Bilirsiniz kuaförler biz kadınların olmazsa olmazlarındandır. Onlarla özel bir iletişimiz vardır. Hem sırdaşımız hem de arkadaşımızdırlar. Saç yaptırılmayacaksa bile kuaförümüze muhabbete gideriz. Hem güzelleşmeyi kim istemez…
Her zaman takım elbisesi ve kravatı ile müşterilerini karşılayan, her gördüğümde yüzünden gülümseme eksik olmayan ve işini 51 yıldır severek yapan Ali abimiz ile saç, baş, birazda kritik tüyolar üzerine sizler için biraz sohbet ettik.

Soru: Meslek hayatınız nasıl gelişti, bu süre zarfında hangi evreleri atlattınız?
Ali Kaşıkçı: 1968’den beri meslek hayatımızı bir fiil enerji yokluğu, malzeme yokluğu, ulaşım sorunu, tüp gaz yokluğu ve karaborsa ve kuyruklarında geçirdik.
Soru: Şimdiki kuaförler nasıl yetişiyor?
OKUL OLARAK SANATKAR YETİŞMİYOR
Ali Kaşıkçı: Daha önce bize gelen öğrencileri çırak  olarak alır, kalfa yapar daha sonra usta hale getirirdik. Fakat artık dünyada ve birçok yerde eğitim sistemi ile personel yetiştirilmeye gidiliyor. Bir nokta da bir yerde de bir eksiklik var. Çünkü okul olarak sanatkar yetiştirilmiyor.
Sanatkar bir fiil uygulamalı yetişmek zorundadır. Çünkü yetişen bu kişi bir devlet memuru olmayacak.
REKABET GÜCÜNÜ SANATKAR KENDİSİ AYARLAR
Bir yerde bir eksiklik var. Bunu ben daha öncede ilgili mercilere çok söyledim.  Verdikleri cevap ise “döner sermaye ile eleman yetiştireceğiz” fakat rekabet gücünü sanatkar kendisi ayarlar.  Devlet kurumları döner sermaye ile çalışmaması gerekir. Son sınıftaki öğrencileri gönderip haftanın birkaç günü örneğin dokuzda, onda gelen bir personel maalesef sanatkar olamaz. Çünkü neden? Herkes ya özel sektörde ya da devlette iş bulup orada çalışmayı tercih ediyor. Tam iş yapacağımız zaman bu okulların yetiştirmiş olduğu elemanlar gidiyor. Gittiği için ne yetişebiliyor nede bu işi devam ettirebiliyor. Devam edebilmesi için çok iyi yetişmesi gerekiyor. Alt yapının sağlam olması gerekir ki omurganın da sağlam olması lazım.
BİZDEN DESTEK ALMAK AYIP DEĞİLDİR
Daha önceden söylemiş olduğum şeyi tekrardan söylüyorum. “Bizden destek almak ayıp değildir.” Ama maalesef bizi yöneten diplomalı arkadaşlara  saygımız olduğu kadar onlar bize saygılı değil. Çünkü zihinlerinden genel olarak şu vardır. “Türkiye’de ya da burada olsun, okumamış kişiler sanatkar olur zihniyetiyle bakılıyor.” Aksine biz milletvekili de olabiliriz, biz gerekirse Cumhurbaşkanı da olabiliriz ama söylediğim kişiler sanatkar olabilir. Bu ayrıcalığı bilmiyorlar.
BU ÇOCUĞUN UMUDU NEREYE GİDİYOR?
Yetiştirilen bütün elemanlar bir gün kendi ekonomisini kazanacak. Nasıl kazanacak? Saat onda dükkan açıp saat üçte kapatarak mı… Bugün bir dükkan 150 bin 200 bin liraya açılıyor. Eee… Bu çocuğun umudu nereye gidiyor. Bizim bugün en büyük eksiğimizdir. Hala daha Esnaf Ve Zanaatkarlar olsun, Atatürk Kültür Merkezi olsun kişi yetiştiremiyor. Okumayla olmuyor. Bir fiil atölye çalışmalarını sabahtan akşama yapmaları gerekir. Çünkü bize gelen her kişinin ayrı ayrı özel talepleri var. Çocukların bu profesyonelliği bulması gerekiyor.
İş veren olarak hep şunu savunuyorum. “ çalışma saatlerinin uzun oluşu ve bunu ayarlayamamaları tam olarak sanatkarların yetişmemesine neden oluyor.” Neden? Devlette çalışmayı tercih edip senede yüz güne yakın mesai yapıyor. Oysaki ben geçen seneye kadar her yıl 361 gün çalışıyordum. Bayramların ikinci günü, yılbaşı ve bir mayıs günleri çalışmıyordum.  Son ilki yıldır Pazar günleri çalışmıyorum.
BENİM YASAM YOK
Ben devlete gidip faturalarımı ödemeye ve yasalarıma uymaya mecburum. Ama benim yasam yok ve bana kimse mecbur değildir. Ben yeteneklerimle belirli kişileri mecbur etmek zorundayım.  Bunları ayırmak lazım ve bunların reform gibi işlenmesi lazım. Biz geldik gidiyoruz. Ben kendime rant olarak konuşuyorum. Defalarca birçok yerde bunları söyledim.
BUGÜN HER ŞEY VAR AMA KİMSE İLGİLENMİYOR
Benim yanıma gelen bir elemana sesim ancak öğrenmediği zaman sert çıkıyor. Öğrendiklerine her gün bir yenisini koyması için sesim sert çıkıyor. Çünkü hayata atılacak ve ben yanımda çalıştırdığım kişiye  peyderpey ödeme yapacağımı söylüyorum. “Bunu sen alacaksın ben vermeyeceğim.” Buda bir nevi teşvik sistemidir. Çünkü o çocuk benim nasıl iş yaptığımı görecek ve beni geçmesi içinde onu teşvik edeceğim. Çünkü her şeyin en iyisini ben bilmiyorum. Ben o çocuğu eğittiğim zaman öğrendiklerinin üzerine koyacak. Bizim yetişirken yaşadığımız sıkıntıları çekmeyecek. Bugün her şey var ama kimse ilgilenmiyor.
Soru: Saçlarda bir şekilde modayı takip ediyor. Saç modasına kimler yön veriyor? Müşteri eğilimleri mi, modacılar mı, kuaförler mi?
MODA ARZ TALEP İŞİDİR
Ali Kaşıkçı: Modacılar ve  görsellik karar veriyor. Ama müşteri kendini sınıflandırıyor. Müşteri kesinlikle kendini sınırlandırıyor. Örneğin genç bir nesil uçuk saç modelleri istiyor. Bu neye benzer? Bir fırın dört beş çeşit ekmek çıkartır. Bütçesi ve damak zevkine göre bir buçuk liraya alacağı ekmeği on liraya aldığı ekmekte var. Moda arz talep işidir.
PİYASADA İŞLEM GÖRMÜŞ ŞAÇLAR YIPRANMIŞ DURUMDA
Müşteri her şeyi canlı ve görsel olarak ister.  Maalesef piyasada işlem görmüş bütün saçların yüzde doksan sekizi yıpranmış durumda. Müşteri telefondan boya rengi gösterip saçlarını boyatmak istediğini söylüyor ve ne kadar olduğunu söylüyor. Biz prensip gereği fiyat vermiyoruz.
DEVLETİN BİZE HİÇBİR KATKISI YOK
Bugün ekonomik koşullar gereği herkesin zorlandığı gibi bizlerde zorlanıyoruz.  Serbest piyasa ekonomisi doğrultusunda çok farklı işlemler yapılıyor. Ben onları kırmıyorum, küçük görmüyorum. Müşteride bunu biliyor ve nasıl ayakta kalırım mücadelesi veriyor. Bunlarda bizi yöneten siyasilerin radikal kararları ile oluyor. Devletin bize hiçbir katkısı yok. Bir çocuk anaokuluna gittiği zaman en az devletin katkısı on sekiz milyardır.
EKONOMİYLE BİR LOKOMOTİFİZ
Örnek veriyorum “ ben yılda yüz milyarlık bir ürün kullansam bunun yirmi milyarı KDV’dir. Nerden baksan bunun yüzde on dört vergisi çıkıyor.” Yani biz ekonomiyle bir lokomotifiz. Maalesef ki sanayi düşünülür, toptancı düşünülür ama sanatkar düşünülmez. Çünkü bir insanın omurgası ufak esnaftır.
Soru: Yılın sona geldik. 2019’da saç modelleri neler oldu?
Ali Kaşıkçı: Hareketli saçlar ve dalgalı saçlar geldi. Ama dalgalı saç olabilecek saç mı kaldı? Bugün perma ve kıvırcık saçlar moda ama kimsenin doğal zenci gibi olan saçları artık kıvırcık değil. Yapılan yanlış işlemlerle, yanlış renklendirmelerle veya yanlış kullanımlarla artık saçlar kendi öz benliğini kaybetmiş durumda.
Soru: Yıpranmış saçlardan bahsetmişken, saçlarımızı yaptırırken nelere dikkat etmeliyiz?
Ali Kaşıkçı: Kadınlarımız fiyata göre hareket ediyor. Bir İngilizin çok güzel bir lafı vardır. “ Ucuz mal alacak kadar zengin değilim.” Bugün aynı konuya değiniyor. Ucuza istenen bir hizmetin sonucunda daha çok paralar harcandığı zaman bile çözüm olunmuyor. Bu kişiye daha pahalıya mal oluyor.
Soru: Müşterinin ona uygun değilse, ona ne yapıyorsunuz?
Ali Kaşıkçı: Beni bilen müşterilerim, bu müşterilerim de aşağı yukarı en az otuz yıllıktır. Ben müşterime olmayacak bir saç modelini para karşılığında yapmıyorum. Beni bilen müşterilerim bunu bilir. Ben müşterinin doğrultusunda çalışan bir kişiyim. Kurallarım vardır ve onları lanse ederim ama kişinin istekleri, saç modelinde olsun, renginde olsun ona uyarım.
Haber ve Fotoğraf: Esengül Aykaç
VATAN ÖZEL

Editör: Mehmet Kasimoglu