Haber şöyle: “Özersay ve Mavromatis bir sonraki müzakere toplantısının yapılacağı Salı gününden önce, yarın, Brüksel’de bir araya gelecek. Müzakereciler, Kuzey Ülkeleri tarafından finansı edilen bir proje kapsamında, merkezi Norveç’te bulunan Oslo Uluslararası Barış Enstitüsü’nün (PRIO) düzenleyeceği, “kapsamlı çözümün ekonomik getirisinin farklı sektörlere nasıl yansıyacağı konusunda bilgilendirilecek.”
Ek bilgi olarak toplantının kapalı bir toplantı olduğu da söyleniyor. Yani pek az insan orada olacak.
Gelen bu haberi açalım. Açalım, çünkü Kıbrıs sorununda belki de ilk kez ekonomik bağlamda açılımın yapılacağı bir toplantıdan söz ediliyor.
Neden böyle bir toplantıya ihtiyaç görüldüğü de önemli.
Adamlar yani, PRIO, baktılar ki taraflarda meselenin ekonomik yarını kavrayacak kabiliyet yok. “Bunları bari bizler bir uyaralım!” dediler.
Belli ki bu işe müzakerecilerden başladılar.
İyi ve yerinde bir gelişmedir bu.
Ama bu toplantının sonuçları yalnız müzakerecilerde kalmamak.
Bir kapsamlı çözümün farklı sektörlere yansıması, diyor.
Ne demek?
“Win-win = kazan-kazan” formülü yalnız üst yapı için olmayacak.
Ticaret sektörüne de getirecekleri var.
Öyleyse ne yapmalı? Ticaret Odası uyanmalı.
Ve de bozguncuyu oynayarak değil, yapıcı olarak konuya müdahil olmalı.
Ayni şey sanayi odası için de söylenebilir.
Konu tüm sivil toplum örgütlerinin konusudur.
Her kurum ve kuruluş kendi dalında bir çözümün getireceklerinden kendi payını almak için çalışmalıdır.
Tekrar edeyim yalnız üst yapı için müzakereler karın doyurmaz.
Esas karın doyuracak olan ekonomik ve sosyo-ekonomik unsurlardır.
Bağışlarsa, Sn Eroğlu’na da bir önerimiz olsun.
Bu anlam ve espiri içerisinde, kendi bünyesinde paralel bir kurul oluşturmasında fayda vardır.
***
Ekonomik konuları öne çıkmasındaki ısrarım nedendir, derseniz şöyle:
Bu adanın iki halkı da ekonomik olay ve olgularını kavrayabil değillerdir.
Üretmeden yaşamayı kendilerine bir hayat tarzı seçmişlerdir.
Rum tarafı bunun acısını bugünlerde çekmektedir.
Bizimkiler ise hala uyanmamış değillerdir.
Ekonominin tüm kurallarına meydan okuyan bir halimiz var.
Yaşam için kendi normlarımızı kendimiz koyma gibi bir iddiamız var.
Bu iddiamızı da milliyetcilik örütüsü altına saklamaya çalışıyoruz.
Oysa dünyada geçerli normları koyanlar başkalarıdır.
Ve bu başkalarından bir tanesi de AB’dir.
Adamlar yani AB ellerini çabuk tutmaya çalışıyorlar.
Seksen küsur konuda bize AB’e adapte olun diyorlar.
Öyle de olacak.
Başka çaremiz yok.
Müstakbel yaşamınız AB normlarında olacak.
Bunun bilincinde olmamız şart.
Ne diyor Sn Nami “Birleşmiş bir Kıbrıs’ın ekonomik potansiyeli iki ayrı Kıbrıs’ın potansiyelinden daha fazla olacak. Büyük sinerjiler ortaya çıkacak.”
Doğru söylüyor Nami.
Hidrokarbon gelirleri iki toplum için de yeni ufuklar açacak.
***
Bir tarafta Brüksel’deki ekonomik brifingi.
Diğer tarafta Nami’nin söyledikleri.
Duydukca seviniyorum.
İyi olacağa benziyor.
Yakında müzakerelerde ekonomik unsurların ağır basacağını görürsek şaşırmayalım.