Ticaretle uğraşan insanlar, böyle olağanüstü durumlarda kendilerine yeni bir ekmek kapısı açarlar.  Bu kapıyı açarken de, kafalarından türlü şeytanlıklar geçer.  Bunların yanında savaş esnasında, örfi idare dönemlerinde veya özentilerde daha pek çok rant düşünceleri doğar kendiliğinden.

            Geçtiğimiz Mart ayından itibaren başlayan dezenfektan bulundurmaya yönelik alışkanlıklar, bizleri önce kolonya türleri ile buluşturdu.  Yani kolonya olsun da nasıl olursa olsun. Yeter ki mikroba karşı bizi korusun, anlayışıyla meydana gelen bir yaşam... Öyle bir zamana gelmiştik ki memlekette kolonya bulamaz olmuştuk.

            Bana göre birinci rantçılar kolonya üreticileri oldu.  En kestirmeden ve herkesin bildiği, hayatımızın bir parçası olan kolonya...

            Biz Kıbrıslılar misafirliklerde kolonya kullanma alışkanlığımız yoktur, Türkiyeli kardeşlerimiz gibi.  Türkiye’de hangi eve giderseniz gidiniz, kahve ikramından önce veya sonra mutlaka avucunuza kolonya dökerler.  Esasında iyi bir alışkanlıktır bana göre.  O bağlamda kononavirüs hayatımıza girince kolonya aranan birinci derecede mal oldu çıktı.

            Sonra şişe şişe dezenfektanlar satılmaya başladı eczanelerde, marketlerde ve sokaklarda.  Bunun yanında cep dezenfektanları da kıymete bindi.  O minicik dezenfektan şişelerini cebinize koyar, gittiğiniz yerde işiniz bitince cebinizden dezenfektanınızı çıkartıp ellerinizi bir güzel ilaçlarsınız.

            Büyük boy dezenfektanlar da aranan bir mal oldu.

            Şayet marketlerden mal almışsanız, o malları bir süre açık havada bırakır, balkonda veya bahçede o poşetleri ve yiyecekleri bir güzel dezenfektanla yıkarsınız.  Yani can korkusundan.

            Ölümler ve vakalar çoğaldıkça, bu kez maskeler girdi hayatımıza.  Dedik ya, ticaretle uğraşan üreticilerin kafaları şeytanlıklara işler diye...

            Bu kez çeşitli türde maskeler üretilmeye başlandı. Kimisi ameliyat maskesini yaptı, kimisi çift katlısını, kimisi çiçeklisini, kimisi renklisini ve kimisi de çocuk maskelerini imal ettiler.

            Sanırım büyük ülkelerde virüs rantı daha yaygın ve daha yaratıcı bir noktadadır.  Adamlar öyle maske yaparlar ki, insan o maskelerden almamazlık etmez.  Özellikle kılık kıyafetine düşkün olan kadınlar ve kızlar, giydikleri elbiselerin renginde maske takmaya başladılar.  Mesela eşimin bir arkadaşı kendisine Londra’dan getirdiği maskelerden bir tane hediye edince, o zaman anladık dış ülkelerdeki maskelerin cazibesini.  Yüzü kaplayan, çiçekli ve albenisi olan maskeler...

            Bu kez değişik türde maske takanlara şöyle demeye başladı dostları.

            “Masken de çok seksi...”

            İnsan gülsün mü, ağlasın mı bilemiyor böyle esprilere.  Bir yerde ağlanacak halimize gülüyoruz.

            Bazen hepimizin cep telefonlarına ilginç görüntüler ve karikatürler atarlar.  Yani trejikomik durumun görüntülerini veren karikatürler.  O karikatürleri incelediğimizde de, hayat gerçeğimizi görerek gülümser ama üzülürüz.

            Bir muzip kişi de özel aracına kocaman bir maske diktirip takmış ve sokağa o maske ile çıkmış.  Sonra da o maskeyi facebook’tan paylaşmış.

            Korkudan sokağa çıkamadığımız bu günlerde siparişlerimizi telefonla veriyoruz bazı marketlere.  Evlere gönderilen malların kaliteli olup olmadığını eve gelince anlarsınız.  Bir yerde satıcının, “Şimdi bütün ıskarta malları müşteriye kaktırma zamanıdır” dedirtir bu zamanlar.

            Evinize servisle gelen market malzemeleri ve yiyecek içecek için servis ücreti alınıyor.  Halbuki satın alınan malın çok üzerinde bir kar elde etmiş oluyor satıcılar.

            Bir marketten yaptığınız alış veriş fişinizi eve gelince inceler ve şöyle dersiniz:

            “Yahu şu mala bile çifte fiyat koydular.”

            Evet, maalesef marketler ve diğer malların satıcıları acımasızca mallara zam yapıyorlar. Kasaplar da öyle.  Geçmişte 20-30 liraya satın aldığımız bir kilo kıyma bile ikiye üçe katlandı. Sebze viyatlarında da durum aynı.  Giyecekte yoktur diyemeyiz.

            Hani amiyane bir tabir vardır.

            “Kör tuttuğunu şey eder” diye bir tabir.

            İlaç fiyarları da aldı başını gidiyor.  Eczanelerden bir süre önce almış olduğunuz ilaçlarda bile esaslı zamlar var.  Yani körün tuttuğu gibi...

            Alınan önlemlerde “belirli iş yerleri açık kalacak” denilince o iş yerleri birden mallarının satış fiyatlarına zamı basmışlar.  Herkes bu durumdan şiyaketçi.

            Demek oluyor ki bu “savaştan” nasıl galip çıkacağımızın hesaplarını yapıyoruz. Hem maddi, hem de manevi açıdan.

            Hepimizin en büyük arzusu, elbette ki hayatın normalleşmesidir. Bu da geçecek ama delip de geçecek, anlayacağınız.