7 Ocak, 2018 tarihi nah şuracıkta. Çok kalmadı. Sayılı ve gündüzleri kısa ancak geceleri de uzun kış günlerinde yollara düşecek olan tüm siyasal partilerimize ve adaylarımıza sağlık, güç ve başarılar dileriz öncelikle. Tüm partilerimiz  KKTC sathında 50 milletvekilliği adayları ile beraber, halkın ayağına giderek, insanlarımıza veya seçmenlere parti programlarını anlatacaklar ve çeşitli ikna teknikleri kullanarak oylarını almaya çalışacaklardır. Yani halkın deyimiyle “seçim propağandası” yapacaklardır.

Bu defa seçilmek isteyenler de seçecekler de bayağı farklı bir seçim dönemi yaşayacaklar deneyimleyeceklerdir. Öncekilere kıyasla bu seçim döneminde adaylar hiç görmedikleri, gitmedikleri, yollarından geçmedikleri yerleşim birimlerinde yaşayan seçmenlerleden onay isteyeceklerdir. Örneklemek gerekirse Güzelyurt bölgesinin milletvekili adayı ta Karpazın ucunda yaşayan insanlardan oy isteyeceklerdir. Bunun tersi de geçerlidir.

KKTC genelindeki 188 bin kusur seçmene birebir ulaşmak ve klasik bildiğimiz anlayışlarla  kulis çevirmek kolay değildir. Başarılı olmak isteyen siyasal partiler hem ülkenin genel temel sorunlarını hem de bölgesel meselelerini derinlemesine analiz etmiş ve seçmenlerin de onaylayacağı çözüm önerilerini  kolaycılığa kaçmadan üretmek zorundadırlar.

Kuzey Kıbrısın iki köklü partisi olan UBP ve CTP’nin KKTC seçmenlerinin tamamından onay isteyeceği adaylarını belirlerken, parti delegelerinden 50 adayın tamamına onay vermelerini istemeleri, ülkede açmaya başalayan demokrasi çiçeklerinin ilk tomurcuklarıdır.

Ben Girneliyim, Ben Mağusalıyım gibi yaklaşımlarla, bana ne ötekilerden “işlerimi halledecek olanlara bakarım” demek, diyebilmek seçmenler için kolay değildir artık. Siyasal partiler de, adaylar da seçmenler de yeni seçim yasasıyla ülkemiz için daha sağlıklı olduğuna inandığım yeni bir demokrasi yoluna çıkılmıştır. Bu yolda hep beraber yürüyeceğiz ve beraber ne ekersek, sonunda onu biçeceğiz yine hep beraber.

“Bu sistem değişmeli” ve “hükümet değil, iktidar olacağız” diye çok köklü ve iddialı siyasal sloganlarla seçim startı verenler bu değişimleri nasıl yapacaklarını da yine çok köklü fikirlerle ve planlarla, programlarla seçmenlere anlatacaklardır. “Yaşanılası bir vatan, yaşanılası bir Kıbrıs” diyenler de duygusal heyecanların ötesinde ayakları yere basan fikirleriyle seçmenleri ikna etmek zorundadırlar.

Ve unutulmasın ki çok hızlı ve yoğun geçecek olan bu seçim döneminde, başta televizyon ekranları olmak üzere radyolarda karşı karşıya  gelecek olan siyasal parti adaylarının,  oldukça nitelikli düzeylerde gerçekleştirecekleri tartışmalar, onlara KKTC sathında esas oy getirecek platformlar olacaktır. Bu platformlarda mukayeseli olarak değerlendirilecek siyasal partiler ve adayların, izleyiciler üzerinde bıraktıkları izlenimlerle sosyal paylaşım sitelerine düşecek izdüşümleri,  onlara siyasal değer olarak ya çok şeyler katacak ya da kaybettirecektir.

Bu, sadece tek yanlı izlemeli olmayıp,  çok geniş ve küresel iletişim platformlarında etkileşimli ortamlarda gündeme taşınacak konuların özellikle deneyimli, bilgili ve becerili adaylar tarafından anlatılması ve tartışılmasını zorunlu kılacaktır.

Siyasal partilerimizin hükümet ya da iktidar olmaları durumunda neler yapacakları önemli olmakla beraber bunları kimlerle nasıl yapacaklarını da seçmenlere sunması ve bu kimliklerin de tartışılmasını sağlaması gerekmektedir.

Artık seçmenler bakanlık yapmaya aday kişileri de önceden bilmek ve tartmak istemektedirler. Belki her mevkii için olası birden fazla adaylar olabilir.Bu normaldir. Seçmen tv stüdyosuna telefon açtığı zaman iş yapacağını, söyleyen milletvekili adayını da bakan adayını da DİBİNE GADAR iddialı olduğu alanlarda sorgulayabilmelidir.

Adayların aday olduklarına pişman edilecek kadar..diyemeyecek olsam da, artık bu kuzey GIBRIZ’da yüksek siyasal mevkilere aday olmanın bile kolay bir iş olmayacağını dostlar da düşmanlar da iyice anlamalı. İşte o zaman, Kıbrıs Türk Halkı olarak bu topraklar üzerinde hep beraber ortak oluruz, iktidar oluruz ve yaşanılası bir Kıbrısın vatanlaştırılmasına tarihsel katkı ve irademizi koymuş oluruz. GIBRIZ MESELESİ’NİN üstesinden gelebilmenin de çaresi bundadır.

TO BE OR NOT TO BE..Olmak ya da olmamak..Eeee daha ne deyim!?