Kendisini Helen medeniyetinin temsilcisi, Bizans’ın mirasçısı olarak gören Avrupa’nın şımarık çocuğu Yunanistan’ın; bağımsızlığına kavuştuğu yıldan beri değişmeyen, değişmeyecek dış politik uygulamaları vardır!

    Nedir bunlar?

    Öncelikle bölgesel olarak hedefledikleri Megali İdea ne ise ona odaklıdırlar, bu hedefe ulaşabilmek adına oynamadıkları Bizans oyunu bırakmazlar.

    Sadece bununla da kalmazlar!

     Tıpkı günümüzde olduğu gibi dünya devletlerinin ardına saklanırlar, hedeflerine ulaşabilmek adına onları da menfaatlerine ortak yapıp, karşınıza öyle çıkarlar!

      Zaten üye oldukları AB-BM gibi toplulukların üye devletleri Yunanistan’ın bu özelliğini bildiği için onların benzer oyunlarını kendi menfaatleri için kullanmışlar, daima desteklemişlerdir. Amerika ise bölgesel menfaatlerinde onu her defasında piyon olarak kullanan devlettir.

     Günümüzde Doğu Akdeniz’de yaşanan, giderek tırmanan, bir türlü bitmeyen gerginlik de bundan kaynaklanmaktadır!

     Doğu Akdeniz’de mevcut zengin enerji kaynaklarının kullanımı ile tırmanan gerginliğe, Kıbrıs konusunu, Ege Denizinde mevcut adalarını da ekleyerek kıta sahanlığını 12 mile çıkarma niyetini bir kez daha yineleyen Yunanistan; ülkemizin Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerinin önünü kesmeye, konuya başka problemleri de ekleyerek yaşanan krizi büyütmenin peşindedir.

    Bu amacına ulaşabilmek adına provokatif adımlar atmaya, anlaşma yaptığı ülkelerle gerçekleştirdiği askeri tatbikatlarla, ülkemizin açıkladığı her navtex’e karşı, aynı bölgeyi kapsayan bir navtex açıklamasıyla pervasızca hareket etmeye devam etmektedir!

    Yunanistan’ın böylesine tehlikeli adımlar atması karşısında ülkemiz de gereken yaptırımlarla cevap vermiş, vermeye devam etmektedir. Hele ki Ege’de kıta sahanlığının 12 mile çıkarılmasının savaş sebebi olacağını açıklayarak, bu konuda ne kadar kararlı olduğumuzu bir kez daha hem muhatabına, hem de konuya taraf ülkelere beyan etmiştir.

    Ancak anlaşılan o dur ki, ülkemizin konuyla ilgili açıklamaları, atmış olduğu adımlar; Yunanistan üzerinde yeterince etkili olmamıştır!

    O zaman bu haddini bilmez ülke için onun anlayacağı dilden hareket etmek, yeni yaptırımların sırada olduğunu açıklamak, daha etkin bir politika izlemenin zamanı gelmiştir.

    Çünkü Türkiye’nin elinde Yunanistan’ın anlayacağı dilden önemli kozları vardır!

     Bunlardan en önemlisi Kıbrıs konusuyla ilgili olanıdır. Hele ki ABD’nin Güney Rum Kesimine uygulamış olduğu silah ambargosunun kaldırıldığı bu süreçte, Türkiye’nin Kıbrıs konusuyla ilgili olarak KKTC ile birlikte yapacağı şu ortak açıklama inanınız öncelikle Rum kesimini, sonrasında Yunanistan’ı ve konuyla ilgisi olmamasına rağmen Rum tarafında üssü bulunan Fransa’yı da yerinden zıplatacaktır.

     Yapılacak ortak açıklama şu hususları içermelidir:

     ‘’Doğu Akdeniz’de gelişen durum, GKR yönetimi ve Yunanistan’ın uzlaşmaz tutumu, AB – BM - ABD üçlüsünün konunun çözümüne yönelik Rum taraflı önerileri nedeniyle federasyon amaçlı görüşmelere son verilmiştir. Bundan böyle adadaki çözüm parametresi sadece iki bağımsız/egemen devlet olacaktır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin adı, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak değiştirilmiştir.’’

    Türkiye’nin elindeki diğer önemli kozu; Lozan anlaşmasıyla egemenliği Yunanistan’a verilmiş olan ama silahsız kalması gereken Ege adalarının Yunanistan tarafından silahlandırılması, egemenliği anlaşmalarla Yunanistan’a verilmemiş olan ve dolayısıyla bize ait olması gereken bütün adalar ve kayalıkların durumudur…

     Türkiye, Ege adalardaki silahlanmaya son verilmediği takdirde bu adaların Yunanistan’ın egemenliğinde kalmasını tanımayacağını, ayrıca anlaşmalarla egemenliği Yunanistan’a ait olduğu belirtilmemiş bütün ada ve kayacıklara el koyacağımız yönünde yapacağı bir açıklama ile Yunanistan’ın Ege’de ki tüm hedeflerini paramparça edecek;  Yunanistan’ın elinde ne 12 mil konusu, ne de haksız yere el koyduğu ada/cıklar konusu kalacaktır.

     Ülkemiz bu noktada daha da çarpıcı bir açıklama yaparak; Yunanistan’ın Meis adasına asker-silah göndererek tırmandırdığı krize karşılık; silahsız olması gereken 12 adaları da talep ederek, krizi fırsata çevirebiliriz.

     Bunun dışında Doğu Akdeniz’de kıyısı olup da, enerji sahalarının kullanımı ile ilgili olarak Mısır ve İsrail ile anlaşma ortamı yaratılması, bu ülkelerin Yunanistan’a vermiş olduğu destekten uzaklaşmaları için ilişkilerimizin yeniden düzenlenmesi, ülkemizin ulusal çıkarları adına uygun olacaktır.

      İşte Yunanistan’ın Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Ege’deki kıta sahanlığının 12 mil talebi gibi önemli problemlerin çözümü konusunda anladıkları dil, yukarıda sıraladığım hususlardır.

      Yunanistan, siyasi söylemlerden çok sahada atılan adımlardan anlar. Yapılan açıklamalar ne kadar sert olursa olsun, bu iki yüz yüzlüler ne barışçıl diyalogdan, ne de diplomatik çözümden anlar!

      Tarih boyunca bu ülke ile yaşadığımız tüm sorunlara bakıldığında bunun böyle olduğu görülmüştür. Bu nedenledir ki; Doğu Akdeniz’de yaşanan krizin çözümü, konuya odaklı açıklamalardan ziyade sahada atacağımız adımlarla gerçekleşecektir.

       Bu arada Yunanistan’ın arkasını dayadığı ülkelere gelince, inanınız bu ülkeler iş sahada çözüme geldiğinde hepsi birden geldikleri yere dönecek, Yunanistan’ı kendi kaderine terk edeceklerdir.

       Yakın tarihimiz için bir örnek vermek gerekirse, Türkiye’nin 1974 yılında Kıbrıs adasına yapmış olduğu yasal ve haklı müdahalesinde yaşanmıştır.  O süreçte konuya taraf olan ne İngiltere, ne BM, ne de Amerika sahada atmış olduğumuz kararlı adıma müdahale edebilmiş; ne de diğer ülkeler Yunanistan’a yardıma gelmiştir..

       Artık Yunanistan politikalarımızda değişiklik yapmanın zamanı gelmiştir. Bu konuda elimizi güçlendiren en önemli kaynak, devletimizin tapu senedi olan Lozan Anlaşmasıdır.

    Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

   03 Eylül 2020