Birkaç hafta önce Ankara’dan bir yakınım bana üç kitap gönderdi.  Kitapların yazarı, yılların gazetecisi ve araştırmacısı Yılmaz Özdil’e ait üç kitap...

            Kitaplardan birisinin adı “Mustafa Kemal”dir.  Diğer ikisinin adları ise, “Anka Kuşu” ve “Son Cüret”tir.

            Kitapların ikisi “Sia” yayını olarak yayınlandı, diğeri, yani Atatürk’e dair kitap ise, “Kırmızı Kedi Yayınevi” tarafından basıldı.

            Bu kitapları gördüğünüzde, tasarım, renk ve dizayn olarak hemen çarpılırsınız.

            Elimde önemli bir roman çalışmam olduğu için kitaplara ancak evvelki akşam göz atabildim. Tümünün kapakları bembeyaz ve kabartmalı ama anlamlı motifler taşıyor.

            Yılmaz Özdil’in gazetelerde veya kitaplarında işlediği tema, genellikle Atatürk ve milliyetçilik kavramları üzerinedir.  “Milliyetçilik” derken, onun anlatılarında fanatizmden ziyade gerçekçilik ve idealizm vardır.  Tabii ki belgesel kitaplardır da diyebiliriz onun eserlerine.

            “Mustafa Kemal” kitabının kapağını anlatayım siz, değerli okurlarıma diyorum...

            Beyaz zemin üzerinde sadece “M.Kemal” imzası, kabartmalı olarak konmuş.  Hiç başka birşey yok ön kapakta.  Atatürk’üm tek imzası var...

            Kitabın yan kimliği ise, “Mustafa Kemal-Yılmaz Özdil” şeklindedir.

            Kitabın kapağı açıldı mı, kırmızı bir sayfa üzerinde Atatürk’ün dramatize edilmiş güzel bir resmini bulursunuz.

            Esasında bu kitap, 2018’den 2020’ye kadar uzanan yıllar içinde yüz binler basılıp satılmış.  Lakin kitap maalesef elimze şimdi ulaşabildi.  Tabii ki hayat şartları ve pandemi de bizi İstanbul’dan uzak tuttuğu için bazı şeylere şimdi sahip olabiliyoruz.

            Beş yüz sayfalık kitabın son sayfasında Atatürk’ün kronolojik hayatı vardır.  Bir de hiçbir yerde yayınlanmamış fotoğrafları...

            Kitabı elimden bırakamıyorum...

            İyi ki Yılmaz Özdil böylesine önemli kitap-kitaplar yazmış..

            Kitabın üçüncü sayfasında ise  Atatürk’ün aşina olduğumuz ve hepimizin tanıdığı  imzası “M. Kemal”i taşıyan ünlü sözü var.

            “Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir.  Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kâfidir.”

            Yılmaz Özdil’in bu kitabı, roman tadına kaleme alınmış şahane bir biyografidir.  Kitapta anlatılanlar o kadar sürükleyici ve etkileyicidir ki adeta kendinizi unutursunuz.  Hatta kitabın içine girdikçe, bildiğinizi sandığınız ama bilemediğiniz bazı yaşanmış gerçekleri de öğrenmiş olursunuz.

            Mesela Atatürk’ün çocukluk yıllarında yaşadıkları, acıları ve özlemleri, bunun yanında Atina’daki pembe köşkteki anıları ve babasını kaybedişi ile olagelen olaylar dizisi çok güzel anlatılmış.

            Hangimiz bilirdi annesi Zübeyde Hanım’ın, eşi yani Mustafa Kemal’in babası Ali Riza Bey’in ölümünden sonra üç çocuklu bir tüccarla evlendiğini?

            Müthiş detaylandırılmış olayların kitapta bir kervan gibi yol alması sizi etkileyebiliyor.  Tabii ki Mustafa Kemal’in askerlik hayatı, milli mücadeledeki kavgaları ve Kurtuluş Savaşı’na kadar uzanan uzun bir yolculuğun büyük ideali, “Yeni bir Türkiye yaratmak” heyecanları...

            Kitabın içindeki anekdotlar da hayli ilginç ve enteresandır.  O anekdotlardaki mütevaziliği ve insan sevgisi onun yüreğinde her zaman olmuştur.

            1928 yılında...  Bristol’den sonraki Amerikan Büyükelçisi Joseph Grew’un hatıra defterine düşen bir anlatı vardır.  O anılar defterindeki anlatı aynen şöyleydi:

            “İngiltere büyükelçisi Sir George Clerk ve London Times gazetesinin muhabiri Collin’le sohbet ediyorduk.  Müzik ve dans vardı, büfe çok zengindi.  Ruşen Eşref Bey yanıma geldi, Mustafa Kemal’in benimle poker oynamak istediğini söyledi.

            İki Türk hanımı, ben, Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati Bey ve Mustafa Kemal oyun masasına oturduk.  Dehşetli şansım vardı.   Gazi’nin fulüne karşılık kare çıkardım.  Fişlerini benim önüme itti, yanağımı dostane şekilde okşadı.  Ama... Sabaha karşı oyun bittiğinde, Mustafa Necati Bey dört bin lira, ben 900 lira kaybetmiştim.  Sadece Mustafa Kemal kazanmıştı.  Hesapları tutan Ruşen Eşref’ten destelenmiş paraları aldı.  Gayet nazikane şekilde kaç lira kaybetmişsek, hepsini geri verdi.

            Kazanan vardı, kaybeden yoktu.  Eşi bulunmaz bir poker partisiydi.

            İskambil oyunlarının tamamına hakimdi.  Briç oynardı...  Bezik oynardı...  Kanasta oynardı...”

            Atatürk’ün tavla oynarken resmine de pek rastlanmaz.  Kitabın bu sayfasına onun tavla oynarken bir resmi konmuş.  Altına da şu yazı yazılmış:

            “Harp okulu öğrencisiyken, Babıâli’de Stefan’ın kıraathanesine, Meserret kıraathanesine, Sirkeci’de Yani’nin kıraathanesine takılırlardı.”

            Ve daha nice anekdot ve hatıra...

            Bu kitabı size kelimelerle anlatmam mümkün değil. Kitabı elinize almanız, okumaya başlamanız ve kitabın içine girmeniz lazım ki sizi bir yerlere sürükleyebilsin.

            Şayet hayatınıza ve bilgi dağarcığınıza renk katmak isterseniz, Yılmaz Özdil’in “Mustafa Kemal” adlı kitabını mutlaka okuyunuz diyor ve şiddetle tavsiye ediyorum.