İsmail BOZKURT

        

         “Hüsnü Feridun’u, 1962 yılında üniversiteyi bitirip de Türk Cemaat Meclisi’nde çalışmaya başladıktan sonra tanıdım. Aynı bina içinde çalıştığımızdan sık sık karşılaşırdık.  Dönemin Eğitim (Maarif) Müdürüydü. Her zaman şık ve karizmatik giyinirdi. Herkesin saygı gösterdiği, benim için “ulaşılmaz” bir insandı. 

Sonraki süreçlerde onu başarılı bir eğitimci olarak algıladım. Uluslararası kurumlarda yaptığı görevler için de bendeki algısı başarılı olduğu yönündeydi.

Yıllar geçti ve onunla, özünde “beyin fırtınası” estirmek olan bir düşünce grubunda (Beşparmak Düşünce Grubu) ilk kez birlikte çalışmaya başladık. Düşünce gruplarında, düşünceye “tabu” olmaz, her düşünce dile getirilir. Genellikle de bu gibi gruplarda “Chattam House” kuralları uygulanır. Bu kurallara göre bir konu hakkında kimin nasıl davrandığı ve ne dediği dışta açıklanmaz ki bu, beyin fırtınası estirilmesini kolaylaştırır.

Hüsnü Feridun Bey’le birlikte, “partisel siyaset yapmadan, düşünce grubu ve sivil toplum inisiyatifi” olarak ülkenin temel sorunları üzerinde fikir ve görüş üreterek bir taraftan siyasi iradeyi etkileme, diğer taraftan da bu konularda kamuoyu oluşturma, kritik konularda objektif  doğruları bulmaya çalışma ve bu yönde uygulamaların tetiklenmesine yönelik katkıda bulunma yönünde yıllarca düşünce ürettik.  

Hüsnü Feridun, bir düşünce grubunda yer alabilecek ve katkıda bulunabilecek entelektüel bir insandı. Dünya medyasındaki önemli analizleri izler ve bizimle paylaşırdı. Bir çoğuna kendi olanaklarımla ulaşamadığım analizler ve çalışmalardı bunlar!

Bir özelliğini daha bu vesile ile tanıdım. Özellikle Kıbrıs’la ilgili yayınları titizlikle izler ve edinmenin yollarını araştırırdı. Bu arada inançlı bir Atatürk sevdalısı olduğunu da söylemem gerekir.

Son birkaç aydır birkaç arkadaş onu evinde birlikte ziyaret etmeyi ve birlikte zaman geçirmeyi düşünüyorduk, olmadı.

Hüsnü Feridun’u ne yazık ki yitirdik. Ne yazık ki onun yitirilmesiyle toplumsal belleğimiz de ciddi bir değerini/kaynağını yitirmiş oldu. Onu saygı ile anıyor ve ona rahmet diliyorum. Ruhu şad, toprağı bol, yeri cennet olsun. Başta ailesi ve yakınları ile onu sevenlerin, hepimizin başı sağ olsun.”    

İNSAN KAYNAĞIMIZ ZENGİN AMA…

Yukarıdaki metni 12 Ağustos 2022 Cuma günü sosyal medyada paylaşmıştım. Burada da paylaşmak istedim çünkü Rahmetli Hüsnü Feridun’un kişiliğinden hareketle, Kıbrıs Türk Halkı’nın insan kaynağı konusuna değinmek istedim.

Ben kendi bilgi, gözlem ve birikimime bakarak çok iyi bir insan kaynağına sahip olduğumuzu ama ya bu kaynağın ayırımında olmadığımızı ya da değerini bilmediğimizi söyleyebilirim. Bir yanda Hüsnü Feridun gibi geçmişi olup toplumsal bellek kaynağı da olan, bir yanda da yeni kuşaklar içinde başarılı ve gelecek vaat eden, kültürden bilime, sanattan spora, edebiyattan tıbba, iş yaşamından bilim dünyasına çok geniş bir yelpazede varlık gösteren genç bir insan kaynağımız var.

Hiç kuşkusuz insan kaynağı bir ülkenin en önemli değerlerinden biri ve zenginliğidir. Tabii ki ülkeyi yönetenler bu kaynağın ayırımında ise ve bu kaynaktan gereği gibi yararlanmasını biliyorsa!  Ne yazık ki, -ülkeyi yönetenleri bir yana bırakınız- biz Kıbrıs Türkleri ya da Kıbrıslı Türkler (ben ikisi arasında fark görmüyorum) halk olarak bu konuda oldukça boş-ver ci-yiz diye düşünüyorum. Vefasız olduğumuz bile söylenebilir. En azından ben öyle değerlendiriyorum.

SON OLARAK

Aklıma takılan bir husus var. Birileri, eğitim sistemimizin kurucularından ve eğitimci olarak uluslararası başarıları olan, ayrıca toplumsal bellek bağlamında göz ardı edilemeyecek ciddi bir kaynak da olan Hüsnü Feridun’a, herhangi bir zaman, herhangi bir konuda bir şey sordu mu ya da ondan katkı istedi mi? (Buna ölümünden sonra arkasından övgüler dizenler de dahildir.)

Diğer yanda yalnız ülkemizde ve Türkiye’de değil, dünyanın çok değişik ülkelerinde, değişik alanlarda kendini kanıtlamış nice genç insanımızın/değerimizin ne kadar ayırımındadır ülkeyi yönetenler? Ya da ayırımında iseler bu genç insanlardan yararlanma yönünde, -bırakın bir şeyler yapmayı ya da en azından planlamayı- bir şey düşünmekte midirler? 

Sorulara gönül rahatlığıyla evet demeyi isterdim ama benim yanıtım, bir kez daha ne yazık ki olumlu değil!