12 EYLÜL VE KENAN EVREN

Dünkü gazetelerin manşetlerinde şöyle bir haber vardı:
“12 Eylül Davasında karar: Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya 34 yıl sonra müebbet hapse mahkum oldular.”
Yapılan açıklamalardan kararın gerekçelerini de okuyoruz...
“12 Eylül 1980’de yönetime el koyan 5 kişilik ekipte Orgeneral Kenan Evren (97) ile Tahsin Şahinkaya (89), Devlete karşı suç işlemekten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edildiler.”
Hala sağlık nedeni ile GATA’da yatmakta olan her iki komutan da bu duruşmayı televizyondan özel olarak takip etmişler. Mahkeme bu kararı açıklayınca mahkemeden alkışlar yükselmiş, bazıları sevinç gösterileri yapmış, yargı makamı da onları dışarıya atmış veya atmakla tehdit etmiş.
Bu kararı bir üst mahkemenin bozacağını düşünmek isterim. Neden derseniz, kendi vicdanımla hesaplaşmamdır derim.
Hiçbir vatandaş askeri darbeye elbette ki onay vermez. Lakin ülkede geçmişte yaşananlar unutulunca, işte bu millet Adnan Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu gibi değerli adamları ya asarlar, ya da yüz yaşında müebbet hapse gönderirler. Bu nasıl bir anlayıştır hala anlayamıyorum.
Kimi insanlar Kenan Evren ve arkadaşları için “Diktatör” diyorlar. O günlerin gerçeğinde, sırf ülkeye huzur ve asayiş gelme açısından yapılan askeri darbe şayet diktatörlük olarak yorumlanırsa, buna da söyleyecek söz kalmaz.
Sanırım Türk insanı o günlerdeki sağ-sol çatışmalarından nasibini alışlarını ve yaşadıkları toplumsal travmaları unutmuştur. Bir düşünün bakalım... Siyasiler birbirlerini yeyip bitiriyorlar... Bir düşünün bakalım... Meclis kilitlenmiş, kendi Cumhurbaşkanlarını seçemiyorlar... Bir düşünün bakalım... Her gün ortalama terörden 30 kadar kişi hayatını kaybediyor... Bir düşünün bakalım, üniversite çatışmalarında, otobüs duraklarında, sokak ortasında veya iş yerlerinde nedensiz olarak kurşunlanıp ölen masum insanları...
Mahkeme 12 Eylül darbesinin kökünde yatan nedenleri inceleyip objektif bir gözle değerlendirmemiş olacak ki, “Siz devleti yıkmak için askeri darbe düzenlediniz, yaşınız yüze yaklaşsa da hüküm giyeceksiniz” diyebilmiştir.
Düşünüyorum... Hani derler ya... “Herşeyin bir bedeli vardır” diye bir söz vardır ya...
İşte o “bedel” dediğimiz şey, sırf asayişi koruma ve Türkiye Cumhuriyeti halkına huzur verme adına darbe komutanları terörün bedelini kendilerine ödetmiş ve halktan da büyük takdir toplamışlardı. Korku ve psikolojik travmalar, terörden ölüm korkusu, insanları sokağa çıkamaz duruma getirmişti. Bazı apartman sakinlerinin birlikten kuvvet ve cesaret doğar anlamında, birkaç daireye toplanıp birbirlerine moral verdiklerini de görmüş ve duymuşuzdur. İnsanlar korkudan sokağa çıkamaz olmuşlardı. 12 Eylül komutanları ne dediler?
“Halkın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin selameti için darbe yaptık. Ülkedeki siyasi kaosa son verdik. Adalet ve laik Türkiye için kolları sıvadık. Asayiş ve huzur için bazı zecri tedbirler aldık. Önemli olan ülkeye adaleti ve demokrasiyi getirmektir.”
O günlerin terörü biz Kıbrıslıları da etkilemişti bütün Türk insanı gibi. Direk değil de endirekt olaak etkilenmiştik. Nasıl mı?
Türkiye’de okuyan öğrencilerimizin içine düştükleri çatışma ortamı bütün aileleri tedirgin ediyordu. Hatta bu çatışmalardan tabutları ile Kıbrıs’a dönen gençlerimiz vardı. Siz olsaydınız kendi çocuğunuzu Türkiye’de yüksek öğrenime gönderir miydiniz? Göndermezdiniz elbette. Şayet olanaklarınız da varsa, kendi evladınızı ya Amerika’da, ya da İngiltere’de okuturdunuz. Kıbrıs insanı öyle bir psikolojik yıkım içinde iken 12 Eylül darbesi olmuştu. Sokaklar askerlerle dolmuştu. Uçakalanları, bütün idare, polis ve valilikler de hepten askerin kontroluna geçmişti. Tabii ki Kıbrıs insanı gibi birçok aileler kendi çocuklarını Tükiye ünivesitelerinde okutmaya başlamışlardı.
Kenan Evren ve arkadaşları o zor günleri atlatmak için, elbette kabına sığamayan, teröre çanak tutan, askeri operasyona karşı çıkanları ya idam edecekti, ya da hapse gönderecekti. Başka türlü duruma hakim olamazlardı. Bir yerde “iyi niyetle yapılmış diktatöryal hareket” olarak da niteleyebiliriz, huzurun sağlanması adına. İdam, insan hayatında en son çaredir bence. Ama olayı yaşayan, perde arkasını ve perdenin önünü gören o darbeci komutanlardı. Evladı teröre veya askeri darbenin hükümlerine kurban gidenlerin yürekleri de yanmıştır elbette. O nedenle şimdi o gençlerin aileleri alkışlıyorlar bu kararı.
Şu andaki Türkiye Cumhuriyeti gerçeğinin ve gelinen o uzun yolda yaşananların altını kaşıdığımızda, demokrasi ve düzen açısından Evren Paşa ve arkadaşlarının katkılarının çok büyük olduğunu görürüz. Şayet Kenan Paşa ve ekibi o kararları almasaydı, anayasal ve çok partili düzene yeniden geçilmesi kararlarını hayata geçirmeseydi, Turgut Özal’ı Başbakan Yardımcısı yapıp, ilerideki demokratik düzende ANAP gibi güçlü bir partinin oluşması olur muydu? Yani o darbe devlete karşı değil, devleti yeniden yaratmak için yapılmış bir darbeydi bana göre.
Siyaset de, darebeler de, yaşananlar da merdiven ayaklarının basamaklarına benzer. Basamak basamak o gidişatı inceleyip günündeki huzur kararlarını alkışlayanlar, bugün “sen suçlusun ve hapislerde yatacaksın, ölüm döşeğinde bile olsa” diyebilmişlerse, bu halk, olaya objektif gözle bakanlar daha ne desinler ki...
Gerçekten bu türdeki kararlara derinden üzülüyorum. Geçmişle gerçeği ayıramayan bir adaletin nasıl tecelli ettiğini de görebiliyorum, bir Kıbrıslı yazar olarak.
Hatırlıyorum... O günlerde birbirini yeyip bitiren bütün eski siyasileri bir kampa göndermişti darbeciler. Onlara saygı gösterilmiş, yatacak yer verilmiş, karınları doyurulmuş. Onları yargılamamıştı darbeciler. Sadece hedeflenen bir gidişata zarar vermemeleri adına, o eski siyasileri bir yerlere tıkmışlardı.
Hala unutuyoruz galiba eski siyasilerin o büyük kavgalarını. Sonra ne oldu? Zaman içinde Kenan Paşa ve ekibi, bütün eski siyasilere yeniden siyasete atılma şansı verdi. Bu da laik Türkiye’ye ve demokrasiye yakışan bir hareket değil miydi?
Bu ülkede adını Cumhurbaşkanları listesine yazdıran ve bir döneme parmak basıpTürkiye’nin yükselişine katkı koyan koskoca Kenan Evren, şimdi 97 yaşında demir parmaklıklar arkasına konacak ve bir kısım insanın tatmin edilmesi sağlanacak.
Hadi canım siz de. Türkiye Adanan Menderes’le Fatin Rüştü olayında düştüğü hatanın benzerine şimdi yeniden düşmüştür bana göre. Çünkü Kenan Evren ve arkadaşları, kamu vicdanında suçsuz değillerdir.
Bekleyip göreceğiz bakalım koca Türkiye kendi Cumhurbaşkanını hapse gönderecek mi? Belki de Türkiye’de idam cezası kalkmamış olsaydı, Kenan Paşa ve Şahinkaya’nın da boynuna ölüm ilmiğini geçirip, onları ipte sallandıracaklardı.
Benim vicdanım sızlıyor... Sizi bilmem... Sizin de vicdanınız sızlıyor mu?