Yerel seçimler yaklaşırken adaylıklar da teker teker belli olmaya başladı.  Yerel Seçimlerin en önemli ayağı, hiç şüphe yok ki belediye başkanlıkları ve  meclis üyelikleridir.  Özellikle büyük şehir belediye başkanlık ve meclis üyelikleri.
“Büyük Şehir Belediye Başkanlıkları” deriz de, duyan da bizi İstanbul veya  Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığından söz ediyoruz zannedecek.
Bize göre kaza merkezlerimizdeki belediye başkanlıkları “Büyük Şehir Belediye  Başkanlıkları”dır.  Bunun başka tanımı olamaz ki...
Her zaman dile getirmişimdir...
“Belediye hizmetleri, insanların çöpçülüğü demektir.”
Öyle değil mi? 
Bu hizmetlerde kimseyi memnun edemezsiniz.  Her gün kapınızın eşiğinde otlar biter, belediyeniz o otları temizleyip sokağınızı buz gibi eder, bir de bakarsınız otlar iki hafta sonra yine bitmiş.
Belediyelerin hizmetleri sadece çöp toplamak değildir elbette.  Onların görevleri çöp toplamak yanında mükemmel parklar yaratmak ve o parkların günlük bakımını yapmak, sokakları süpürmek, çarpık yapılaşmaya engel olmak, dere yataklarındaki bataklıkları kurutmak veya ilaçlayıp sivrisineklerle mücadele etmek ve dahaları...
Bu hizmete talip olanlar herşeyin güllük gülistanlık olacağını zannederler belediye başkanı olunca.  Hangi belediye başkanlığı olursa olsun, mutlaka bütün hizmetler paraya dayanıyor. Bir belediyenin parası olmadan hizmet veremez.  Sadece para da yetmez hizmet için.  Belediye hizmetlerinde her zaman yaratıcılık ve deneyim de şart.  Yoksa yeni adaylar makam arabasına kurulup hergün seçildiği belediyenin yolunda gel-gitleri mi yaşarak hizmet süresini Bir belediye başkanı bana göre, sırası geldiğinde septik kuyularının durumunu inceleyip vitanjörle septiklerin temizlenmesini sağlayacak.  Sırası geldiğinde kanalizayon olmayan yerlerde taşan kuyuların boşaltılmasını sağlayacak.  Sırası geldiğinde yıkılmakla yüz yüze kalan, vatandaşların can güvenliğini düşünerek o binayı güvenceye alacak.
Belediyelerin bir diğer görevi de Eski Eserler dairesi ile istişare ederek eski ve otantik binalara sahip çıkmaktır.
Kültürel etkinlikler de insanların hayatlarının bir parçasıdır elbette.  Belediye tiyatroları, bando ve müzik toplulukları hep onların bünyesinde faaliyet gösterir.  Özellikle kırsal yörelerde yöresel eko günleri düzenleniyor.  O bölge gelediyelerinin de bir görevidir bunlar esasında.
Geçmiş deneyimlerime dayanarak bazı başarılı belediyeleri örnek göstermişimdir.  Bu aşamada isim vermek pek uygun olmaz.  Zaten bir vatandaş kendi belediyesinin belediye başkanının nasıl hizmet verdiğine veya veremediğine tanık olur. Bir yerde belediye hizmetleri particiliğin de üstündedir.
Tabii ki belediyelerin en önemli görevlerinden birisi de temiz ve güzel bir çevre yaratmaktır.  Bunu yaratırken de, mutlaka Turizm ve Çevre Bakanlığı ile temasta olması gerekir.
O bir yargıdır esasında.  Vatandaşın belleğinde zamanla yer eden başarılı belediye başkanları, mutlaka hiç tereddütsüz yeniden seçilirler.  Kimse de sorgulayamaz “Bu adamı neden seçtiniz?” diye.
Bir diğer saptamam da şudur:
Belediyecilikte aday olacak kişilerin mutlaka toplumdaki yeri, halkın ona bakış açısı, deneyimleri ve güven verici olup olmadığına bağlıdır. Hayatında hayli inişler çıkışları, çıkar kavgaları, ihale cambazlıkları olan kişiyi bu halk seçmez.
Ve düşünmeye devam ediyorum...
Bir belediye başkanı her önüne geleni işe alırsa, mutlaka o belediye bir gün bir duvara toslar ve içinden çıkılmaz bir yola girer.  Geçmişte bunların örneklerini çok gördük.  Hani derler ya...
İnsanlar bile bu sözü ederler.
“Ayağını yorganına göre uzat” diye bir atasözü var. 
Bu söz sadece bireylere değil, bütün belediyelere, hatta devletin hazinesine de bir naziredir.  Öyle değil mi?  Hesabını kitabını bilmeyen belediyeler mutlaka bir gün batarlar ve parasızlıktan gidip belediyenin anahtarını İçişleri Bakanına veya Başbakana teslim ederler.
Bir de şu ifade her seçimde kullanılıyor.
Özellikle eski iktidarla yeni iktidar arasında çatışma konusu olabilen bir ifade.
“Biz enkaz devraldık” derler.
Şu “Enkaz” meselesi, belediyeler için de geçerlidir.
Gidişat bize süpriz isimleri önümüze koyuyor.  Hiç bilmediğimiz veya bilip de kabul edemediğimiz adaylar gazete sayfalarını dolduruyor.  Bunun yanında bir aileden farklı farklı partilerden aday olan kardeşler, yeğen ve akrabalar da bulunduğunu görüyoruz.
Bunları yeni adaylar kulaklarına küpe yapacaklar mı bilemem.  Kısacası renkli günler çok yakında. 
Seçim sonrasında da ne kazanan sevinecek, ne da kaybeden üzülecek. Seçim dediğin uzun bir maratonun aynadaki görüntüsüdür.