Veteriner Hekim Vural Güven’in vefatı gerçekten pek çok sevenini derinden üzmüştür.  Üzmesi bir yana, kaderinden olsa gerek ki, ölümünden sonra iki kez mezara girmiş oldu.

            Morgta karıştırılan cenazeler yüzünden Alsancak’taki aile kendi cenazeleri diye Vural Güven’in cenazesini alıp defnetmişler, Vural Güven’in oğlu da morgta babasını teşhis etmek için oradaki cesede bakınca, o cenazenin babasına ait olmadığını belirleyince bu hata ortaya çıkmıştır.

            Hani derler ya....

            “Bu dünyadan göçtün ama hala daha çilen bitmedi” diye.  Onun gibi birşey olsa gerek Vural dostumun başına gelen de.

            Veteriner Hekim Vural Güven, sanırım adaya gelen, ilk veteriner hekimlerdendir. İngiliz döneminde üniversiteden mezun veteriner hekim yoktu, ama hani “alaylı” dediğimiz türden pek çok baytar vardı hükümet dairelerinde.

            Eski veterinerlerden ilk aklıma gelen Özer Baytaroğlu’nun babası, Toğal Baytaroğlu’nun babası Menteş Dayı ve rahmetlik Hakkı Alpagut’un babası, yılların veterineri Muammer Hakkı dayı vardı.

            Muamet Hakkı dayılarla çok yakın komşuyduk.  O örfi idare günlerinde adeta bir bütün olurduk o zor zamanlarda. Baytar Muammer Hakkı,  her zaman gün doğarken evinden çıkar, yıkanmış ütülenmiş önlüğünü, lastik çizmelerini arabasına koyar, sonra da doğum yapacak hayvanlar için köylerin yolunu tutardı.

            Rahmetlik Veteriner Hekim Vural Güven, eski baytarlardan sonra adaya gelen ilk ilmi çalışma yapan ve üniversiteden diploma alan “hayvan doktoru” idi.

            Veterinerlik mesleği hem yürek ister, hem de bu mesleği sevmek.  Kolay mı konuşamayan, acılarını dile getiremeyen, acılar karşısında vahşileşen hayvanlarla bu meseleği icra etmek? Kolay değildir elbette.

            21 Aralık 1963 olaylarında herkes gibi Vural Güven’e de pek çok görevler düşmüş,  mücahitliğinin yanında bölgelerde mesleğini icra etmişti.

            Vural Güven’le tanışmamız, Bağlı Birliklerdeki temel mücahitlik eğitimimizde tanışmış ve çok yakın dost olmuştuk.  Öğle yemeklerimizi askeri birliğin yemekhanesinde karavanadan yerdik.  Vural Bey’in eşi Tomris Hanım da Dışişleri ve Savunma Bakanı Osman Örek’in sekreterlerindendi.

            İnsan cephede olunca, o dostlukları unutamıyor.  Adeta silinmez bir iz kalıyor insanın hatıralarında.

            Vural Bey’in tayini, İngiliz dönemine rastlar.  Mükemmel İngilizcesi vardı.  Anımsadığım kadarı ile İngiliz okulu mezunuydu.

            Zaten İngiliz okulundan veya American academy’den mezun olanların tavırları, yazı biçimleri ve kültürel duruşları hemen anlaşılırdı.

            Askerlikteki eğitim sürecindeki molalarda, hep geçmişi konuşur, Kıbrıs Cumhuriyeti şemsiyesi altında başlayan hayatımızın neden bu şekle dönüştüğünü yorumlar, Rumların acımasızlıklarına parmak basardık.

            1968 Nisan’ında Denktaş’ın adaya gelişi ile açılan yollar, Kleridis’le yapılan ikili görüşmeler sürecinde bölgesel çalışmalar ihtiyaç haline gelince, Kıbrıs Türkü’nün idari, sosyal ve ekonomik yapılaşması da gündeme gelmiş ve tam üç buçuk yıl cendereye sıkışıp kalmış memurlar, kırsal yörelerde çalışmalara başlamışlar ve bölgelerdeki ihtiyaçların giderilmesi için elleri kolları sıvamışlardı.

            Vural Güven de o dönemlerin fedakar memurlarındandı.  Anımsadığım kadarı ile Kıbrıs Türkü’nün ilk Veteriner Dairesi, onun girişimleri ile kurulmuş ve bugünkü halini almıştır.

            1968 Nisanı’ndan sonra başlayan serbest dolaşım (sanki Rumların bir jestiymiş gibi), tam da insan haklarının nasıl çiğnendiğini anlatan bir durumdu.  Rumlar ara ara insan haklarından dem vururlar da, kendi hatalarını dile getirmezler.  Halbuki insan haklarını en çok çiğneyen de onlardı.

            Yolların açılması öncesinde köyüne veteriner veya halkın ağzı ile baytar götürmenin zorlukları içinde, doğum yapamayan hayvanları ya ölürler, ya da öleceği anlaşılan hayvanı keserlerdi.  Öyle bir ortamda insanın duyguları da bir başka oluyor.  Bütün bunlara geçmişte tanık olmuşuzdur.

           

            Vural Güven gibi bir değeri kaybetmekten ötürü duyduğum üzüntü gerçekten çok büyüktür.

            Allah’tan ona gani gani rahmet, yaslı ailesine başsağlığı dilerim.