Casusluk Deyince!

Soğuk savaş dönemlerinde casusluk temalı filmler çok revaçtaydı. Bul filmlerinde hiçbirisinde Rus ya da doğu bloku diye bilinen ülke ajanlarının hiç başarı şansları yoktu. Çok ilginç ve acayip silahlar,   görüntüleme ve dinleme cihazlarının kullanıldığı, akla gelemeyecek öldürme tekniklerinin sergilendiği sahneler, sinema seyircilerini adeta yerlerine kilitler, ürpertici heyecanlar yaşatırdı. Çok acımasızca öldüresiye döğüşlerin de yer aldığı sahnelerde filmin kahramanı sonuna kadar zorlanmış olsa da, bir şekilde sergilediği üstün ve sinsi yeteneklerle her zaman galip gelirdi.
Soğuk savaş zamanlarından kalma en önemli ajan-casusluk filmleri, tahmin edebileceğiniz gibi James Bond 007 diye bilinen, James Bond filmleridir ve soğuk savaşın sona ermesinden sonra da, çevrilmeye devam etmiştir. 
Günümüz dünyasındaki gerçek casusluk hikayeleri özünde aynı kalsa da, faaliyet alanları olarak çok farklılaşmış ve değişmiştir. Bilgisayar-enformatik ve uydu teknolojilerini kullanma becerisi ve teknik olanaklarıyla donamış ajanlar artık silah yerine, bilgilerini kullanmaktadırlar.
Sözünü ettiğim gizli haber alma ve çalma girişimleri yanında, özellikle sosyal olaylar ve oluşumlarla bağlantılı olarak siyasal ve askeri anlamda kullanılabilecek veriler toplama, bu veriler üzerinden psikolojik harp ve manipülasyon operasyonları düzenleme de hep günümüz bilinen casusluk faaliyet alanlarıdır.
İstihbarat sözcüğünün anlamı haber toplama demektir. Ta başından beri bilinmektedir  istihbaratsız devlet yoktur ve olmamıştır dünya yüzünde. Yönetme ve tehlikelere karşı koruma ana görevleri de olan devletler bu nedenlerle, olanları da olabilecek olanları da öğrenme önceden haber alma peşindedirler doğal olarak.
Devletlerin ya da ülkelerin birbirlerine karşı istihbarat yani haber toplama peşinde oldukları ancak birçok defalar da istihbarat paylaşımında olduklarını biliyoruz.
Birbirlerine karşı istihbarat operasyonları düzenleyen devletler yine ortak istihbrat faaliyetlerinde de bulunabilmektedirler. Bunar hep olan, olagelen istihbarat faaliyetleridir.
Devletlerin birbirlerinden çok ama çok gizledikleri istihbarat faaliyetlerinden de söz edebiliriz. Özellikle birbirlerini düşman ya da hasım olarak konumlandıran ülkelerin istihbarat ajanlarının, karşı tarafın farklı alanlardaki gücünü ve imkanlarını öğrenerek oluşabilecek tehlike ve tehditleri önceden belirlemek ve gerekli önlemlerin alınmasını sağlamada bazan çok kritik görevleri de yerine getirdikleri doğrudur.
Amerikan Ulusal Güvenli Ajansı olarak bilinen NSA’nin bir üst düzey çalışanı olan Snowdon, kendi nedenlerine dayanarak yaptığı itiraflardan sonra, neredeyse dünya zaman zaman kalkıp oturuyor hala.
Özellikle ABD’nin, yakın müttefikleri olan ülkelerin liderlerinin telefon konuşmalarını bile dinlediğinin Snowdon tarafından açıklanmasından sonra, Amerikan Dişişleri bakanlığı şu açıklamayı yapmıştı: “ABD küresel sorumluluklarını yerine getirmede, müttefiklerinin gerçek niyetlerini bilmeyi de gerektiriyor. Bu nedenle Dinliyoruz” Ne kadar masum ve güzel bir açıklama değil mi?
Bunları geçtik; Şimdilerde Kıbrıs’ta ve etrafında, özellikle güneydeki otoritenin de teşvikiyle bazı yabancı ülkelere deniz ve hava üsleri verildiğini, İngiliz üslerinden sonra adamızda ABD ve Fransız askeri üslerinin de hızlı bir şekilde kurulduğu haberleri çoktan ayyuka çıkmıştır. Neden gelecekleri ve gerçek niyetlerini sadece kendileri bilirler. 
Suriye, Irak ve bölgemizdeki kaotik durumları bahane ederek adadaki yabancı askeri konuşlanmalarla, ada denizlerindeki enerji kaynaklarının yarattığı iştah belli ki askeri hareketleri de gündeme taşımıştır.
Söylemek istediğim, adamıza çöken bu ülkelerin aynı zamanda çok yoğun istihbarat yani haber toplamadaki etkinliklerini de yoğunlaştırmış olmaları bu işlerin tabiatındandır. Yeni misafirler bizlerin nefes almamızı bile dinlemek isteyeceklerdir.
Kıbrıs Türklerinin bu topraklardaki varlığı ve devamını sağlamada, her zamankinden daha uyanık olunması gerektiğini izah etmeye de gerek yoktur sanırım.