Şu pandemi döneminde en büyük yarayı alan sektör, hiç şüphe yok ki turizmciler ve otelcilerdir.  Bu sektöre yatırım yapan insanlar, her zaman büyük hedeflerin ve büyük ideallerin adamları olmuşlardır.  Yani bir diğer deyişle “Büyük oynayan büyük kazanır veya büyük kaybeder.”

            Bu yaşanan acı günlerin ve çıkılmaz süreçlerin bedelini maalesef turizmciler ödemiş ve ödemeye de devam ediyorlar.

            Herkes de bunu biliyor...

            Ekonomi, adeta domino taşlarına benzer.  Hani taşları dizer ve en son taşa dokununca tümü de birbiri üzerine devrilerek ayakta kalma olayı son bulur.

            Esasında turizmle ekonomiyi birlikte yorumlamakta yarar var.  İsterseniz DPÖ’nün verilerine bakınız, KKTC ekonomisinin çok büyük bir payını oluşturduğunu göreceksiniz.

            Turizm sektörünün ekonomiye katkılarını daha somut bir şekilde irdeleyelim...  İrdelerken de şu pandemi yokmuş gibi düşünelim...

            Malum her yıl bütün dünyada turizm fuarları olur.  Turizm fuarları genellikle kış döneminde gerçekleşir.  Bu fuarlar için fuar idareleri ile yazışmalar yapılır, standlar kiralanır, panolar hazırlanır, milyonlarca broşür basılır, fuarın yapılacağı kentlerdeki otellerde rezervasyonlar yapılır ve fuarın açılışı ile “work-shoplar” yapılmaya başlar.

            Turizm fuarları inandırıcılığa, görselliğe, mutfak kültürüne, eski eserlere, el sanatlarına, güneşin sıcaklığına, tertemiz deniz ve kumsallarla  ucuz  pazarlamaya dayanır.

            Bütün bunlara ilaveten seyahat acentelerine çok büyük görevler düşer.  Pazarlamanın en büyük mimarı, elbette ki seyahat acenteleridir.  Tur operatörleri ile buluşma,ülkeyi tanıtmada yeni pazarlar bulma ve adaya yeni destinasyonlar sağlamak onların işidir.

            Turizmi etkileyen en önemli sektör, hiç şüphe yok ki ulaşımdır.  Özellikle hava ulaşımı, turistlerin hem zaman kazanma, hem de gideceği ülkeye daha erken varabilme açısından turiste cazip gelmelidir. Kaldı ki son üç beş yıldan bu yana uçak fiyatlarında “uçuşa  geçen” artış, kabul edilmez boyuttadır.  Bunun nedeni de etkin bir rekabet platformu oluşturulmamasıdır.  Yani tekele kalmış bir durum.

            Genel paket içinde bir de iç pazar vardır.  Yani yerli halkın otellerde konaklamaları ve tatillerini kendi ülkesinde geçirmeleri var...

            Bilmem hatırlar mısınız...  Doğu Akdeniz ülkelerini ciddi şekilde etkileyen körfez savaşları olmuştu.  Bölgede savaş başlayınca Akdeniz’e sahili olan ülkelerde tatil yapacak insanlar bütün rezervasynlarını iptal etmişlerdi.  O süreç pandemi kadar değilse bile yine de ciddi yara almıştı turizmciler.  Kimisi sezonluk işçilerini durdurup otellerine kilit vurmuşlar, kimisi de sürüne sürüne bu işi götürmeye çalışmışlardı.

            Oteller genellikle sezonluk işçi alırlar yüksek sezonda.  Herhangi bir anormallik olmazsa, o işçiler sezon sonuna kadar çalışırlar.  Bunun yanında oteller otelin bütün günlük sebze, yumurta, hellim, tavuk gibi gıda maddelerini de alamaz olurlar kriz dönemlerinde.  Yani tümü de domino taşları gibi devrilmeye başlar.

            Üretici de çok ciddi şekilde yara alır kriz zamanlarında.  Kriz nedeniyle ürettikleri ellerinde kalır.  Bu insanlar kime satacak ürünlerini?  Yerli piyasa bile altüst olur böyle zamanlarda.

            Yine gerçekçi olmak gerekirse şu koronavirüs belası bütün dünyayı olumsuz şekilde etkilediği gibi, bizim KKTC’yi de etkilemiştir.  Hem de ciddi şekilde etkilemiştir.  Virüs dönemi hiç de körfez savaşı dönemine benzemedi. Körfez savaşlarında savaş oldu bitti ve herkes toparlanmaya başladı.  Ama şimdi durum öyle değildir.

            Şimdi bütün dünyanın, bütün ticari sektörün ve bütün turizmcilerin gözü aşıdadır.  Aşı yaygınlaştıkça turizmciler de derin nefes almaya başlayacak.  Sağlıklı uçak seferleri ve turist akışı da başlayacak.  O bakımdan aşının çok büyük bir kurtarıcı olacağını düşünüyorum.  Öte taraftan üniversiteler de normal öğretim sürecine geçince herşey normalleşecek.

            Özellikle büyük pazarlar, bir nebze olsun gelecek sezonu belki kurtarabilir.  Rus pazarı, İngiltere pazarı, Türkiye pazarı, hatta Çin pazarı bile bizi kurtarabilecektir.

            Artık zaman, umutla geleceğe bakma zamanıdır.  Dolayısı ile hiç vakit kaybetmeden aşıyı yaygınlaştırmak ve turizm sektörüne güven vermek lazım.  Bu da, aşı yaygınlaştıkça, turizmin daha güvenli şekilde pazarlama noktasına geleceğinin müjdesini bütün ülkelere verilmesi gerekecek herhalde.

            Kısacası dünyayı kurtaracak olan o minicik iğnedir.  Yani aşıdır.

            O halde zaman turizmciler için daralmaya başladı.  Aşı yaygınlaştıkça onlar da yeni stratejilerini belirleyeceklerdir.  Belki herşey dört dörtlük olmayacak.  Hatta “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diye de düşüneceklerdir.  En azından zararın neresinden dönersek kardır zihniyeti egemen olmaya başladı bile.

            Özetle turizmi ayağa kaldırmak, bütün toplum bireylerini de ilgilendiren bir durum.  Çarşı pazara para düşmeye başlasın hele bir kere.  Sokaklar, eski eserler ve masmavi denizin kumsalları turist kaynasın da hepimiz nefes alalım.

            Haydi turizmcileri gözü aydın.  Aşı ülkemizde uygulanmaya başladı.  Hepimizin, sosyal hayatı ve ekonomimizin kurtarıcısı aşı...