Siyasi zihniyetleri mecliste temsil edilen partilerin bu güne kadar olduğu gibi devam edecekse önümüzdeki yirmi yıl için zerre kadar umut yok.

Umutsuzluğun umut haline dönüşebilmesi için de, oy isteyenlere oy verecek olanların kendi partilerine karşı soru, sorgu ve öfke biriktirmesi şart.

Ne zaman işleri berbat ettiysek anavatan Türkiye yetişti ve bizi zor durumdan, çok zor duruma düşmekten kurtardı zihniyeti 1974 sonrasının büyük bir döneminde iktidar ya da iktidar ortağı oldu ve fakat devleti ve işleri yönetme konusunda her yıl daha da kötü sınavlar vermekte.

Söyleminde ‘ bu memleket bizim biz yöneteceğiz, evimizi temizleyeceğiz olan ve başlangıçta solda olduğu izlenimini veren zihniyet de 1990 sonrasının önemli bir bölümünde iktidar veya iktidar ortağı olduğu halde sanki hiç iktidarcılık oynamamış gibi vardığımız bu berbat durumdan hiç sorumluluk almıyor.

Haydi evimizi temizleylim dediğinde de kendi medya organları, ‘ teneke devlet, gazoz devlet ve en çok da KKTC demeyi kendi kendilerine yasakladıkları için ‘ Kıbrıs’ın kuzeyi’ diyerek kendi başkanlarını boşa düşürdüler.

İki defa Cumhurbaşkanlığı makamını da seçimle kazanan ve en iddialı olduklarını zannettikleri Kıbrıs sorunun çözümü meselesini, kabul etmeseler de Kıbrıs Türkleri açısından Denktaş’ın bıraktığı noktanın çok gerilerine taşımış olmaları ne yazık ki kendilerini rahatsız etmediği gibi bundan övünç çıkarmaya bile çalışıyorlar.

Bay Mehmet Ali Talât devrine kadar asla tartışma konusu olmayan Türklerin Rumlara kurumsal eşitliği, Zat ı Alileri tarafından bırakın tartışma konusu olmasını, her görüşme ile eşitlikten uzaklaşılmış ve çapraz oy diye bir safsata ile Kıbrıs Türklerinin kimi seçeceği dahi Kıbrıs Rumlarının tercihine terk edilmiştir.

Sanki Merih’ten KKTC ye dün ışınlanmış da Kıbrıs sorununa, örneğin Garanti Antlaşmalarına yabancıymış, bilmiyormuş gibi davranan dördüncü Cumhurbaşkanı ise, tamamen Türkiye, Yunanistan ve İngiltere arasında bir antlaşma olan garantörlük müessesini, dam dingil ‘ Garantörlük tabu değildir ‘ veciz yumurtası ile Anastasiedes’in zihnine sokmuş ve zaten zor bir ihtimal olan anlaşmayı Kıbrıs Elenleri ve Yunanistan için, onları  KıbrısTürkleri Garantörlük istemiyor zehabına iterek daha da uzlaşmaz kılmıştır. Bu konuda kendilerini solda var sayan partilerin tümü de Kıbrıs Türk halkının ne düşündüğünü zerrece dikkate almayan bir tavır içindeler.

Kıbrıs sorunun çözümü için bir anlaşma bu beceriksiz ve zeki olmayan aynı zamanda tehlikeli de olan zihniyetler ile federasyon sonucundan bu kadar uzaklaştığı halde,  kararlarda Türklerin 1 olumlu oyunun ( ki ‘yoldaş’ AKEL dahil bütün Elen partileri düşük profilli kararlarda 1 olumlu Türk oyu aranabilir, her karar için asla demektedirler ) eşitlik için yeterli olacağı gibi bir aldanma içindedirler ki hukukta buna ne denir, hukukçular açıklasın.

Kıbrıs sorunu ancak ve yalnız Kıbrıs Türkleri, Kıbrıs Elenleri, Türkiye ve Yunanistan’ın aynı anda, aynı şeylere evet demesi ile olası iken, kendilerini dev aynasında seyreyleyip biz çözeriz diyenler, bir tek defa bile yoldaşları AKEL’e ortak devlet dedirtememiş ve fakat, AKEL onlara 100 defa ortak mücadele dedirtmiştir. Bir deneseler bakalım ortak mücadele anlayışı içinde Yunanistan’la da mücadele var mı. Yunanistan’la mücadele AKEL telefonunun kapsama alanı içinde mi.

Ne diyelim leylek kendini sağda da saysa,  solda da saysa ömrü lâk lâk ile geçiyor işte.

Bu partilerin bu zihniyetleri değişmedikçe umut yok.

Değişecek mi milyonda bir umutlu olmaya gerek v