ADSL REZALETİ

Galiba internet hayatımıza girdik gireli bu denli bir rezalet yaşamadık. Ülkemizdeki ADSL sistemi çökmüş, arızalanmış ve büyük paralar gerektiriyormuş. Bu “Büyük
paralar” dedikleri miktar nedir bilmem ama, herhalde devletin topladığı ADSL sistemi ile ilgili hazine değerindeki meblağların yanında gülünç kalır.

Gerçekten bir aya yakındır şu ADSL sistemi çökeli adeta sinirlerimiz bozuldu, yazın hayatımız topalladı ve aksadı. Dünya ile iletişimi bıraktık, kendi küçücük ülkemizde bile ADSL sayesindeki bütün olanakları yitirdik.

Bir düşünün bakalım... İş adamlarının, bankaların, firmaların ve üniversite ve sanayicilerin hayatını düşünün. Onların zamanları çok değildir. Hatta zaman fakiridirler diyebilirim. Biz yazarların ve gazeteciler de zaman fakiriyiz. Öyle bir lüksümüz yoktur günlük yazılarımızı yayınevimize göndermek için arabamıza binip işimizi orada halledelim.

Bereket versin ki, laptop üzerinden klasik anlamdaki sistem içinde işimizi görebiliyoruz. İnsanlar niçin evlerine ve işyelerine ADSL sistemi bağlatırlar? Hem de aylık abone ücretleri ile bu bağlantıları sağlarlar. Sırf işlerini daha seri halletmek için. ADSL’in amacı seri internet hattına girmek değil mi? Şimdi bir aydan beridir, bu sistem çöktü ve devlet, aylık ADSL harçlarını almaya devam ediyor.

Bu sistemin içinden kimler kimler ekmek yemez ki... Kimler kimler kendilerine yeni ufuklar açmaz ki... Lakin gelin görün ki, devlet bu sistemin yeniden hayat bulması için uğraş vermiyor veya nemelazımcı bir zihniyetle hareket ediyor.

Bilgisayar ve internet hayatımıza girdikçe, hayat daha bir kolalaşıyor. Herşey daha bir seri gidiyor. Tabii ki bu dünyanın içindeki teknolojik gelişmeler, insanların daha kolay bir hayat yaşamalarını ve işlerini daha kolay görmelerini sağlıyor, şayet sistem tamamsa.

“Tekonoloji” dediğimiz şey o kadar gelişmiş ki, çocukluk zamanlarımızda bunların böyle olacağını dahi tahayyül edemezdik. Bu gibi durumları bilimkurgu filmlerinde görürdük.

Bir zamanlar uzaylılar dizisi vardı. O dizide adam düğmeye basınca, kapılar otomatik olarak açılıp kapanırdı. Veya bir düğmeye basmakla gökyüzündeki yıldızları görürdü. Meteorların hareketlerini filan incelerdi.

Uydu yayıncılığı bu işin en temel taşıdır esasında. Bugün yayıncılığın ve teknolojinin anası haline gelmiştir uygu sistemi.

Siyah beyaz televizyonlar zamanında yayını düzeltmek için, dama çıkar anteni sağa dola çevirir, en düzgün yayını yakalayınca da anteni orada sabitleştirirdik. Ama şimdi uzay bilimcileri gökyüzüne fırlattıkları uydular sayesinde evimizdeki televizyonlarımızdan dünyanın bütün yayınlarını izleyebiliyoruz.

Zaman zaman teknolojik haberleri izlerken, Amerikan istihbaratçıları, uydu yayıncılığı sayesinde çok küçük karelere bile girdikleri gibi, yatak odalarında bile çiftlerin ne yaptığını öğreniyor Teknoloji bu kadar gelişmişken, biz Allah’ın ADSL sisemindeki arızayı gideremiyoruz.

İlgililere sormak durumundayız.

“Beyler! Lütfen bize şu arızanın ne zaman giderileceğini açıklayınız. Bu işkenceye ne kadar daha devam edeceksiniz, onu da söyleyin.”
Kimin kulakları duyar?

Siz isediğiniz kadar tepki gösterin, istediğiniz kadar bağırıp çağırın, kimsenin kulakları duymaz.

Velhasıl modern dünyada, teknolojik olanakları bile doğru dürüst kullanamıyoruz. Bizler bu kadar mı duyarsız olduk? Bu kadar mı çarpıklığa alıştık?

Ah ADSL sisemi ah!... Ah duyarsız hükümetin duyarsızları...