yanaştırır.

Sahip de çıkılmalıdır!

Toplumların davranışlarına, tercihlerine, yön vermek isteyen baskı ve çıkar grupları da boş durmaz elbette!

“Demokrasiye” şekil vermekten geri kalmaz!

Kalamazlar.

Gündelik çıkarları vardir,

Kişisel “hayalleri” ile “ulusal tezler” örtüşmektedir.

Veya, kendi menfaatleri, toplumsal kazanımlardan çok daha “kârlıdır”.

Bu gruplar, kendilerine göre:

Toplumların, devletlerin geleceğini tayin etmek isterler.

Azınlık olmalarına rağmen,

Hafif makineli silahlar kadar etkili olabiliyorlar.

Uyguladıkları “demokratik” baskı, geri tepmelere dayanıklı ve susturuculudur.

Çıkar gruplarının varmak istedikleri nokta berraktır!

Çıktıkları yol hep sislidir. Çok Sislidir!

Yaşadık, yaşıyoruz:

  • 12 Haziran 1958 Gönyeli olayları,
  • Bayraktar ve Ömerge Camii’lerinin bombalanması.
  • TMT’nin kurucu üyesi, Dr. Burhan Nalbantoğlu’nun saf dışı bırakılmak istenmesi, kaçırılarak tartaklanması.
  • İlerici, sendikacıların, avukatların, yazarların, gazetecilerin, katledilmesi.
  • Samimiyetle, demokrasi, özgürlük, barış isteyen tarafların, kişilerin, Vatan haini, Rumcu, Besleme, İşbilmez… İlan edilmesi, dışlanması, ötekileştirilmeye çalışılması!

Uzi Demokrasisi nedir bilir misiniz? 

  • “Pazar gün sandıklar açıldığında! Sandıktan, E. Tatar çıkmazsa! Pazartesi fabrikaya giremezsiniz, gelmeyiniz! İş başı yapmayacaksınız…!”

İşte; Uzi’li Demokrasi her zaman bedensel ölümü tattırmaz, davranışsal korku ve tereddüt ile beyninizden vurulmuşa dönersiniz.

***

Bizler,

Ambargolar ve yoğun askeri faaliyetin gölgesinde, “ateş kes” yaşıyoruz!

Gelecek nesillere utanç değil,

Demokrasi!

Kavga değil,

Aşk!

Çaresizlik değil,

Mis gibi Barış kokan bir ada bırakmak zorunda olduğumuzu hatırlamalıyız.

Vatan Gazetesi

Reşat Kansoy