Ortaokul coğrafya kitabımdaki ‘Türkiye kendi besinini üretebilen bir ülkedir’ cümlesi hiç aklımdan çıkmıyor.
1960 lı yıllarda gidiyordum orta okula.
1971 de Lefkoşa’dan kalkıp üniversite için İstanbul’a gittim.
Osman Nuri Koçtürk hocamızdan öğrendiğimiz bir gerçek de şuydu. Anadolu’da 500 değişik buğday türü vardır.
Sadece 50 yıl geçti üstünden.
Ve 2002 ye kadar Türkiye kendi besinini üretmeye devam ediyordu.
Kendi buğdayı, arpası, tütünü, şeker pancarı, pamuğu, merciğmeği baklası, pirinci, hayvan yemi, eti,sütü yumurtası hep hep YERLİYDİ.
Yerliydi futbolcusu da bankacısı da tüccarı, marketçisi de, doktoru mimarı, mühendisi yerliydi.
Açılacağız dedi birisi ve açtı aklını münafığa, fitneye , kompradora, emperyale.
Emperyal turkuaz renki halı serilerek ayağının altına davet edilince, bir gelir pir kalır.
Geldiler ve kaldılar, kalıcı gibi oldular.
Aha da Amerikan mısırıdır gelişmiş, ABD nin gelişmiş,  çok gelişmiş mısırı varken ve biz ABD olarak size bunu ucuza satacağız, ne gerek var Karadeniz mısırına,Konya’nın buğdayına, Ege’nin tütününe,  saftasatası ve komisyonu ile beleşten para kazanmaya, parsa toplama başlarca açıkgöz kompradorlar, olacağı budur işte, varılacak nokta buydu ve YERLİ, MİLLİ ve dahi akraba, zengin daha zengin olacağız diye vardığımız nokta tam da bu.
2017 yılına kıyasla tam % 1000, evet yüzde bin arttı Türkiye’nin mısır ithalatı, ve % 300 kırmızı et ithalatı.
Buğadayını, küspesini, mısırını, mercimeğini, fasulyesini, ununu hatta samanını, ineğini, koyunu kuzusunu ithal eder hale geldi Türkiye son 15 yılda.
YERLİ VE MİLLİ İTHALATÇILARIMIZ ki; sayıları taş çatlasa birkaç yüzü geçmez, zenginliklerine zenginlik kattılar ve Türkiye halkı Konya ovasında yetişen buğdaya, ondan ezilen una, nar gibi ekmeğine hasret kaldı.
Artık Türkiye besinini ithal eden ülkeler sıralamasında neredeyse ilk sıradadır.
Yerli ve milli nutukları yükseldikçe hatta soframızdaki ekmek ve çorba bile yabancı oldu.