27 Mart 1987 tarihinde kamuoyu ile paylaşılan, ayrıca dört sayfalık bir broşür halinde basılıp dağıtılan ve dönemin politik gündemini / durumunu güzel anlatan önemli bir belge olduğunu düşündüğüm “Bıçak Kemiğe Dayanmıştır” başlıklı bir açıklama var. Dönemin 3 muhalefet partisi olan CTP, AHP ve TKP Genel Başkanları olarak Özker Özgür, İsmet Kotak ve benim imzamı taşıyan o belgeyi paylaşmak isterim:
“BIÇAK KEMİĞE
DAYANMIŞTIR
Anayasamızın açık kurallarına karşın, demokrasimiz son aylarda, gizl açık uygulamalarla ANAP’tan güç alan Cumhurbaşkanı ve UBP- YDP Koalisyonu tarafından göstermelik bir duruma düşürülmekte, özde yok edilmektedir. Giderek bir çıkmaza doğru sürüklenmekteyiz.
Bu bakımdan aşağıdaki hususları kamuoyunun bilgi ve değerlendirmesine sunmak istiyoruz:
1. UBP - Devlet Bütünleşmesi Gerçekleştirilmiştir.
Bugün Devlet daireleri fonksiyon ifa edemez duruma düşürülmüştür. Kararlar UBP merkezinde alınmaktadır. Devlet dairelerinde işi olan yurttaş, önce UBP örgütünden vize almaya zorlanmaktadır. Muhalefet partilerine mensup yurttaşların Devlet dairelerindeki işlemleri yokuşa sürülmekte, bu gibi işlemlerin yapılabilmesi, yurttaşların partilerinden istifa koşuluna bağlanmaktadır. Partisiz yurttaşlar da UBP’ye üye olmaya zorlanmaktadır.
2. Muhalefet Partisi Mensuplarına Karşı Bilinçli Ve Örgütlü Bir Kampanya Yürütülmektedir.
İktidar, biz muhalefet partilerine üye yurttaşları ağır bir baskı altına almaya ve onları yılgınlığa iterek kendine katılmaya veya pasifize etmeye çalışmaktadır.
Üyelerimiz bilinçli ve örgütlü biçimde tek tek saptanmakta ve çeşitli yollarla üzerlerine yürünmektedir. İşsiz olanlara iş vaadi, Devlet dairelerinde işi varsa bunu halletme vaadi, kamu kuruluşlarında çalışıyorsa işten çıkarma tehdidi, eşdeğer hakkını almamışsa bunu sağlama vaadi, gerektiğinde çıkar vaadi, baskı, tehdit ve zorlama yöntemleri ile hemen hemen tüm üyelerimiz rahatsız edilmekte ve partilerinden istifaya zorlanmaktadırlar.
Bu uygulama Başbakan’a kadar uzanmakta ve bizzat Başbakan da bu çabaların içinde görünmektedir.
Bu gibi baskı, tehdit, vaat ve zorlamalarla yurttaşın vicdanı rahatsız edilmekte ve toplum ahlakı ile oynanmaktadır.
Bazı partililerimiz bu olumsuzluklar karşısında, sırf sorunlarını çözmek için partilerinden istifa etmekten başka çare bulamamaktadırlar.
3. Muhalefet Partilerinin Elinde Olan Yerel Yönetimlere Ve Yerel Yöneticilere Ayrımcılık Ve Baskı Yapılıyor
Yerel yönetimler, demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarıdır ve demokrasinin yerleşip kökleşmesinde özel bir öneme sahiptirler.
İktidar, yerel yönetimleri de yozlaştırma çabası içindedir. İktidara ait yerel yönetimlerle muhalefet partilerine mensup yerel yönetimler arasında açıkça ayırım yapılıyor. İktidar kendi yerel yönetimlerine açıkça avantajlar sağlarken muhalefet yerel yönetimlerine haklarını bile vermemekte direniyor.
Partizanlık ilgili bakanlıkça yürütülüyor. İçişleri müsteşarının başlıca görev ve çalışmalarından bir tanesi de muhalefet partilerine mensup yerel yöneticileri, çeşitli tehdit, baskı ve vaatlerle partilerinden istifa ettirmektir.
4. Muhalif Basına Karşı Kampanya Açılmıştır
İktidar, muhalif basını sindirmek için de kollarını sıvamıştır.
Bilindiği gibi reklam – ilan, basın için önemli gelir kaynağıdır. Resmi ilanlarla iktidar basını beslenirken muhalif basın özellikle bundan yoksun bırakılıyor.
Daha da ileri gidilerek, örgütlü bir biçimde ilan reklam verebilecek durumdaki kişi ve kuruluşlar, muhalif basına ambargo uygulamak konusunda yönlendirilmekte, bu amaç için yerine göre çıkar vaadi, tehdit, şantaj, baskı yöntemleri uygulanmaktadır.
Muhalif basında çalışanlara karşı da benzer çalışmalar yapılmaktadır.
Anayasamızda en geniş ölçüde yer alan basın özgürlüğü, gereksiz davalarla ve sömürge yasaları ile sindirilmek istenmektedir.
5. Sendikaların Etkisizleştirilmesi İçin Kampanya Yürütülmektedir.
Anayasanın açık kurallarına karşın sendikal hareket ağır baskılar altındadır. Sendika üyeleri, yukarıda belirttiğimiz muhalif partilere mensup yurttaşlara karşı yürütülen benzeri bir kampanya ile karşı karşıyadırlar. Çeşitli çıkar vaatleri, baskı, tehdit gibi yöntemlerle üyelerin, sendikal çalışmalara katılmaları engellenmekte ve sendikalar göstermelik duruma sokulmaya çalışılmaktadır.
6. Seçimin Gizliliği İlkesi Çiğnenmiştir.
Demokrasinin güvencelerinden biri de oy vermede gizliliktir. Oysaki UBP son yerel seçimlerde bu ilkeyi de fiilen ortadan kaldırmıştır. Seçim yasasındaki boşluklardan yararlanılarak yaratılan bu durum, ileriki seçimlerin güvenliği için ciddi bir tehlikedir.
Hedef alınan ailelere; “aile ferdi sayısı kadar oy pusulasında
UBP’ye evet mühürü, oy pusulasının falan yerine vurulacaktır” veya “size ait bu kadar oy pusulası bu şekilde katlanıp kutuya atılacaktır” veya benzeri yöntemlerle fiile ortadan kaldırılan seçimde gizlilik ilkesi demokrasiye büyük bir darbedir.
7. BRT Yayınları Tek Taraflıdır, Muhalefetin Görüşlerine Yer Verilmemektedir.
BRT yayınları rezalete dönüşmüştür. Muhalefetin görüşlerine ya hiç yer verilmemekte veya çarpıtılarak verilmektedir.
İktidarın muhalefete yönelttiği seviyesiz saldırılar, televizyon ekranlarından, radyo mikrofonlarından bol bol verilirken; bugüne kadar tüm istemlere karşın hiçbir muhalefet partisine yanıt hakkı verilmemiştir
Muhalefet partilerinin savlarına hiç yer verilmezken, iktidarın bu savlara karşı yanıt ve saldırıları yanıtlanabilmektedir.
Kısacası BRT iktidarın borazanlığını yapan, tarafsız yayın ilkelerinden uzuk, çağdışı ve demokrasiyi hazmedememiş bir kuruluş niteliğinde görülmektedir.
BRT yayınlarıAnayasa’nın pekçok kuralını ayaklar altına almaktadır.
Enformasyon Ve Tanıtma Birimi de Cumhurbaşkanı ve UBP’nin propagandasını yürütmekten öte bir iş yapmamaktadır.
8. Sayıştay Göstermelik Bir Organ Durumuna Düşürülmüştür.
Devletin mali denetim organı olan Sayıştay da göstermelik durumuna düşürülmüştür. Pek çok konuda yolsuzluk saptamış ve bunu raporları ile ortaya koymuş olan Sayıştay, iktidar tarafından kaale alınmamaktadır. Bakanlıkların, çoğu kez Sayıştay’ı dinlemedikleri görülmektedir.
Bize göre Sayıştay’a karşı yürütülen politika, UBP’nin parti-devlet anlayışınınbaşka bir ürünüdür.
9. Parlamento Çalışmaları Kemikleşmiştir. İktidar, muhalefete olan tahammülsüzlüğünü Açıkça Göstermektedir.
Çoğulcu demokrasi bir hoşgörü rejimidir. Ancak bugünkü Meclis çalışmalarında bu ilkeden iz yoktur. İktidar muhalefetin görevi olan gündem dışı konuşma, araştırma, genel görüşme istemlerini hiç kaale almamakta, daha da ötesi bunları Meclis’in vaktini boşa kullanma olarak nitelemektedir.
İktidarın sık sık, muhalefete karşı tedbir alma tehdidine başvurması, hoşgörüsüzlüğün ve demokrasiye inanmamışlığın göstergesi olarak görülmektedir.
İktidar, iktidar milletvekillerinin uyarılarını bile kaale almamaktadır.
10. İktidar – Muhalefet Diyaloğu Kalmamıştır.
Çok partili demokrasi hoşgörüye dayanır. Bu hoşgörüyü yaratacak önemli bir etken iktidar-muhalefet diyaloğudur. Bunu da gerçekleştirecek durumda olan iktidardır; özellikle başbakandır. Oysaki Başbakan, şimdiki hükümet kurulduğundan beri muhalefet partileri ile diyalog kurma gereğini hiç duymamıştır. Başbakanla muhalefet partileri arasındaki tek görüşme, muhalefet partilerinin isteği üzerine gerçekleşmiştir. Üstelik bu görüşme güven bunalımı yaratmaktan başka işe yaramamıştır. Çünkü Başbakan üç muhalefet partisi liderine söylediklerinin tam tersini yapmıştır. Örneğin Başbakan, Bankalar Yasası’nda değişiklik yapmadan faizleri yükselmeyeceğini söylemiş, ama tam tersini yaparak yasayı değiştirmeden faizleri yükseltmiştir.
Protokolda ana muhalefet liderinin yeri bile bilinçli olarak çözümlenmemiştir.
Başbakan her geçen gün küçük işlerin adamı olduğunu; partisinden başka şey düşünmediğini; karar ve davranışlarında toplumu değil partisini ön planda tuttuğunu; yurttaşları da UBP’li olup olmadığına göre değerlendirdiğini göstermektedir.
11. Milletvekili Dokunulmazlıkları Demokrasiyi Yaralayacak Yeni Bir Halkadır.
Yukarıda saydığımız tüm olumsuzluklara, ana muhalefet lideri durumundaki CTP Genel Başkanı ve bazı CTP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması istemi eklenince, demokrasimizin aldığı yaralar büyümektedir.
Sudan gerekçelerle milletvekili dokunulmazlıkları ile oynanmağa başlanırsa, nerde durulacağını kimse kestiremez.
Konu milletvekili dokunulmazlıklarına dayanınca, KKTC’de demokrasinin varlığından söz edilemeyecektir.
Yukarıda ortaya koyduğumuz değerlendirme ve gerçekler, gerçek anlamda bir demokrasiden söz etmemize olanak vermemektedir. Bugüne karşı dışa karşı bir vitrin gibi korunmak ve dışa gösterilmek istenen demokrasimizin artık bu vitrin görüntüsünün bile bozulduğunun rahatça söyleyebiliriz.
Anayasamıza göre demokrasinin vazgeçilmez ögeleri olan partilerimiz, ağır bir saldırı karşısındadır.
Çıkar sağlamak suretiyle yurttaşın demokrasiye güveni ortadan kaldırılmıştır.
Her yanda çürümüşlük, kokuşmuşluk egemendir.
İnsanımız, vicdanı ile oynanmak suretiyle ahlaki bunalıma düşürülmüştür.
Ülkede sinsi ve gözle görülmeyen bir terör kol gezmektedir.
Kısacası bıçak kemiğe dayanmıştır.
Biz halkın %55’ini temsil eden üç muhalefet partisi olan CTP, TKP ve AHP; bu duruma karşı ortak mücadele edeceğimizi; demokrasimizin içine düştüğü durumu içte ve dışta her platformda dile getireceğimizi; gerek kendi kamuoyumuzu, gerekse Anavatan Türkiye ve dünya kamuoyunu aydınlatmak için de her çareye başvuracağımızı; içte ve dışta demokrasiyi savunanlarla birlikte mücadele edeceğimizi; gerekirse Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’na, Birleşmiş Milletler’in ilgili kuruluşlarına ve dünyadaki benzeri kuruluşlara başvurmaktan çekinmeyeceğimizi kamuoyuna duyurmayı yerine getirilmekten kaçınılmaz tarihsel görev sayıyoruz.”
SONUÇ OLARAK
Bu açıklamayı yıllar sonra anımsarken/anımsatırken bugünkü seçim ortamını anlatma diye bir düşüncem yoktur çünkü o zamanki ortamla günümüz ortamı pek benzeşmez, farklılıkları vardır.
Günümüzde seçim öncesindeyiz ve özellikle muhalefetin “bundan daha kötüsü olmadı” gibi bir savı vardır. Ki bu görüş geniş kitleler tarafından da benimsenmiş gibidir.
Aslında böyle bir görüş ilk kez ortaya çıkmadı. Başka seçimlerde de dillendirildi. Merak ettiğim şudur: Seçim konusunu göz ardı edersek günümüzdeki durum mu daha kötü, yoksa yukarıdaki açıklamanın yapıldığı dönem mi?
Bu yazımı okuyanlar kendi kendilerine bu sorunun yanıtını arasınlar.
Tabii bunu yapmaya istekli iseler!