Aslen Erzincanlı olan avukat ve siyasetçi Yıldırım Akbulut da bu dünyadan çekti gitti.  Allah gani gani rahmet versin...

            Bence Yıldırım Akbulut da, gelmiş geçmiş nice devlet ve siyaset adamlarından biridir bizim hayatımızda.  Hangi yönden?

            Yıldırım Akbulut’un başbakanlığı, Turgut Özal’ın Çankaya’ya çıkışı ve Cumhurbaşkanı oluşu ile başlar.  O günlerde hatırlayacaksınız... ANAP, en parlak dönemini yaşıyordu.  Özal’ın Çankaya’ya çıkışı ile herkesin kafasında bir soru belirlenmişti.

            “Turgut Özal ANAP’ın başına kimi işaret edecek?”

            Özal’ın işaret ettiği politikacı, Yıldırım Akbulut’tu.  Ağırbaşlı, sabırlı, dengeli ve yapıcı bir siyaset adamı...

            Yıldırım Akbulut’un vefatı münasebetiyle yazılan yazılarda, yine “Yıldırım Akbulut fıkraları” geldi gündeme.  Bazı köşe yazarları onun soğukkanlılığına ve tahammülüne yönelik üretilen fıkralara temas ederek, bazı anekdotlar yazıp çiziyorlar.

            Doğruya doğru...  Başbakanlık gibi bir makam, sabır ve tahammül ister, soğukkanlılık ister.  Kimileri “Yıldırım Akbulut adam çatlatır” dese de, onun soğukkanlılığı yumuşak yüreği ve işbitiriciliği ile ilintiliydi.

            Sanırım onun Başbakanlık döneminde pek sarsıntı geçirmemişti ANAP.  Ondan sonraki dönemde ANAP, artık inişe geçmiş ve neticede sıfırlanmıştı.

            Yıldırım Akbulut’la karşılaşmamız ve onun elini sıkmamız, bakanlıktaki görevlerim esnasında protokol gereği, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı sıfatıyla Kıbrıs’ı gelişinde ve gidişinde uçak alanındaki buluşmamızla bağlantılıdır.

            Onun başbakanlığı döneminde KKTC’ye verdiği güçlü desteği unutmak mümkün değil.  İş başına gelmiş bütün Türk siyasilerin yaptığı gibi, o da Kıbrıs Türkü’nün davasına sahip çıkmıştır.  Gerek iç, gerekse dış politikada, hatta KKTC’ye yapılacak yatırımlarda her zaman öncü ve yönlendirici olmuştur.

            Kıbrıs Türkü’nün damla damla, hatta adım adım geldiğimiz bu uzun yolda, onun da ayak izleri vardır.  Onun için değil mi ki bazı insanlar yaptıkları ve idealleri ile anılırlar öldükten sonra.

            Yıldırım Akbulut’la en son karşılaşmamız, Ankara’daki Düzen labratuvarında olmuştu.  Üzerinde spor bir kıyafet vardı.  Ben de eşimin tahlillerini aramak için oraya gitmiştim.  Yıldırım Akbulut da, ya kendisi, ya da aile bireylerinden birisi için gitmişti Düzen labratuvarına.  O gün labratuvarda pek kalabalık yoktu.  Sadece müşteri olarak ikimizdik. Tahlilleri alıp tam çıkacaktı ki, kendisine “Sayın Başbakanım nasılsınız?” dediğimde dik dik gözlerimin içine bakmıştı. O bakışlarda “Sizi bir yerden gözüm ısırıyor ama çıkartamadım” vardı sanki.

            O an kendimi takdim ettiğimde, kendisine KKTC yatırımlarından, Kıbrıs’a geliş gidişlerinden ve kendisini uğurlama ve karşılamalarımızdan söz etmiştim.  O an anlamıştı benim Kıbrıslı olduğumu.  Ayaküstü Kıbrıs’ı konuşmaya başlamıştık.

            Bir ara kendisine çok teşekkür etmiştim bütün Kıbrıs Türkleri adına.  Ne kadar mutlu olmuştu anlatamam.  Yine saçları alnına dökülmüştü.  O düşen saçlar bile ona bir asalet verirdi.

            Onun kafasındaki gerçek soru, “Kıbrıs ne olacak?” sorusuydu.

            Gerçekten Kıbrıs sorunu ne olacaktı?

            Şu Kıbrıs meselesi, gerek BM Genel Sekreter ve onun temsilcileri açısından, gerekse gelmiş geçmiş Türk siyasileri açısından kaç tane ünlü siyasetçiyi bitirmiş, eskitmiş ama şu Kıbrıs meselesi hala bitmemiştir.

            O an kendisine şöyle demiştim:

            “Sanırım Kıbrıs meselesi sizin gibi nice değerli insanı eskitecek ama bu sorun hiç bitmeyecek” dediğimde, “Çok haklısınız.. Kıbrıs sorununu gazetelerden ve medyadan takip ediyorum.  Rumlar hala çözümsüzlüğe oynuyorlar maalesef.  Lakin şunu bilmelisiniz ki, bizlerin öncesi ve sonrası vardır.  Türk insanı kesinlikle Kıbrıs’taki kardeşlerimizi yalnız bırakmaz.  Ne askeri yönden, ne mali yönden.  O nedenle huzurlu olmanızı tavsiye ederim” demişti.

            Elinde Düzen labratuvarının tahlilleri olduğu halde kendisine “geçmiş olsun” dileklerinde bulununca, o da bana “size de geçmiş olsun” demişti.

            O değerli insan da Türk siyasetinin sahnesinden ve Kıbrıs Türkünün hayatından geldi geçti ve arkasında derin izler bıraktı.  Bizler, Kıbrıs Türkü olarak onun aziz hatırası önünde saygıyla eğilir, Allah’tan ona gani gani rahmet, yaslı ailesine başsağlığı ve sabırlar dileriz.

            İşte onunla ilgili anılarımdan kalan güzellikleri ve mükemmelliği ile ona karşı bir vefa borcumuzu ödemek istedim.

            Yattığın yerde rahat uyu güzel insan...