Öncelikle tüm inananlar; ve inanmayanlar için de Hazreti İsa’nın doğumunun 2018. Yılının dünyamıza barış ve istikrar ve tüm insanlığa huzur getirmesini dilerim.
İsa peygamberin temel karakteristik özelliklerinden olan anlayış, affetme ve sevginin egemenliğinin insanların kalplerinde yeşererek uzlaşma ve barış dileklerinin, hem bireyler hem de insan toplulukları arasında, uluslararasında, devletlerarasında yaşanan gerçeklere dönüşerek, uzlaşma ve işbirliği yaratarak refah ve sağlık üretmesini tekrar ve tekrar temenni ederim; tüm dünyamız için herkes için.
Yaklaşık 4000 bin yıl önce, Ortadoğu haritasında Mezopotamya diye bilinen bölgede Hazreti İbrahimle başlayan tek tanrılı dinler tarihi içerisinde birçok peygamberler gelip geçmiştir. Bu peygamberle ilgili birçok hikayeler kutsal sayılan Tevrat, İncil ve Kur’an’da çok ayrıntılı şekilde anlatılmaktadır.
Ortadoğu’da doğup gelişen ve tüm dünyaya yayılan tek tanrılı Musevi dininin bugünkü temsilcileri olan Yahudiler Hazreti Musa’yı, Hristiyanlar Hazreti İsa’yı, Müslümanlar ise Hazreti Muhammed’i kendi peygamberleri yani tanrının elçileri olarak kabul etmektedirler. İlginç olan Müslümanların İsa ve Musa’yı peygamber kabul etmelerine rağmen Yahudi ve Hristiyanların Muhammedi peygamber olarak kabul etmemekte oluşlarıdır. Aynı zamanda Hristiyanlar da Musa’yı kabul etmekle beraber Yahudiler de İsa’yı peygamber olarak tanımamaktadırlar.
Toplumbilim açısından kendine özgü bir aydınlanma süreci sayılabilecek İbrahimi dinler, Ortadoğu dinler tarihi içerisinde yaşanmış birçok savaş ve çatışmalara yol açmakla beraber , hem bölgemiz ortadoğuda hem de tüm dünyada yaygın kültürel değerler ve yaşam biçimleri üretmiş bulunmaktadır.
Tek tanrı inancı temelindeki üç ana dini akım olan Yahudilk, Hristiyanlık ve Müslümanlığın ortak kutsal coğrafyası içerisinde yer alan Kudüs kenti, günümüzde siyasal boyutlar da kazanarak uluslararası bir konu ya da sorun haline gelebilmiştir.
Tüm dinlerin temelinde anlayış ve sevgi, affetmek ve barışmak, hak gözetmek, ahlak gibi temel kurallar yer almaktadır. Ne yazak ki dünyamız tarihi ve bugünkü uluslararası ilişkilere baktığımız zaman adına siyaset denen fenomen içerisinde sadece bir güçler yarışı söz konusu olmakta, hak ve hukuku da yaratan itici faktörler, güçler dengesine dayanmaktadır.
Dün bir paylaşım sitesinde Hristiyan güzel bir dostun paylaşımı çok anlamlıydı. “Güce olan sevgiye değil, sevginin gücüne” yönelelim diyordu.
Ancak günümüzde bireylerde, topluluklarda, uluslararasından ve devletlere kadar güce yönelmenin bir sevgisi var çünkü hakkı yaratan güç ve güç dengeleridir.
Bununun ir sonucu olarak da, güç ve çıkar çatışmaları herzaman kaçınılmaz olmakta güçlü olanlar daha da güçlü olmak istemektedirler. Bu kısır döngü içerisine kıstırılmış insanlık çıkış noktasını ne dinsel inançlarda, ne Hitler’in faşizminde ne de Marks’In komünizminde bulamadı. Arayışlar dünya durdukça devam edecek.
Acı olan bir kısım insanlar her türlü yöntemi ve vasıtaları kullanarak, bu dünyada kendi cennetlerini yaratmak veya sürdürmek için milyonlarca insana cehennemi yaşatmayı göze alacak kadar adileşebilmekte daha doğrusu vahşileşebilmektedir. “hayvanlar Gezegeni”ninde yaşıyoruz nasıl olmasa! Ancak insanlık varolduğu sürece ümit de her zaman varolacaktır.
Dünyamızdaki uygarlığı birkaç yüz defa ortadan kaldırabilecek güce erişebilen insanoğlu elbetteki isterse dünyadaki her türlü sorunu da ortadan kaldırabilir.
Dilerseniz Christmas
dualarınıza ve dileklerinize bunu da katın.
Christmas ve Düşündürdükleri
-
-