Vural Türkmen’in ölümü bizleri derinden üzmüştür.  Bütün dava arkadaşları, onu sevenler ve tüm Kıbrıs halkı, onun acısını yüreğine gömmüştür.

            İngiltere’de yüksek tahsilini makine mühendisliği üzerine yapmış, orada evlenmiş ve sonra da temelli olarak Kıbrıs’a gelmişti.

            Onun en zor yılları, 21 Aralık 1963’le başlar.  Şayet Kumsal baskını ile ilgili bir araştırma yaparsanız, bütün bölgeyi kontroluna alan ve adeta bölgeye kan kusturan Severis Un Fabrikası’nın üstündeki EOKA’cıları durdurmak veya vurmak için dört beş mücahitin Kumsal bölgesine sızıntı yaparak operasyon başlattıklarını ve bu operasyonda kimisinin şehit olduğunu, kimisinin de yaralandığını öğrenmiş olursunuz.

            O operasyonda Yılmaz Bora, Tuncer Hasan, Aziz Güner , Muhip Hüseyin ve Vural Türkmen vardı.  Tuncer Hasan, Aziz ve Muhip şehit olmuşlar, Yılmaz Bora ile Vural Türkmen yaralanmışlardı.  Belki çoğu genç veya yen nesil Köşklüçiftlik’teki Şehit Tuncer Hasan İlkokulu’nun isim macerasını bilmez.  Veya sokaklara verilen o şehitlerin isimleri...

            Bu acı haber çok erken duyulmuştu.  Toplum çaresizdi.  Hastanemiz bile yoktu.  Vural Türkmen daha sonra BM askerli kontorlunda uçakla Ankara’ya sevkedilmiş ve aylarca hastanede yatarak ameliyat edilmiş ve hayatı kurtulmuştu.

            O, gerçek bir kahramandı.  Cesur ve yürekliydi.  Bir dönem kendisi ile Mücahitler Derneği Yönetim Kurulu’nda çalıştığım dönemlerde, ne kadar canla başla çalıştığına tanık olurdum.  O dönemde Derneğin de başkanlığını yürütüyordu.

            Memuriyet yılları, onu Abu Dabi’ye KKTC Temsilcisi ve Enformasyon Dairesi’ne müdür yapmıştı.  Muazzam bir dünya görüşü, insan ilişkileri, su gibi İngilizce konuşması ve inandığı davası vardı...

            Mücahitler Derneği’ndeki görevini bir başkasına devredince onu sık sık Atatürk Meydanı’ndaki sandüviççide sandüviç yerken görürdüm.  Bazen ayaküstü sohbetler yapar, bazen de şakalaşırdık. Ne güzel bir insandı Vural Türkmen kardeşim.

            Onun yaşadığı dönemler, TMT’nin faaliyete geçtiği dönemlerdi.  O da, bu davaya inanmış nice genç gibi TMT’ye girmiş, teşkilat yeminini yapmış ve Türkiye’ye ZİR Kampına silah eğitimine gitmişti.

            Kolay mıydı İngiliz döneminde teşkilatçı olmak.  Ondan sonraki dönemlerde de o teşkilatçılığı sürmüştü.

            21 Aralık 1963 olaylarının başladığı ilk günlerde, mücahitler yer altından yer yüzüne çıktıklarında onu, sırtındaki mücahit elbiseleri içinde görür ve gururlanırdık.

            Mücahitler Derneği Başkanlığı yaptığı dönemlerde de, yıllarca işbirliği içinde olduğu eski komutanlarla irtibatlaşarak Türkiye’nin değişik yerlerinde toplantılar ve konferanslar verme erdemi göstermişti.  Bu tür organizasyonlar kolay değildi.  Adeta kendini o işe adamıştı.  Kendisi ile bir araya geldiğimizde, “Mücahitlik görevlerimiz hala devam ediyor” derdi.

            O bir inançtı.  Bir yürekti ve bir haykırıştı onun için davaya hizmet etmek. Onun çizgisi, her zaman Atatürk’ün çizgisi olmuştur.  Televizyonda program yaptığım zamanlarda onu çoğu kez programlarıma almış ve geçmişle geleceği konuşmuştuk.  Çok lezzetli sohbetlerdi onlar.  Özellikle birikimi olan Vural Türkmen gibi bir değerle bir davayı ve idealleri konuşmak, gerçekten keyif vericiydi.

            Onun aramızdan ayrılması gerçekten çok acı oldu.  Onu hep hatıralarımızda ve yüreğimizde yaşatacak ve her zaman onu şükranla anacağız, kahraman mücahit, Vural Türkmen’i.

            O ve onun gibi bu davaya inanmış nice insan, karşısındaki düşmanı iyi tanımış insanların anlatıları ve belgeledikleri, gelecek nesillere bir anahtar olur.  Tuttukları yolun doğru yol olup olmadığının muhakemesini yaparlar.

            Ona Allah’tan gani gani rahmet, yaslı ailesine ve tüm mücahit camiasına başsağlığı dilerim.  Yattığı yer nur, mekanı cennet olsun.