Türk Silahlı Kuvvetleri birlikleri 40 günden fazla bir zamandır,  Suriye’nin kuzeyindeki Afrin bölgesinde, Türkiye’nin de güney-doğusu sınırlarına yakın bölgelerde , uluslararası terörizm odaklarına karşı temizlik operasyonlarını sürdürüyor. Uluslararası terörizm odakları diye yazdım çünkü öyledir. Sahada kullanılan isimleri ne isterse olsun, terör örgütlerine silah ve mühimmat sağlayan, teröristleri eğiten ve medya platformlardan tutun diplomatik ve siyasal platformlarda  açıkça veya el altından terör kimliklerini destekleyen ülkelere baktığımız zaman, başka bir şey de söylenemez.Tüm bu karmaşanın da ötesinde silahlandırdıkları, siyasal ve askeri olarak da eğitip donattıkları organize oluş bu uluslararası terör odaklarını korumak adına çok açık bir şekilde psikolojik harp tekniklerinin de pervasızca uygulandığını görmek, insana çok sorular sordutturuyor haliyle.1949 yılından beri Nato’dan tutun bir dönem etkin olan bölge savunma örgütü Cento’ya kadar birçok savunma örgütünde yakın müttefik Türkiye ile işbirliği yapan Nato’nun en büyük gücü  ABD, yine Türkiye’ye karşı haftalardır psikolojik savaş taktikleri uygulamaktan bile çekinmemektedir. Neden, Ne İçin?Afrin bölgesindeki terör yığınaklarının ileride Türkiye için yaratacağı riskleri ortadan kaldırmak amacıyla harekete geçmiş olan TSK birlikleri haftalardır, maalesef ABD ya da diğer başka bazı sözde müttefik ülkelerin silahlarıyla donatılan, terör yapılanmalarına karşı mücadele vermektedir.Demek ki günümüzde müttefiklik ya da stratejik ortaklık diye tanımlanan kavramlar bile tersyüz edilebilmekte, ancak katı ülkesel çıkarların ve stratejilerin olduğu bir “yeni gerçekler dünyasında” hiçbir yasal, ahlaki kural da gözetilmeden cehennemler tutuşturulmaktadır.Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir bütün olarak Afrin Operasyonları konusunda göstermekte olduğu kararlılık karşısında, ABD Dışişleri bakanı Tillerson geçtiğimiz hafta Ankara’ya geldi ve üst düzeyde görüşmeler gerçekleşti iki ülke arasında.Sonuçta 8 Mart’ta Washington’ta iki ülke arasında, gerilen ilişkileri düzeltmek adına bir dizi görüşmeler yapılacak. İşte tam bu görüşmeleri tarihi yaklaştıkça ABD’deki bazı basın sözcüleri Son BMGK Suriyedeki iç savaşla ilgili adlığı ateş-kes kararını ileri sürerek, anılan bu kararın Afrin’i de kapsadığı konusundan hareketle “Türkiye gitsin ve bu BMGK kararını bir daha okusun” diyecek kadar bayağılaştı.Yine geçtiğimiz gün Suriyedeki ateş-kes konusunun da ele alındığı Erdoğan- Macron görüşmesi ile ilgili olarak, Fransızlar da tamamen yalanlara başvurarak bu görüşmede Afrin’nin de el alındığını uçurdular medya organlarına. Anında da yalanladılar Ankara tarafından. Ankara “bu görüşmeler kaydedildi böyle bir şey konuşulmadı” dedi. Fransızlarda sessizlik..Daha 8 Mart, görüşmeleri başlamadan Washington’ta ABD Macron’u da yanına alarak psikolojik harekat başlattılar ya da Paris de bu oyuna açıkça dahil olmaya karar verdi ve Ankarayı şimdiden baskı altına almaya çalışıyorlar. Ne için? Silahlandırıp donattıkları,eğittikleri terör kimlikleri korumak adına..Bunu açık açık yapıyorlar..Ne gam!Macron-Erdoğan görüşmesi ile ilgili pusuya yatmış olan Anastasades’in medya borusu da bu görüşmede Macron’un Erdoğan’a, “Kıbrısın egemenlik haklarına” saygı göstermesini istemiş.Fransızlar “Kıbrıs Cumhuriyeti” denen varlıkta da “Kıbrıs” denen varlıkta da Kıbrıslı Türklerin en az Rumlar kadar egemenlik haklarını olduğunu, bilmezler mi? Bilirler tabii..Ama..Son günlerde tüm bu siyasal ve diplomatik arbedeler ve tantanalar yaşanırken Rusya Devlet başkanı Putin dün açıkladı: “ Rusya Federasyonu dünyanın her yerini vurabilecek ve hava savunma sistemlerine yakalanmayacak füzeler üretti”. Bundan da öte yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında Putin, dünyada yeni medeniyetlerin oluşmakta olduğunu da söyledi.Evet, dünyamızda oluşmakta olan yeni medeniyetler ittifakının sancıları mı yaşanıyor? Gözleri karartılmış , acımasız sürüler haline getirilmiş, öncelikle de beyinlerinden işgale uğramış ve kandırılmış toplumların, satılmış liderlerinin işbirliğiyle Ortadoğudaki ekonomik kaynakların kanlı paylaşımı en vahşi şekilde devam etmektedir.Büyük devletlerin kurduğu bu cehennemden en büyük yıkım ve acıları bölge ülkelerin masum insanları yaşamaktadırlar.Umalım ki bir gün gelir yediklerimiz içtiklerimize de saldırıp elimizden almak istemez bu utanmazlar! Akdenizdeki ekonomik kaynakları sömürmek adına “Kıbrıs”ın ya da “Kıbrıs cumhuriyeti” nin “egemenlik hakları”nın arkasına saklanmaya çalışanlar da işte bu yüzsüzlerdir. Bu 21. Yüzyıl eşkıyalarıdır!Ebedi olarak bizlerle komşu yaşamaya mahkum Yunanistan ve Rum adadaşlarımızın bir an önce sağduyu ile hareket edipTürkiye ve Kıbrıslı Türklerle kendi uzlaşı barış ve istikrarlı bölgemizi, dünyamızı oluşturabilmeyi dilerim. Bunun için ortak tarihimizi dikkatlice bir kez daha okumaları yeterli olacaktır.İyi hafta sonları tüm Kıbrısımıza.