BRT

Dünümüzü irdeleyen ve yarınlarımız için yol gösterici olabilecek kapasitede toplantılar, konferanslar, seminerler yapılıyor üniversitelerimizde.

Bu toplantıları kamuoyuna duyurmak görevi hem de mecburiyet olarak BRT nin omuzlarındadır.

Öyledir de BRT  ne yazık ve hazindir ki  işlevinin ve görevinin bilincinde olmaktan çok ama çok uzaktır.

Börek,  çörek ve altı üstü kızarmış ekmek olan ve bizler tarafından gabira diye isimlendirilen yiyecek ve içecekleri kültürümüz sanma gafletinin moda olduğu bu günlerde,  Dr Hafız Cemali’nin ( Lokman Hekim ) kim olduğunu, hayatını, neler yaptığını bizlere bildirmek duyurmak gibi asli görevini hatırlamaması bir yana, BRT yetkililerinin ve hatta onu da denetlemekle görevli YYK ( Yüksek Yayın Kurulu) nun Lokman Hekim adını duyduğunda bir türkünün adı sanmaktan başka da bişey bilmediklerine kaniyim.

Üstüne üstlük hepsinin de bildiği bu türküdeki Lokman Hekim kim, ne yapmış da türkü olmuş diye öğrenmek refleksleri de yok.

Her bakımdan onurlu bir geçmişi olan Kıbrıs Türklerinin geçmişine dair bir tarihi ve kültürel arşiv oluşturmak ve yeni nesillere, geçmiş nesillerin hayatı hakkında gerekli donanımı sağlamak tartışmasız  şekilde  bir devlet kuruluşu olan ve halkın parası ile yaşatılan BRT nin ihmal etme hakkı olmadığı bir görevidir.

Hal böyleyken, burunlarının dibinde yer alan bu toplantılara, kongrelere, konferanslara karşı bunca duyarsız davranmak en hafif deyimi ile görevi ihmal sayılmalıdır.

1908 de Bakû, Sofya, Kahire gibi merkezlerin günlük gazetelerinde makaleleri yayınlanan o dönem Kıbrıs Türk aydınlarının, o makaleleri ile birlikte tüm çalışmaları da çoktan BRT arşivlerinde yer almalıydı.

Mustafa Kemal Atatürk’ten bile önce, Türkçenin Latin harfleri ile yazılması gereğini dillendiren, bunu yazıya döken ve hatta Q-W harflerini de öneren Kıbrıs Türk aydının kim olduğunu sorsam, şüphem yoktur ki ne BRT yetkileri ne de YYK atanmışları bilecektir.

BRT üstündeki tembellik toprağını silkelemek ve tarihimiz ile kültürümüzün yarınlara en sağlıklı şekilde taşımak görevinin kendisinde olduğunu hatırlamalıdır.

Öyle hazin ve ürpertici bir halde ki tv kanalları, bir tanesi de, Kıbrıs’ın geçmişi adı altında EOKA mücadelesini, evet sadece EOKA mücadelesin propganda filmini birkaç ayda bir tekrarlayarak oynatmaktadır. O kanalın sahibi ve sorumluları oynattıkları filmin ne olduğunu bilmekten acizdirler.