Geçen Temmuz ayında Venedikliler tarafından 16. Yüzyılda tamamlanan Lefkoşa surlarının bir kısmında ciddi çökme baş göstermiştir.  Cephesinde çökme baş göseren tabya, Quirini tabyasının duvarıdır.

                Bu çökme veya yıkılma tehlikesi geçiren tabyanın verdiği görüntü, genel anlamda bütün Kıbrıs için tam bir yüz karasıdır.  Neden “Bütün Kıbrıs için” dedim?

                Çünkü Lefkoşa’yı çevreleyen ve tabyalarla bir gerdanlık gibi bir görüntü veren bu surlar, sadece Türklerin değil, Rumların da ortak olduğu bir kültürel mirastır.

                Bu çökme üzerine aynı günlerde Çekova da bir açıklama yapmış ve geçmiş uyarılını hatırlatmıştı.

                Heğimizin bildiği Mücahitler Sitesi tabyası da bir zamanlar ağır tahribata uğramış ve kendi gayret ve olanaklarımızla o tabyanın duvarları restore edilmişti.

                Temmuz 2019 sonlarında çökme tehlikesi geçiren Quirini tabyasının yürekler acıtan bu görüntüsü, UNDP’yi de haekete geçirdi.  UNDP uzmanları ile KKTC Teknik Komitesi’nden bazı uzmanların yerinde yaptıkları inceleme sonucunda bir restorasyon çalışma stratejisi belirleniyor.

                Bu Lefkoşa kentinde gözlerimizi açtık açalı şu “gerdanlık” gibi havadan bir görüntü veren surlar ve tabyalara sahip çıkmak hepimizin boynunun borcudur.

                Son yıkılma olayında UNDP devreye girdiği için kendimizi umutlu addedebiliriz.  Çünkü UNDP, genel anlamda bütün dünya tarihi eserleri ile ilgilenip, gerekli finansmanı sağlıyor.  Bu tabyamıza da UNDP’nin sahip çıkacağı mesajını alıyoruz.

                Lakin insanı düşündüren bir husus var.

                Bu tür tahribatların giderilmesi, bayağı hayli zaman alır.  Yıkılma tehlikesi geçiren tabya üzerinde ikamet eden insanların hayatı da tehlikeye girmiş durumda.  Tabya boyunca uzanan eski evler, gerçekten tarihin bir parçasıdır.  O bakımdan herhangi bir felaket vuku bulmadan bu işe bir an önce el atıp çözmek gerekir diye düşünüyorum.  Galiba bu çöküntünün üzerinden birkaç yaz ve kış da geçecek gibime geliyor.  Çünkü bu işler kolay işler değildir.  Ta projelendirilsin, ilgili organ tarafından onaylansın ve harekete geçilsin hayli zaman alır.

                Venedikliler tarafından yapımı 16. yy’da tamamlanan surlar ve tabyalar, tam bir tarihi şaheserdir.  Bu tarihi mirası gerçek anlamda koruyabilecek miyiz?

                Tabya ve surların talihsizliği, savaş nedeniyle bakımsız ve ilgisiz kalmalarıdır.  Özellikle savaş nedeniyle uzun yıllar ara bölgede kalan surların ne kadar doğa kurbanı olduğu zaman içinde kendini gösteriyor.

                Gerçekte doğa acımasızdır.  Özellikle bakımsız kalan bu tür tarihi eserler kışın yağmurundan, yazın kavurucu sıcağından nasibi alırken, adeta bir tarihin çöküşü gözler önüne seriliyor zaman içinde.

                Mesela Lefkoşa surlar içindeki eski evler ne kadar bakıma muhtaçtırlar, bunun farkında mısınız?

                Şehit Salahi Şevket Sokağı bölgesinde, yani eski Viktorya Kız Lisesi bölgesindeki eski eserlerin bir kısmı yayalaştırılarak topluma kazandırılmış ve kültürel amaçlar için kullanılmaya başlamıştır.  Gönül, bütün eski Lefkoşa evlerinin ele alınıp restore edilmesini arzular.  Ama para nerde?

                Eski eserlerin restorasyonu büyük paraları gerektirir.  O bakımdan gerek tabya ve surların, gerekse bütün eski eserlerin restore edilmesi için kolları sıvamamız ve parayı nereden bulursak bulalım, bu işin üstesinden gelmemiz lazım.

                Zaman zaman yıkılmaya yüz tutmuş bazı eski köşklerin  yanından geçerken, “bu bina başımıza düşebilir ve altında kalabiliriz” endişesini duyarız.

                Gerçekten bütün ilgililer bunu bilerek ve izleyerek duyarlılıklarını gösermelidirler.

                Herhangi bir Avrupa ülkesinde gittiğinizde, bazı eski ve çağlar ötesinin binalarının nasıl restore edilip değerlendirildiğini görürsünüz.  Bunların kimisi müze, kimisi restorant, kimisi külütrel amaçlı olarak kullanılmaktadır.

                Mesela eski değirmen binalarını bile restorant haline getiriyor İtalyanlar ve diğer ülkeler.

                Galiba şimdilerde Lefkoşa surlar içindeki eski binaları biz de değerlendirmeye başladık. 

                “Eski Lefkoşa” dediğimizde yüreğimizde bir sızı duyarız. Veya, “Nerde o eski Lefkoşa” deriz.

                Gerçekten insan o eski Lefkoşa’yı arıyor.

                Lefkoşa surlar içi kültürel ve sosyal amaçlı düşünülerek bu mekanlara canlılık getirilirken, “Belki Lefkoşa ve bütün surlarıyla tabyaları kurtulur” düşüncesini de kafamızdan geçiririz.