Ne yazık ki sanat dünyasından bir yıldız daha kaydı.  Hepimizin yakından tanıdığı ünlü tiyatro ve film sanatçısı Yıldız Kener de maalesef hayata elveda dedi.

                Sanırım bugüne kadar Türkiye’nin  gelmiş geçmiş yaklaşık yüz kadın sanatçılarından en ünlüsüydü diyebilirim, Yıldız Kenter için.

                Yıldız Kenter 91 yıllık sanat hayatına yüzün üzerinde tiyatro eserini sığdırmış ve o oyunlara ruh ve hayat vermiştir.

                Bu tür sanatçıların hayatları hayli ilginç olur.  Yıldız Kenter ve Müşfik Kenter’in yaşamlarını konu alan pek çok röportaj okumuş ve etkilenmiştik.  Gerçekte onların hayatı da bir roman veya bir film olabilecek zenginliktedir.

                Kenterler’in babaları ünlü bir diplomat ve hariciyeciydi.  İngiltere’de görev yaptığı bir esnada güzel bir İngiliz kızı ile tanışmış, sevişmiş ve evlenmişlerdi.  Bu evlilikten Yıldız’la Müşfik dünyaya geldi.  Anımsadığım kadarı ile anneleri de tiyatro sanatçısıydı. O etkileşimle İstanbul’a  yerleşen Kenterler, çocukluk yıllarından yetişkin çağa geçişte, hem İngiliz hem de Türk kültürü ile kendilerini yetiştirmişler ve geleceğe tiyatro eğitimi ile merhaba demişlerdir.

                İşte o çocukluk yıllarında Yıldız Kenter ilk tiyatro adımını, Ankara Çocuk Tiyatrosu’nda attı.  Sonra da İstanbul serüveni başladı.  Bu arada Rockerfeller Bursu kazanarak Amerika ve İngiltere’de oyunculuk teknikleri ve metodları üzerine eğitim aldı.  Yıldız Kenter’in yetişmiş bir sanatçı olarak ilk sahneye çıkışı, 1948 yılında William Shakespeare’ın “12. Gece” oyu ile oldu.  Daha sonraki sanat hayatına pek çok eser sığdırdı.

                Diksiyonu, sahnede davranış biçimi, ses tonu ve mimikleri, onun çok büyük bir sanatçı olduğu gerçeğini ortaya koydu.  Genellikle duygu dolu sanatçılar, bir dramı oynarlarken yözyaşlarını dökerler ve esere daha da anlamlı görüntüler katarlar.  Yıldız Kenter de onlardan biriydi.  Yani sahnede çok kolay ağlayabilen sanatçıydı.

                Yıldız Kenter’in dünya üzerindeki sanat kervanına: Sovyetler Birliği, ABD, Birleşik Krallık, Almanya, Hollanda, Danimarka, Kanada, Yugoslavya ve Kıbrıs katılmıştır.  Bütün buülkelerde pek çok oyunlar sergilemiştir.

                Hatırlıyorum 1960 yıllarını... Kıbrıs Cumhuriyeti henüz yeni kurulmuş ve bizler de lise son sınıf öğrencisi olarak Lefkoşa Güzel Sanatlar Derneği’nde faaliyet gösteriyorduk.  İlk yaz günlerinde Yıldız Kenter, Müşfik Kenter, Yıldız Kenter’in eşi Şükran Güngör ve birkaç sanatı Kıbrıs’a gelmişlerdi eser sergilemek için. İşte o süreçte derneğimizi ziyaret eden bu ünlü sanatçılarla tanışmak ve bir anıyı paylaşmak gerçekten çok güzel birşeydi.

                Yine anımsadığım kadarı ile Yıldız Kenter’le Şükran Güngör o günlerde “Salıncakta İki Kişi” oyununu sergilemişlerdi.  Fakat insan bu ünlü sanatçıların oyunlarını sahnede izlerken, adeta insan kendinden geçer ve mutlu olur.

                Kenterler Tiyatrosu ise 1968 yılında kurulmuştu.  Yıldız Kenter daha sonraki yıllarda, 1981 yılında Devlet Sanatçısı Ünvanı’na layık görüldü.  Sinema oyuncusu olarak da üç kez “Altın Portakal” ödülünü kazandı.  Sadece bunlar mı?  Değil elbette.  Pek çok ülkede çeşitli ödüllere layık görüldü.  O ödüllerden birisi de, Finlandiya Kadın Kuruluşu tarafından kendisine verilen “Yüzyılın En Başarılı Yüz Kaından Biri Ödülü”ydü.

                Geçekten Yıldız Kenter’in sanat dünyasından kayması çok büyük bir kayıptır.  Maalesef o da kansere yenik düşerek hepimize veda etti.  Nedense şu mendebur hastalık ne sanatçı dinler, ne avukat, ne mimar, ne siyasetçi veya iş acamı.  Alır götürür bu dünyadan.

                Yeni yetişmekte olan tiyatro ve sinema sanatçılarına bir rehber olarak her zaman anılacak ve CD’lerdeki oyunları izlenecektir elbette Yıldız Kenter ve Müşfik Kenter’in.  

                Tiyatro dünyada geliştikçe ikiye ayrılmıştır.  Bunlardan birisi Sahne sanatları, diğeri de dramatik yazarlıktır.  Bu iki bölümün bütünlüklü koordiyesi sayesinde çok önemli eserler hayat bulmaktadır.

                Tiyatro kültürü de Türkiye ve Kıbrıs’ta geliştikçe, daha bir anlam kazanıyor geçmişimiz, yaşam kültürümüz ve dramatik olaylarımız.

                Kıbrıs Türkü’nün hayatında pek çok dramatik olaylar vardır.  Zaman zaman Kıbrıs temelarını da işleyen filmler beyaz perdeye yansısa da, gerçek anlamda tam dört dörtlük bir eserin hayat bulduğunu söyleyemeyiz.

                İnsanın aklına şu soru geliyor.

                “Yıldız Kenter gelmiş olduğu 91 yaşına rağmen hala sahnelerde ve filmlerde rol alabilecek miydi?”

                Bence onun sağlığı elverse ve hayatı biraz daha uzasaydı, daha pek çok eserde baş rol oynayabilecek ve arkasında çok önemli anılar bırakacaktı.

                Yıldız Kenter’e gani gani rahmet, bütün sanat dünyasına da taziyelerimi sunarım.