Duvarcı ustası dünyaya nasıl bakar? Ya çekiçten başka enstrümanı olmayan?

İstanbul Cağaloğlu yokuşunda, simit satıcıları simidin tazeliğini, fırından şimdi çıkmışlığını anlatmak için 'son baskı bunlar' diye seslerdi.

O zamanlar medya icat edilmediydi, gazetelerin merkezleri ve basım yerleri Cağaloğlu yokuşundaydı.

Sonra anchormanlik icat edildi, medya üretildi, medusadan mütevvelit ve anchormanler arzı endam etti odalarımıza. Medya tekelleri İkitelli'ye taşındı. Artık medya haber vermeyip kamuoyunu patronun çıkarları doğrultusunda oluşturmak hükmü ile hükümlüdürler.

Cağaloğlundaki simitçiler, şimdi nasıl çığırır bilemem ama 'ellerin yanar' çörek çığırtkanlığı klasik olmuştur Kıbrıs'ta

Çörek de satan bir arkadaşımız, öfke ile karışık sevgi dolu yazısına 'ellerin yanar' başlığını atmıştı.

Çörek ne kadar da fırından şimdi çıkmış olsa da; çörekçinin elleri yanmaz. Neden acaba?

İnsanlar için genel doğrular olabilir mi, insanlar dünyaya aynı gözle bakabilirler mi?

Okul, öğrenci için neyse, öğretmen için de o mudur?

Hastahanelere doktorlar ile hastalar ayni gözle bakabilir mi? Manavın karpuzu ile köylünün karpuzu ayni olabilir mi, toptancısı karpuzun nasıl bakar karpuza?

Dünyanın pek çok yerinde insanlar açlıktan ölürken, buğday fazlası, mercimek rekoltesinde fazlalık olabilir mi?

Kimdir ürün fazlası var diye tonlarca domatesi patlıcanı denize döken?

Damlaya damlaya yok olurken şu ve bu konuda yüzlerce binlerce ağaç kesilip, afiş haline getirilirken, kimin gözü ile bakınca golf asil bir spordur ve sporun asili ne demektir? Ya su, Allah'ın suyu para ile, hem de oldukça pahalıya satılırken, bu dünyayı yüzme havuzlu villalar, siteler, rezidanslar ile doldurmak için, hangi gözle bakılır dünyaya, hayata ve tabiata?

Çiçekleri sudan mahrum etmenin vatanseverlik olarak ilân edildiği kuraklık günlerinde, yüzme havuzlu villalara inşaat izni vermek, o izni alıp her penceresinden denizin görüldüğü şehirlerde villa krallıkları, rezidans imparatorlukları icat edip de, sıkılmadan o villalarda yılın 15 günü keyf çatmak hangi vatanı kimin gözü ile sevmektir?

7 milyar insan yaşıyorsa dünyada, bu 7 milyar farklı dünyanın ve 7 milyar başka hayatın varlığı demektir, hal böyleyken genel doğrular, genel davranışlar, kamuoyunun genel eğilimleri diye bir zorlama vardır ki, bu zorlama kadim bir gereklilik gibiymiş yapılır.

İşte bu genel ve hastalıklı bakışdır ki, insanları Fransızlar, İngilizler, Alamanlar, Amerikanlar gibi kategorilere dahil eder. Oysa Angela Davis'in Amerikanlığı ile Donald Trump'ın Amerikanlığı aynı Amerikanlık mıdır?

Trump elindeki tek malzemenin çekiç olduğuna hükmettiği içindir ki, bütün sorunları, Amerikanları ve diğerlerini çivi olarak görmek tuzağından kurtulamadı ve gitti çiviyi dünyanın taaa öbür ucundaki Suriye'ye çaktı, tıpkı kendinden önceki çekiçler gibi.

Donald Trump'ın elinde hükmetmek gibi bir sanal güç olmasaydı da; madenci kocasının işten dönmesini bekleyen birisi olsaydı Orta Doğu'dan Kuzey Kore'den haberi bile olmazdı büyük olasılıkla ve hatta herhangi bir savaş durumunda, kocası evlatları ve savaşta ölmesi muhtemel Amerikanlar, İngilizler, Araplar, Kürtler, Türkler için endişelenir, kederlenirdi.

Reislik böyledir işte, reis reis olmadan olmadan eline çekiç almayı aklına bile getirmemiş olabilir hatta.

Demek ki, erk ile çekiç arasında doğrudan ve tutkulu nevrotik bir ilişki olsa gerek ki; erki eline geçiren çekice davranıyor elinden bırakmamacasına.

İnsanlığın, emekleme devresine bile gelememiş olmalıyız ki, işleri idare etsin diye seçilmesi gerekenler, seçim biter bitmez işleri değil insanları idare etmeye yöneliyorlar da, yönetilenler de bundan rahatsız olmadıkları gibi, madem onlar, madem o çekiç biz de, ben de çivi olayım bari deyip boynunu eğiyor padişahın karşısında hem de gönüllü.

Reis, reis olmayıp vatandaş olsaydı ne derdi sizce?

İnsan evrimin hangi aşamasındadır? Sorun kendinize...