Sizi bilmem ama her sabah gazeteyi elime aldığımda ilk baktığım yazı, günlük vaka sayılarını gösteren yazıdır.  Mart 2020’de kendini gösteren ve bütün “acemi” dünyayı kıskıvrak yakalayan ve çaresizliğe iten koronaviüs, yoluna devam ediyor.  Herkesin sorduğu tek soru şudur.

                “Şu virüs hayatımızdan ne zaman çıkıp gidecek?”

                Gerçekten de o soruyu hepimiz de soruyoruz.

Şu virüs hayatımızdan ne zaman çıkıp gidecek ve normal hayata döneceğiz?

                Her zaman küçük bir ülkede yaşadığımıza şükrediyoruz da, yine de her gün bir inen, bir çıkan virüs  tablosu bizleri tedirgin ediyor.

                Virüsün henüz üst düzeylerde seyretmediği o günlerde eski Sağlık Bakanı Ali Pilli’nin şu sözlerini ne kadar duymak isterdik.  Gerek komşumuzda artan vakalar, gerekse dünya tablosunda insana ürküntü veren rakamlar yükseldikçe Ali Pilli’nin “Bugün ülkemizde herhangi bir pozitif vakaya rastlanmamıştır” sözleri bizleri mutlu ederdi.  Sanki hayat normale dönmüş gibi...

                İnşallah en erken bir zamanda o sözleri yine duyacak ve mutlu olacağız.

                Uzun zamandan beri beklenen aşılar geldi ve binlerce insan aşılandı.  Aşılanmayı bırakın antikor testleri de yapılmaya başlandı.  Antikor testleri sonucunda testleri yüksek çıkanlar mutlu olurken, tutmayan aşılar veya yavaş oluşan antikorlar nedeniyle bazı insalar da mutsuz oluyorlar.  Ne yapacaksınız?  Şu anda içinde yaşadıımız hayat gerçeği, bize bunları yaptırıyor maalesef.

                Büyük memleketlerde pandemiden hayatını kaybeden insan sayısındaki yüksek artış bize şu soruyu da sorduruyor maalesef.

                “Her gün oralama 80 kişi ölürken, bu insanları nereye gömüyorlar?” sorusunu sorarız.

                Gerçekten bu insanları her gün mezarlığa götürüp gömüyolarlar ve “dağlar taşlar mezar doldu” deriz.

                Mezarcılar mı?

                Galiba en zor durumda olanlar da mezar kazıcıları ve ölü gömücüleridir.

                Mezarcı hazırladıkları peşin çukurları kazarken, bayağı yoruluyorlar.  Üstüne üstlük koronavirüsten ölenleri, dozerlerle o ölüm çukruna koyup üstünü örtüyorlar. Başka çareleri var mı?  Yok.

                Bir zamanlar aidsten ölenleri de dozerlerle gömerler, üstüne de torbalar dolusu kireç serperlerdi. Şimdi kireç serperler mi bilmem ama, kesinlikle cesetleri dozerlerle gömerler.

                Tabii ki bir de bilim adamlarının günlük yorumları vardır.  Bazen onların yorumlarından da etkilediğimizi ifade edebiliriz.

                Bilim adamları olayları kendi birikim ve gözlemlerine göre yorumlarlar.  Tabii ki onların anlatıları gerçeklere dayalıdır.  Yani insanoğlu, duymak istediklerini duyarlar, duymak istemediklerini de es geçerler veya kulaklarını tıkarlar.

                Hele  aşılamalar ülkemizde istenen düzeyde yaygınlaşsın bakalım, bu acı günler bizi hangi limana sürükleyecek, görelim.

                Bazen Londra’daki yakınlarıma telefon açar ve aşılanıp aşılanmadıklarını sorarım. Onların yaş ortalaması 55-65 arasında seyreder ve bana şöyle derler: “Daha aşı sırası bize gelmedi ki...”

                İşte o bağlamda şanslı bir ülkede yaşar olmamıza seviniyoruz nedense.

                Hele biraz daha sıkınız dişinizi.  Elbet korunursak, bu zor günleri de atlatacağız Allah’ın izni ile.