Tamı tamına koskoca 29 yıl geçti VATAN Gazetemiz’in yayın hayatına başlamasının üzerinden.  O nedenle “VATAN’ımız 29 yaşında” koydum yazımın başlığını. Belki bazı insanlar, üzerinde yaşadığımız vatan topraklarını algılayacaklar bu sözlerimden.  Lakin biraz da ironik anlatım içinde vermek istedim VATAN Gazetesi’nin yayın hayatının bu uzun yolunu...

            İlk intiba ve ilk izlenim bence çok önemlidir.  VATAN Gazetesi ilk yayın hayatına başladığında, değerli dostum Erten Kasımoğlu’nun nasıl canla başla dört elle bir gazeteyi hayata geçirmenin heyecanına tanık oldum, anlatamam.  Ne büyük heyecandı...

            Esasında Erten Kasımoğlu’nun birikimlerini ve deneyimlerini bir gazete üzerinden hayata geçirmesiydi VATAN Gazetesi’nin hayat bulması.  Gerçekten deneyim, her işte olduğu gibi bu işte de deneyim ve yaratıcılık  çok önemlidir.

            Erten Kasımoğlu, uzun yıllar merhum Ulusal Lider Dr. Fazıl Küçük’ün Halkın Sesi Gazetesi’nde yazılar yazmış, idareciliği öğrenmiş ve büyük bir deneyim kazanmıştır.  Onun o süreç içindeki üretkenliği, gazetecilik mesleğinin doruk noktasına dayanır.  Halkın Sesi Gazetesi mi?

            Evet!  Halkın Sesi, Erten Kasımoğlu’nun ikinci evi gibiydi.  Atadan kalma bir ev gibi...   Dr. Küçük’ün çok büyük güven ve takdirini kazanmış bu kardeşimizin zamanın akışı içinde hangimiz düşünebilirdik bir gün bir matbaa kuracağını, VATAN isimli bu gazeteyi çıkaracağını ve geniş kapsamlı bir yayın hayatına girerek, çok büyük okuyucu kitlesine sahip olacağını.

            İşte o “deneyim” dediğim şey, Halkın Sesi Evinde başlayıp, VATAN’la şekillenip hayat bulan gazetenin üretim kaynağından başka birşey değidir.

            Bir nedenle Halkın Sesi Gazetesi’nden ayrıldığımda kendimi çok büyük bir boşlukta hissetmiştim.  Adeta sahipsiz bir mal gibiydim.  O sahipsizlik beni VATAN Gazetesi’ne sürükledi.  İşte o dönemde Erten Kasımoğlu’na bir telefon açmıştım.

            “Beni gazetenizin yazı ailesine kabul eder misiniz?”

            Benim bu sorum üzerine şöyle bir yanıt vermişti Erten dostum:

            “Çok mutlu oluruz seni gazetemizin sayfalarında görmekten.  Gazeteimizde yazı yazmanız bizim için onurdur.”

            Benim VATAN Gazetesi’ne geçişimle pek çok değerli yazar arkadaşlarla adeta bir “üreten kervan” haline geldik.  Tümü de çok değerli.

            Alışan can durur mu?

            Durmaz elbette.  Özellikle mürekkep kokusu almış, parmaklarına mürekkep bulaşmış biz yazarlar katiyen yazmadan duramayız.  Sanki yazarlık, uyuşturucu gibi kanımıza ve damarlarımıza işlemiş bir heyecandır.

            Vatan Gazetesi sadece gazete olarak var olmuyor yayın hayatında.  Gazetenin kitap-dergi ve belgeselleri de “Comment Grafik ve Yayıncılık Ltd.” adı altında kurulan bu şirkette yayınlanıyor.

            Gerçekte bu bir kurumsallaşmadır.  O kurumsallaşma içinde ne kadar çok kitap dergi ve belge yayınladıklarına tanık olurken, “VATAN Gazetesi bu noktaya kolay gelmedi bu 29 yılda” diyorum. 

            Biz yazarlar daima eserlerini kitaplaştırmak için yayınevi ararız.  İşte o anlamda ben de üç kitabımı yayın hayatına soktum Comment Grafik Ltd. Vasıtasıyla.  Yani bir diğer deyişle, kaliteyi, zamanında iş bitirmeyi, seri baskıyı bu gazetede gördüm.  Madem ki VATAN’ın yazı ailesindendim, elbette ki sık sık oraya uğramam, sayfacılarla ve sayfa düzenleyicilerle buluşmam gerekiyordu.

            Comment Grafik Ltd.’in yayın hayatına sokmuş olduğu “Gavur Hasan” adlı üçüncü öykü kitabım, “Gidişle Dönüşün Romanı” adlı ikinci romanım ve “Griyle Mavi” adlı üçüncü şiir kitabım, bugün bütün okurların kitaplıklarında kabul görüyor.  Bunlar benim gururumdur.

            Bunları neden anlatıyorum?

            Anlatıyorum, çünkü kaliteli baskıcılığın ustalığıyla gurur duyuyorum.  Ben ve benim gibi nice insan gurur duyuyor ve başka arayışlara girmeye ihtiyaç duymuyoruz.

            İşte Vatan Gazetesi’ne her uğrayışımda yeni yeni ve modern baskı makinaları, “digital” ortamda bir sisteme girilmesi ve kalite ile seri üretimi harmanlamaları bir uzmanlık tablosundan başka birşey değildir.

            VATAN Gazetesi, bugün hiçbir siyasi partinin koltuk değneği olmadan kişilikli ve yansız yayıncılığını sürdürüyor bu 29 yıllık çalışma diliminde.

            Gazetecilikte “dengeli yayıncılık” diye birşey vardır.  Dengeli yayıncılık, hem tarafsızlığı, hem kamuoyunun nabzını tutmayı, hem de aranır hale gelmeyi öğretir insana.

            Usta gazeteci ve yayıncı Erten Kasımoğlu da benim gibi yaşını almış ve bir köşeye çekilerek işletmeyi iki oğlu, bir kızı ve damadına devretmiştir.  Bravo Erten’e ve eşi Havva Hanım’a, böyle güzel ve hayırlı evlatlar yetiştirdikleri için.  Hani derler ya...  “Boynuz kulağı geçer” diye...  O pırlanta gibi evlatları o kadar donanımlı ve o kadar kıvılcım gibi bir zekaya sahiptirler ki, işletmeyi babalarından teslim aldıkları günden, fersah fersah ötelere getirmişlerdir.  Bir diğer deyişle “Boynuz kulağı geçti”...

            VATAN Gazetesi’ne nice 29 yıllar dilerim...